Savaşın ayak sesleri

Prof. Dr. Uğur Özgöker

Uluslararası politika’ da sıcak savaşın ayak sesleri duyulmaya başladı. İran’ a karşı yapılacak İsrail ABD müşterek saldırısı yaklaşıyor.

Tarihinin en büyük iktisadi krizi ile boğuşan AB, Yunanistan’ın dış borcunun bir kısmını silmesine rağmen kriz 27 ülkeli AB’ de yayılmaya devam ediyor. Bir zamanlar başta eski komünist Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinin üye olmak için kapısında uzun süreler beklediği AB’ ye katılmak için referandum yapılan Hırvatistan’ da kişi başı GSMH AB ortalamasının yarısının ancak biraz üstünde olmasına rağmen Hırvatistan’ da yapılan referandumda AB’ ye katılmak için evet diyenlerin oranı ancak % 66’ yı bulabildi. Bir zamanlar ekonomik dev siyasi cüce olarak adlandırılan AB; bugün hem siyasi hem de ekonomik cüce haline gelmiştir. AB Bakanlar Konseyi Ocak ayının son günü olağanüstü toplanarak dış borç yükü nedeniyle iflasın eşiğine gelen başta Yunanistan olmak üzere, Portekiz, ispanya ve İtalya’ya finansal destek sağlamak ve EURO bölgesinin domino etkisiyle ekonomik dağılmasını önlemek için “Avrupa İstikrar Fonu” kurulmasına karar verdi. Ancak borç batağında yüzen AB ülkelerine sağlanacak mali kaynağın en büyük tedarikçisi olan Almanya, Yunanistan’a sağlanacak mali yardım için Yunanistan bütçesinin denetiminin Yunan bürokratları ve siyasetçilerinden alınarak AB Bütçe Komiserine ( Avrupa Birliği’nin Bakanı ) verilmesini şart koşmuştur. Yunanistan Osmanlı’nın Düyunu Umumiyesine benzeyen bu düzenlemeyi aşağılayıcı ve milli egemenliğine aykırı bularak şiddetle reddetmiştir. Ayrıca İngiltere ve Çek Cumhuriyeti Avrupa İstikrar Fonun’ a karşı çıkmalarına rağmen AB Bakanlar Konseyi’nin nitelikli çoğunlukla aldığı karara uymak zorunda kalmışlar. İngiltere Başbakanı David Cameroon kendi partisi ve muhalefet partisinden ağır eleştiriler almıştır. İngiltere’nin AB’ den çıkması gündeme gelmiştir. Bu da AB’ nin dağılma sürecini başlatabilir. Buna rağmen AB Bakanlar Konseyi aldığı kararla AB üyelerinin 1 Temmuz 2012’ ye kadar İran’ la yeni bir petrol alımı anlaşmaları yapmamaları ancak daha önce yapılmış anlaşmalar çerçevesinde İran’ dan petrol ithalatını devam ettirmelerini, 1 Temmuz’ dan sonra ABD ile birlikte İran’ a petrol ambargosu uygulamaya karar vermiştir. Ayrıca İran’a petrol-doğalgaz ve savunma sanayinde kullanılacak ileri teknoloji ürünleri ve know-how ihracatının durdurulması, İran Merkez Bankası ve diğer bankalarının Avrupa’daki mal varlıklarının kısmen dondurulması kararlaştırılmıştır. İran Hükümeti de buna cevaben Orta-Doğu’ dan batıya taşınan İran,Irak, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri petrollerinin % 90’nının geçtiği Hürmüz Boğazını deniz trafiğine kapatacağını bildirmiştir. Bu olay dünya petrol arzının % 35’ inin kesilmesine ve petrol fiyatlarının varil başına 110 dolardan 175 dolar seviyesinin üzerine çıkmasına neden olacaktır. Ayrıca İran Milli Meclisi de 1 Temmuz’ u beklemeden Avrupa’ ya petrol ambargosu uygulama ve petrol sevkiyatını durdurma kararı almıştır. İran stratejik bir kararla Avrupa’ ya alternatif petrol müşterisi olarak Çin ve Hindistan’ı tespit etmiştir. Ayrıca Hürmüz Boğazını petrol trafiğine kapatarak sadece kendi petrolünün değil bütün Körfez ülkelerinin Avrupa’ ya petrol sevkiyatını engelleyeceğini beyan etmiştir. Bu tehdit üzerine ABD, İngiliz ve Fransız savaş gemileri Hürmüz Boğazını geçerek Basra Körfezine girmişlerdir. Sıcak çatışmalar yaklaşmaktadır.

İran’la ilgili 2. konu iktisadi değil stratejiktir. İran 1979 İslam Devriminden önce Rıza Şah Pehlevi döneminde ABD’nin Orta-Doğu’daki ileri karakolu fonksiyonunu görürken ABD’ nin teknolojik desteği ile uranyum zenginleştirmeye ve atom bombası yapmaya başlamıştı. Ancak ABD’nin bölgedeki çoban köpeği olan İran Şehinşahı Rıza Pehlevi’ nin devrilip yerine Batı ( Batı Avrupa+Kuzey Amerika+Avustralya - Yeni Zellanda - Japonya ) düşmanı Ayetullah Humeyni liderliğindeki İslami fondamandelist bir yönetim gelip, Türkiye sınırına en büyük şeytan Amerika’dır tabelaları asıp, ABD’nin Tahran Büyükelçiliği’nin Tahran Üniversitesi öğrencileri tarafından basılıp 200 den fazla Amerikalı diplomatın 2 seneye yakın rehin alınması sonucu ABD ile İran’ın diplomatik ilişkileri kesilmiştir. Hemen akabinde Batı’nın kışkırtması ile Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak; 1975’ de bugünkü kuzey Irak bölgesel kürt yönetimi başkanı olan Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin ayaklanması ile içerde uğraşırken Şah’ın Hürmüz Boğazındaki stratejik öneme sahip Irak’ a ait 3 adayı işgal etmesinin intikamını almak için İran’a saldırmıştır. İran’la Irak arasında çıkan savaş 1980-88 yılları arasında 8 yıl sürmüştür. Bu dönemde hem ABD hem AB hem de SSCB Irak’ı tuttuğu için İran karaborsadan çok yüksek fiyatla silah alabilmek için petrol fiyatları dünya’da varil başına 40 dolarken el altından 11 dolara neredeyse rayiç fiyatın 4 te 1 fiyatına petrol satmış, bütün ekonomik kaynaklarını tüketmiştir. Bu savaş devam ederken 1981 yılında İsrail Irak’ın Fransız ve Alman firmalarınca inşa edilen nükleer santralini havaya uçurmuştur. Bu eylemini de Irak’ın ileride atom bombası sahibi olabileceği ve kendisine tehdit oluşturabileceği gerekçesi ile savunmuştur.

Günümüze gelirsek İran Dünyanın 2. büyük petrol, 4. büyük doğalgaz üreticisi olarak, AB ülkelerinin çoğu borç içinde yüzerken, 600 milyar dolar civarında büyük bir Petro-dolara sahip olmuştur. Bu ekonomik güçle Şah Rıza Pehlevi zamanında başlayıp sonra askıya alınan uranyum zenginleştirme çalışmalarına birkaç yıl önce yeniden başlamış ve alınan istihbari bilgilere göre atom bombasına sahip olmuştur. ABD, AB ve İsrail son 5 senedir BM atom enerjisi kurumu, BM genel kurulu ve güvenlik konseyinden İran’ın uranyum zenginleştirme projesinin uluslararası gözlemcilerce denetlenmesine izin verilmesi ve nükleer silahlara sahip olma faaliyetlerinin durdurulması için çeşitli yaptırım kararları çıkarttırmışlardır. Eğer İran nükleer tesislerini uluslararası gözlemcilerin denetimine açmazsa ekonomik yaptırım kararlarından sonra askeri müdahale de gündeme gelecektir. İran ve ABD son 3 senedir daha önce 1981’ de İsrail’in Irak’ın nükleer tesislerini imha ettiği gibi İran’ın da nükleer tesislerini havadan saldırılarla yok edeceklerini defalarca ifade etmişlerdir. Elinde 90 kadar atom bombası olan İsrail, Orta-Doğu’da kendinden başka bir ülkenin nükleer güç sahibi olmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğini altını çizerek belirtmektedir. Artık geri sayım başlamıştır. Ekonomik yaptırımlar sonuç vermezse yaz aylarına doğru askeri müdahale başlayabilecektir. Bölgemizdeki yeni bir savaşın ülkemiz ve dünya barışı için muhtemel sonuçlarını başka bir yazımızda değerlendireceğiz. Ancak 3000 yıllık devlet geleneği olan Pers İmparatorluğu’nun devamı İran’ a yapılacak askeri bir operasyonun bölgesel kalmayacağı bütün dünyayı derinden etkileyeceğini şimdiden söyleyebiliriz.

 

Yrd. Doç. Dr. Uğur ÖZGÖKER

Deniz Kültür Derneği Genel Sekreteri

İstanbul Arel Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi.

İstanbul AB Çalışmaları Derneği Başkan Vekili, Türkiye-Avrupa Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi.