Bebek’in tek misafiri tekneler mi olacak?

Bebek'e yapılması planlanan Bebek Tekne Park projesinin denizde ve karada çevreye etkisini, semtin durumunu, resmi kurumların bakış açılarını Bebek Semt Girişimi ile konuştuk.

Meral Çinar / Vira Haber

Değişim, tarihin değişmeyen tek olgusudur. Sınırlar, ülkeler değişiyor. O ülkelerin şehirlerinin havası, suyu değişiyor. Kentlerinin rüzgarı yön değiştiriyor, denizinin dalgası küsüyor bile. Hristiyanlık öncesi çağlardan beri balıkçılıkla anılan Bebek’in değişimi de hiç durmamış. Önce 18. yüzyılda konaklar, yayılar ile semtin nüfusu artmış. 19.yüzyılda başlayan vapur seferleri ile de yazlık bir semt olmaktan çıkıp sürekli yaşanılan bir yer haline gelmiş. Bugün ise Bebek, medyada daha çok emlak fiyatları, cafeleri, restoranları ve ünlüleri ile anılmakta. Semtin huzuruna, yeşiline ve denizine vurgun sakinleri için ise başka bir konu gündemde; Bebek Tekne Park Projesi.

Bebek, Tekne Park Projesi ile, kiminin balık tuttuğu, kiminin hafta sonu keyfinin adresi, kimininse manzarasına dalıp gittiği Boğaziçi’nin incisi olma özelliğini yitirme ihtimali ile karşı karşıya. Bu yüzden projenin semtte yaratacağı durumları Bebek Semt Girişimi’nden Damla Kalan Dilekcan, Nergis Yazgan ve Nigar Alemdar ile konuştuk.

Denizin betonlaştırılmaması için bir araya geldik

Tekne Park projesine endeksli olarak kurulan Bebek Semt Girişimi’nin öncelikli amacı Bebek’e yapılacak 300 teknelik bir marina ve onun beraberinde gelecek olan 150 araçlık otoparkı durdurmak.

Bebekliler Derneği olarak 20 yıldır faal olduklarını söyleyen Nergis Hanım Bebek Semt Girişimi’nin ise sivil bir girişim olduğunu belirtiyor. “Derneklerin yapısı daha farklı. Biz Boğaz’da denizin dibini betonlaştırılmasına, burayı peyzaj ve görüntü olarak mahvedecek durumları önlemek için bir grup arkadaş bir araya geldik. Güler yüzlü bir eylem tarzını seçtik. Bu yüzden de eylem demiyoruz, etkinlik diyoruz. Güler yüzlü protesto. Kavga, gürültü, bağrış, çağrış yok. Bilimsel, toplumuzu aydınlatan çalışmalar yapan bir topluluğuz. Eylül 2014 de Bebek Semt Girişimi olarak toparlandık.”



Tekne Park projesi sağlıklı bir proje değil

“Tekne Park projesinin zararları çok fazla. Burayı koy olarak görüyorlar. Ancak koy değil. Boğaz’ın en dar noktası olan Rumeli Hisarı ile Anadolu Hisarı arasına çok yakınız. Dolayısıyla manevra yapan bir geminin Bebek’e doğru yönelmesi durumunda marinada bağlanmış 300 tekne çok ciddi kaza riski oluşturuyor. Zaten dar olan Boğaz’da üstüne 300 tekneyi bitişik nizam olarak bağladığınızda semti bitiriyorsunuz. “

Ekolojik olarak zararı bitmiyor

“Projenin denizde ve karada çevreye verdiği zarar ayrı. Karada bir kere, marinaya girecek teknelerin sahiplerinin arabaları olacak. Ortaya çıkan bu muazzam otopark problemini, denize doldurup yolu genişleterek, kazıklar çakarak yapacakları yeni bir otopark ile çözmeyi düşünüyorlar. Oysa zaten Bebek trafiği berbat halde. Cumartesi, pazar bir ambulans bile gidip gelemiyor. Böyle bir durumda, bir de düşünün 300 araçlık bir otopark planlanıyor. Böyle bir şey hiçbir yerde yok. Değişen tek şey sahilde giderken yanınızda bir sıra otomobil görmek. İnanılmaz bir betonlaşma. Deniz doldurulacak, arabalar park edilecek. Getirdiği kirliliğe trafik karmaşasını, egzozu ekleyin. Bebek’te Tarabya’daki Hacı Osman, İstinye’deki İstinye Bayır’ı gibi bir arka çıkış yok.  Dolayısıyla bu durum diğer yerlerden daha kötü etkileyecek Bebek’i. Bebek sahilde yürürken karşıyı göremeyeceksiniz ayrıca.”

Denizlerin doldurulmasının ekolojik açıdan zaten çok yanlış olduğunu belirten Nigar Hanım Boğaz’ın dünyanın en tehlikeli doğal su yolu olduğunu belirtiyor ve kaza riski üzerinde duruyor. “Boğaz ise dünyanın en dar, en tehlikeli doğal suyolu. Tescilli bir bilgi bu. Burası doğal su yapısı; kıvrıla kıvrıla gidiyor. Çoğu yerde ciddi akıntılar var. Zaten bu yüzden büyük tekneler, tankerle kılavuz kaptan alıyorlar. Bugün bu kararı verenler bu yolu devamlı daraltma meylinde.

Boğaz’ın her koyunda özel durumlar vardır. Bebek’teki ters akıntı koyu temizler. Onu kestiğiniz an Bebek çöplüğe döner Boğaz’daki deniz çayırları balıkların üremesinde, beslenmesinde çok önemlidir. Burada hala var. Çünkü deniz temiz. . 15-16 tonluk beton bloklarını denizin dibine koyduğunuz zaman dibini dolduruyorsunuz. Bu durum bunları öldürür. Tüm deniz canlıların üremesi, denizin kendini temizlemesi, fotosentez olayı sığ sularda olur. Deniz orada kendini temizler, yaşar. Boğaz’ı bir kanal haline getiriyoruz. Önceden denize girerdik. Sıfırdan başlardı deniz girerdik. Şimdi atlayabilirseniz girersiniz. O yüzden domuzlar buraya kadar geldiler akıntı yüzünden, bir yerden çıkamadılar. Doğal sistemimizi yok ediyoruz. Bu ekolojiyi de etkiliyor. Bir sürü göç eden balık var. Bu duvarlar arttıkça Boğaz’ın içindeki ses, gürültü de yükseliyor. Çünkü sığ suda bu kaybolur gider. Ama bu seslerin yok olmaması canlıları da etkiliyor.

Montrö Anlaşması dolaylı olarak ihlal ediliyor

Montrö Anlaşması’na göre indirect olarak şunu söyleyebiliyoruz; Türkiye olarak biz Boğaz’dan güvenli olarak geçişi sağlamakla yükümlüyüz. Bu proje ile bu sorumluluğumuzu riske atıyoruz. Kıyılar bizim olduğu için teorik olarak istediğimizi yapabiliriz. Ama bu geçiş güvenliğini sağlam bir şekilde kazasız, belasız temin etme Türkiye Cumhuriyeti’nin sorumluluğu. Bu proje ise bu maddeye tamamen engel teşkil ediyor. Çünkü toplamda 5 bin teknelik 11 marina düşünülüyor. Koy değil en ufak girintiye marina planı var.  5 bin tekneyi buraya serpiştirdiğinizde zaten kıvrım kıvrım doğal suyolunun akıntıları, hava koşulları tehlike yaratıyor. Bu durum tüm şehir için de ayrı bir tehlike yaratıyor.

Kaza riski asla sıfıra inemez

Senede geçen 50 bin kadar geminin 10 bini tehlikeli madde taşıyor. Bazı yerlere kurulan radar sistemi ile kazalar azaldı. Ama bunu bu şekilde sıfıra indirmemiz mümkün değil, risk her zaman var. Kılavuz Kaptanlar Derneği başkanları da aynı şeyi söylüyor. Sıfır kaza mümkün değil. Kaza riskinin dışında da LPG gibi yakıtların patlaması olduğu takdirde şehrin, vatandaşların güvenliği tehdit altında. Bazı kimyasallar depreme neden oluyor, 3 kilometrekarede herkesi öldürüyor. Bu adamlar bunları hiç dikkate almadan karar veriyorlar. Güya ÇED yönetmeliğine göre kontroller yapılıyor. Ancak, maalesef hükümet ÇED denen olayı zayıflattı. Barajda da, maden aramada da, burada da böyle durum. Çevre Bakanlığı’na göndermek için bir rapor yayınladılar kendi sitelerinde; kuş yollarının üzerinde değil, ağaçlarla ilgili değil diye konu ile alakasız yerleri işaretlemişler. Sonra Çevre Bakanlığı’na gittik. Bu form kalkalı kaç sene oldu, bununla mı başvuru yapıldı, dediler.

Resmi kurumlardan buraya marina yapılmayacağı konusunda söz almıştık

1989’dan itibaren iktidar çevrelerince Bebek’e bir marina yapılması planının var olduğunu söyleyen Damla Hanım semtin bir rant kapısı olarak görüldüğünü belirtiyor. Daha önce Bebekliler hem hukuki yollara başvurarak hem de bir semt ayaklanması örgütleyerek 15 bin yaş imza toplayıp bir davayı kazanarak bu marina yapımını engellemişler. “ 2008’de belediyenin tekrar marina girişimi olunca Bebekliler geçmişte kazanılmış davayı öne sürerek görüşlerini paylaşmak için Kadir Topbaş’ı Bebek Otel’e davet etmişler. Bu toplantıdan Kadir Topbaş’ın da Bebeklilerin istemediği bir şeyi yapmayacağına dair sözü var. Şimdi ise muhtemelen daha üst mercilerden istendiği için bu durum tekrar gündemde. Önceden sadece Bebek için düşünülüyordu. Şimdi tüm Boğaz için düşünülüyor. Kıyılar bitti, şimdi sıra denizlere geldi.”

Beşiktaş Belediyesi’nin anlaşılmaz tutumu

Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın önce yetkinin kendisinde olmadığını söyleyerek durumdan sıyrılmaya çalıştığını belirten bebek Semt Girişimi kendilerinin baskıları sonrasında konuyu araştıracağını söylediğini belirtiyor. 5 Nisan’da Boğaz’da gerçekleştirdikleri insan zincirine il örgütünün destek verirken, belediyenin sosyal, demokrat, halkçı bir belediyecilik örneği sergilemeyen tavrı samimiyetsiz geliyor. Ayrıca durumu araştırarak akademisyenlerle görüşeceğini söyleyen Murat Hazinedar’dan tarafından henüz somut bir atılmamış olması ironik bir durum yaratıyor.

 Kıyılara rant düzenlemesi

Aslında kanunda Tekne Park diye bir şey yok, bypass etmeye çalışıyorlar. 7 Ocak’ta projenin etkilileri ile konuşmaya giden Bebek Semt Girişimi tekne sorununun kıyıları ve denizin işgal edilmeden çözülmesi için önerilerini sunmuşlar. Ancak “rantanbıl” görülmediği için kabul görmemiş. Halka fayda durumuna göre lanse edilen projede halk kıyıdan ve denizden uzaklaştırılıyor. Kıyılar tekne dolu, biz 80 metre ileriye bağlayacağız diyorlar. Ama kıyıdan baktığınız zaman 80 metrelik bir gölet, ardından da tekneleri göreceğiz. Üstüne bir de tekne sahipleri için bir otopark olacak kıyıda. Halk nasıl görecek denizi, karşı kıyıyı? Kıyılarda hukuk dışı bir işletme durumu var. Resmi kurumlar da bundan haberdar. Başvurduğumuzda imza toplayın, bir şey yapamayız diyorlar. Projenin bu sorunları ortadan kaldırmak için olduğunu söylüyorlar. Zaten bugüne kadar kaldırılmamış olması bir hata. Elbette buraya bir düzen getirilmesinden yanayız. Gelirini devlet toplasın. Bunun bugüne kadar olmaması devlet yetkililerinin görevlerini yapmadığının kanıtıdır. Proje tamamen yasal olmayan şekilde yürüyor zaten. Ortada proje yok, yaptık bittiye getiriyorlar. İstinye ve Tarabya işletmeye açıldığı zaman işletme belgeleri olmadan iki yıl boyunca yasa dışı şekilde, denizde yetkileri olmayan bir isim ile para topladılar.

Proje için uzman görüşleri de olumsuz

Bebek Semt Girişimi’nin konu ile ilgili görüştüğü uzmanlardan biri olan Bilgi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Nilüfer Oral’a göre proje halkın kullanımına uygunluğu esas alan Boğaziçi Kanunu’na aykırı. Türkiye Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne taraf. Proje ise Boğaziçi gibi ulusal ve uluslararası peyzajı yok edecek bir proje. Üstelik bu, böyle projelerin yapıldığı diğer kıyılar için de geçerli. 21 Mayıs 2015’te yabancı basın mensupları için Bebek Otel’de düzenlenen basın toplantısında Prof. Dr. Nilüfer Oral şunları söylüyor; Marinaların en doğru şekilde yapıldığı yerler açık denizde koylar. Bir geçit olan, üstünde inanılmaz bir trafik olan doğal su akıntısına sahip bir yerde yapılması sağlıklı değil. Ayrıca buranın bir kültürü var, biz burada yaşamaya çalışıyoruz.

Tekne Park’ın buradaki tekne sayısını iki katına çıkardığını belirten Damla Hanım Bebek halkında iktidarca ortak bir çıkarı bulunmayan herkes buna karşı olduğunu söylüyor. Projeyi onaylayanlara daha sağlıklı çözümleri öneren aktivistlerin fikirleri ise halk tarafından daha çok kabul görmekte. Bebek Semt Girişimi yerlerin numaralandırılmasını, tekneler belli bir aralıkla bağlanmasını, belli bir ebatın üzerindeki tekneler bağlanmamasını öneriyorlar.


ViraHaber.com

ÇEVRE Haberleri

Suların Çekildiği İztuzu Plajı'nda Antik Tuz Tesisi Ortaya Çıktı
İstanbul Barajları Alarm Veriyor
Dicle Elektrik 220 Ton Trafo Yağının Doğaya Karışmasını Önledi
İstanbul'da Barajların Doluluk Oranları Korkutan Seviyede
Korunan Sahilde Kum Zambakları Çiçek Açtı