Elifi Elifine Vira

HAKKI ŞEN

Vira; bu güzel toprakların kıyılarında, mavi sularda beş yıl önce demir aldı. Vira; uçsuz bucaksız masmavi okyanuslardaki seferine çıktığı günden beri yayın ilkelerinden ödün vermeden, çizdiği rotadan şaşmadan ilerliyor. Yani Vira denizcilerin eseridir. Tam tamına, noktası noktasına yani elifi elifine düşündüğümüz bir dergiyi hayata geçirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Denizci, dayanışmanın ne olduğunu bilen insandır. İster okyanuslarda olsun, ister medya denizlerinde olsun, avuçları kürek tutanla, parmakları kalem tutan denizci, eğer kuşaklar ve kuşaklar boyu denizciliğin kültürünü içselleştirmişse, onun amentüsünde dayanışma sözcüğü kutsal bir değer taşır. Denecek ki, kıran kırana rekabet koşullarında, eski deniz kurtlarının geleneklerinden geriye ne kaldı? Öyle değil. Gidin sorun kaptanlara, çarkçılara, kamarot ve çımacılara... Açık denizlerde seyrederken telsize düşen bir S.O.S. nasıl bir insani fırtına yaratır o dev transatlantiklerde, dev tankerlerde ve dalgalar arasında çırpınan bir balıkçı motorunda. Semalarda süzülen uçağın, bir başka uçağın kaderiyle ne ilgisi olabilir? Yüzlerce kilometre ötesindeki trenin yanlışlıkla ters hatta girmesi karşısında tren makinisti de, kondüktörü de çaresiz değil midir? Ama denizcide çare tükenmez. Çevirir rotasını. Denizci denizcinin can kurtaranıdır. Vira geçmişte kendine kerteriz aldığı dayanışma sözcüğünü, bundan sonraki yayın hayatında da sürdürecektir.

Vira mürettebatı, büyük bir titizlik ve mutlulukla mesleğini denizcilik sektörümüzde icra etmektedir. Derginin kapağını tasarlamak ayrı bir mutluluk, içeriğini düzenlemek bir başka mutluluk vesilesidir. Denizle ilgili olan her şey insanın içini serinletir, ruhunu yıkar, bedenini canlandırır, bilincini uyandırır. Vira’yı okuyan insanların yüzlerini daha dergimiz yayına çıkmadan zihnimizde canlandırabiliriz. Bu insanlar neşeli insanlardır. Mavi dalgaların beyaz köpükleri gibidirler. Gözleri ufuklara dikildiği için berraktır. Kaşları çatılmaz. Hülyaları engin sular gibi zengin ve biraz da çocukçadır. En yoksulu Vira’yı okurken bizim tersanelerimizde inşa edilmiş bir teknenin sahibi olduğunu düşler, uzak yolculuklara hazırlanır. O insanların evlerinde çocuklar Vira’nın kapaklarını duvarlarına asar. En seçkin yazarların yazılarını emekli kaptanlar sevgili zevceleriyle birlikte okur. Çarkçıbaşı nöbeti devrettikten sonra, okyanus sularının sallantılı beşiğinde deniz kültürümüzün Vira’daki yansımalarını okurken gözleri kapanır ve huzurlu bir uykuya dalar. Rüyasında ne görür dersiniz? Ben Vira’yı hazırlarken bütün gemi insanlarının uykularında Peter Pan’ın maceralarını yaşadıklarını, Jules Verne’le birlikte “Deniz altında yirmi bin fersah”lık keşiflere daldıklarını ve denizlerin kuytu derinliklerinde deniz kızlarıyla fısıldaştıklarını düşünürüm...

Vira’nın hitap ettiği okur kitlesi aydınlık bir kitledir. O kitle, uçsuz bucaksız su kütlelerinin hiç değişmezmiş gibi duruşuna aldanmaz. Onbinlerce ve onbinlerce yılların ötelerinden günümüze; denizlerde biriken kültürün eşsiz, emsalsiz gelişmesinin ürünüdür onlar. “Deniz kültürü nedir?” diye sorulursa ben şöyle bir yanıt verebilirim: “Toplayın bütün denizcilerimizi, deniz kıyılarındaki insanlarımızı, onların bütününün bildiği, öğrendiği, yaptığı, ettiği her şeyin bütününü bir imbikten geçirin, elde ettiğiniz şey, deniz kültürümüzdür”...

Şimdi söyleyin bana: Hangi sektör yayınında böyle bir ufuk sonsuzluğu, böyle bir zenginlik, böyle bir insanlık “harikası” var? Vira’yı yayınlamak bir iştir. Her iş gibi insanı yorar elbette. Ama bu istenmeyen yollarda yürüyenlerin azaplı yorgunluğu değildir. Vira hazırlanıp da, o tatlı yorgunluk üzerime çöktüğü zaman hep şunu düşünürüm: Denizi konu almayan tek bir şair var mı şu dünyada? Bu soruyu sorarım. Binlerce şiirin estetize ettiği bir alanda mesleğini yapmış olmak ne büyük bir mutluluk, ne büyük bir bahtiyarlıktır. İşte Vira beş yıl boyunca bu duygularla sizlere ulaştı, yani denizcinin okyanuslara ilk çıktığı seferdeki heyecanı gibi.

Bundan sonrada bu uçsuz bucaksız engin sularda aynı heyecanla seyretmeye devam edeceğiz, yeter ki sizin sol memenizin altındaki cevahirin ışığı sönmesin. Yolunuz her daim açık ve aydınlık, rüzgarınız kolayına olsun. Hep birlikte nice yıllara…