Türkiye’den ayrılmadan önce, kendime yapılacaklar listesi hazırlamıştım. Aile ve arkadaş buluşmaları, aranacaklar, alınacaklar, yıkanacaklar… Bir de izlenecekler! Filmler ve tiyatro oyunları. 

Günler birbirini kovalarken, hedefe koyduklarımı bir bir izledim. Müslüm, Bohemian Rhapsody, Şampiyon, Haluk Bilginer ve Şener Şen gibi iki büyük ustanın yer aldığı oyunlar… İnternette tesadüfen karşıma çıkan bir oyun da listemdeydi: Krek – Dünyada Karşılaşmış Gibi. İçeriğini okuyunca, itiraf etmeliyim, gözümde pek bir şey canlandıramamıştım. Yine de, oyuncu kadrosu, pek cezbediciydi. Televizyondan aşina olduğumuz isimler buradaydı. Tiyatroya meraklı yakınlarımdan da olumlu izlenimler gelince, dedim “Tamam, olur bu iş!” Hakikaten, çok güzeldi olmuştu bu iş!

Salona girer girmez, tam ortada, camdan bir prizma karşıladı bizi. Oyun prizmanın içinde oynanacaktı. 

Koltuklarımıza gelince, her koltuğa bağlı birer kulaklık olduğunu fark ettik. Oyun sırasında konuşmaları duyabilmemiz için kulaklıkları takacaktık. İlginç bir detay vardı. Kulaklıktan bangır bangır arabesk bir şarkı çalıyordu.  

Sözlerini değil, sadece enstrümantal kısmını duyduğumuz şarkı; belli ki, izleyici kitlesinin bir bölümüne hitap etmiyordu. Kulaklıklarımızı kontrol etmemiz istenen mini anonsun ardından, on çaprazımda oturan bey, kulaklığında sorun olduğunu söyledi. “Ses mi gelmiyor?” sorusuna ise, “Hayır, çok kötü bir müzik çalıyor” diye cevap verdi. 

Şimdi sıkı durun: Üzüntü, ölüm, hasret, özlem, sevgi ve aşk aynı dünyaya bu kadar güzel inemezdi! İflah olmaz bir romantiğin, kalbi kırık bir kadının, babaların, oğulların, kızların yollarının bir gecede kesişmesini izlemeye doyamadım. 

Not: Söz konusu arabesk şarkı, yukarıda atıfta bulunduğum Müslüm filminde yer alan ya da sanatçı Müslüm Gürses’e ait bir şarkı değil. Şarkıyı, bu oyunla keşfettim ve çok sevdim. Şimdiden iyi seyirler!