Denizi yaşamak bir ihtiyaç

Eurovision’da da ülkemizi başarıyla temsil etmiş bir sanatçı olan Sibel Tüzün ile yeni albümünü ve denizlerimizi konuştuk.

Yedinci albümü “Saten”i çıkartan ünlü sanatçı Sibel Tüzün, yeni albümündeki şarkıları, “Kıvrak, keyifli, yüreğimizden gelen, yüreklerinize dokunan şarkılar” olarak tanımlıyor. “Denizi yaşamak ve denizde yaşamak, keyfin dışında bir ihtiyaç benim için” diyen Sibel Tüzün, özellikle ekmeğini denizden kazananların sintinelerini denize boşaltmalarının içini sızlattığını vurguluyor. Eurovision’da da ülkemizi başarıyla temsil etmiş bir sanatçı olan Sibel Tüzün ile yeni albümünü ve denizlerimizi konuştuk.

Öncelikle yeni albümünüzden bahsederek başlayalım sohbetimize…
“Saten” 2010 yılının sonunda sizlerle paylaştığım yedinci albümüm. Beş şarkıdan oluşan Saten’in prodüktörlüğünü Hakan Eren’le birlikte üstlendik. Süpervizörümüz Zeynep Talu aynı zamanda albümde iki şarkının da müziklerine imza attı. Tüm şarkılarımızın aranjmanları Tansel Doğanay, kayıtları da Ender Balcı tarafından Flat Production Stüdyolarında gerçekleştirildi. Yeni anılar yaratacağımız şarkılar var Saten’de. Kıvrak, keyifli, yüreğimizden gelen, yüreklerinize dokunan şarkılar…

Albümünüzün adı neden Saten?
Saten, albümde yer alan şarkılarımızdan birinin adı. Söz ve müziği bana ait olan bu şarkı aşkın yumuşaklığını, parlaklığını, tutkusunu o kadar güzel hissettirdi ki bizlere, aşk şarkılarından oluşan albümümüzün adını “Saten” koymaya karar verdik.

“Erkekleri Tanıyın” adlı klipiniz gerçekten çok ilginç ve eğlenceli olmuş.
Mahmutpaşa’da klip çekerken neler yaşadınız?

Sizin de söylediğiniz gibi çok eğlendik çekimlerde. Dört kamerayla hücum kayıt şeklinde gerçekleşen klipte, Mahmutpaşa esnafının o gün yaşanacaklardan haberi yoktu. Çok sıcak, samimi ve keyifli bir kalabalıkla karşılaştık ve kameralarımız sayesinde tüm o kareleri sizlere yansıttık. Sohbetler, danslar, şarkılar… Unutulmayacak, güzel bir gündü.

Tiyatro ve müzikallerde sahne almaya devam ediyor musunuz?
İki oyunda görev aldım. İlki bir Broadway uyarlaması olan “Seni Seviyorum, mükemmelsin, şimdi değiş!”, ikincisi ise bir çağdaş tiyatro oyunu olan “Histanbul” idi. Garaj İstanbul Projesi olan Histanbul karikatürist olarak tanıdığımız Kemal Gökhan’ın eseri. Mehmet Ali Alabora’yla birlikte oynadığımızı bu oyunla yurtiçi ve yurt dışı festivallerde de sahne aldık. Bu yıl yeni bir oyunumuz yok, konserlere ağırlık vermek istiyoruz ekip olarak.

Bu sene Eurovision’a Yüksek Sadakat katılacak, Eurovision’da bizi başarıyla temsil eden bir sanatçı olarak neler söylemek istersiniz?
Ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarına inanıyorum. Tüm kalbimle başarılar diliyorum.

Eurovision hayatınıza nasıl bir deneyim kattı?
Dünyanın en büyük televizyon şovunda ve yine dünyanın en büyük müzik organizasyonunda yer almak çok farklı bir tecrübeydi. Müzik sektörüne ve show business’a bakış açımda çok olumlu değişiklikler oldu. Orada ülkemi temsil etmek ise, bir müzisyen olarak hayatım boyunca unutamayacağım bir anıdır.

Biraz da deniz ile ilişkinizden bahseder misiniz? Çocukluğunuzdan itibaren denizle aranız nasıl oldu?
Çocukluğumda rahmetli babaannemin endişeleri beni biraz uzak tutmuştu denizden. Büyüdükçe ise deniz hayatımın neredeyse vazgeçilmezi oldu. Denizi yaşamak ve denizde yaşamak, keyfin dışında bir ihtiyaç benim için. İlerleyen yıllarda yelkenli teknelerle yaşadığım deneyimler ve denizde geçirdiğim saatler çok şey kazandırdı bana.

Peki, deniz yolculuklarını sever misiniz?
Yelkenli tekne dediğim gibi özel bir yere sahiptir bende. Ama büyük gemilerle seyahat etmedim hiç, pek hoşlanacağımı da zannetmiyorum. Ada vapurlarıyla şimdilik deniz özlemimi gideriyorum. Ama denizden çıkan her şeyi yerim. Asma yaprağında sardalya ya da Ege’nin küçük taze balıklarının zeytinyağında tavasına bayılırım.

Amatör olarak yaptığınız bir su sporu var mı?
Amatör olarak yelken yaptım, kızım biraz daha büyüdüğünde birlikte dalış ve yelken yapmayı hayal ediyorum.

Son olarak deniz kirliliği konusunda neler söylemek istersiniz.
Çok üzücü ve kanımca artık geri dönülmez noktalarda. Zaman zaman çeşitli kuruluşların bu konudaki organizasyonlarında gönüllü oluyorum. Gittiğim her koyda da hiç üşenmeden yayılmış çöpleri topluyorum ama denizle ilgili gerçekten bilinçlenmedikçe çabalarımızın yetersiz kalacağını hissediyorum. Özellikle denizde yaşayan, ekmeğini denizden kazananların, koylarda, körfezlerde hiç içleri sızlamadan sintinelerini boşalttıklarını görmek içimi sızlatıyor.

Vira Dergisi

RÖPORTAJ Haberleri

ESKO Marine Exposhipping’de Denizcilik Temasıyla Sanatı Buluşturdu