Hedefimiz, mutlu müşteri yaratmak

Denizcilik sektörüne büyük önem veren WILO, çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de imza atıyor. Alp Yılmaz ile önemli yaşamsal alanlarımız olan denizlerimize dair duyarlılığın nasıl geliştirileceğini de konuştuk.

Dünyada pompa sistemleri sektöründe öncü bir firma olarak dikkat çeken WILO, Türkiye’de 21 yıl önce Kozyatağı’nda açılan küçük bir ofisle verdiği hizmeti büyüterek, bugün sektöründe lider marka haline geldi. Hedeflerinin müşteriye ürün satmak değil, mutlu müşteri yaratmak olduğunu vurgulayan WILO Türkiye Bina Teknolojileri Satış Müdürü Alp Yılmaz, hizmeti azami noktada, ücreti ise asgari noktada tutmaya çalıştıklarının altını çizdi. Alp Yılmaz bize firmanın kuruluş sürecini ve hangi ilkeler üzerinde büyüyerek bugünlere gelindiğini anlattı. Denizcilik sektörüne büyük önem veren WILO, çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de imza atıyor. Alp Yılmaz ile önemli yaşamsal alanlarımız olan denizlerimize dair duyarlılığın nasıl geliştirileceğini de konuştuk.


WILO’nun nasıl kurulduğunu anlatır mısınız?


Şirketimiz 1872’de Almanya’da, bölgedeki insanlara sıcak su transferi sağlamaya yardımcı olmak için kuruldu. 1900’lerin başında ihtiyaç artınca, seri imalata geçildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da globalleşme kapsamında Avrupa’ya yayıldı. 2000’lerde ise, dünyanın çeşitli noktalarında hem üretim tesisleri, hem de satış noktaları olan bir firma haline geldi. 21 yıl önce Türkiye’de yüzde yüz Alman sermayeyle yatırım yapılarak Kozyatağı’nda küçük bir ofis açıldı. WILO, 21 yıl içinde Türkiye’de sektörün lider markası haline geldi. Bu noktaya gelmemizi sağlayan birçok etken var. Başarıyı getiren esas faktör, kullanımı kolay, en verimli ürünü yaratma çabamızdır. En başından beri teknolojiyle kullanıcı dostluğunu bir araya getirmeyi amaçlıyoruz. 1872’de kullanıcıya kolaylık sağlamak amacıyla çıkan ürün, 2013 yılında da aynı prensibini sürdürüyor. Bu nedenledir ki, kullanıcı Alman teknolojisine güveniyor.


Biraz bu teknolojiden bahsedelim isterseniz…


Enerji verimliliği günümüzün en önemli hususlarından biridir. WILO olarak, her yıl ciromuzun yüzde 3,5’ini AR-GE’ye ayırıyoruz. Bu çalışmalar sonunda da, enerji verimliliğinde standartların üzerinde ürünler üretiyoruz. Seçim aşamasından montajına ve daha sonra arıza çıktığında bakımına kadar kullanıcıya rahatlık sağlayacak bir ürün sunuyoruz. Yaklaşık 20 yıl önce müşteri portföyünün altyapı, endüstri ve bina gurubu olarak üç gruba ayrılmasıyla farklı ürünlere yönelmeye başladık. 10 sene önce altyapıda ciddi bir atak yapıp Emu Firması’nı satın aldık. Bu firma Almanya’da altyapı sistemleri dediğimiz pompalar ve mikserlerin üreticisi olan bir firma idi ve altyapı etkinliklerinde aktif olmaya başlamıştı. Endüstri hem altyapıyı, hem de üst yapıyı içeren bir sektördür. Endüstri departmanımızı da bu süre içerisinde kurarak, çok daha profesyonel, müşterinin dilinden anlayan, bir ürün tedarikçisi olmaktan ziyade müşteriye partner olabilen bir firma haline geldik. Global olarak yapılacak her faaliyet için Türkiye öncelikli bir pilot bölgedir. Ama biz Türkiye olarak Almanya’nın önüne geçmeyi amaçladık. Yeşil binamız bunun en büyük örneklerinden biridir. Bu bina sürdürülebilirliği, çevreye duyarlılığı temsil ediyor. Biz bir ürün satıyoruz ama sadece bu ürünü satmak için değil, ülkemizde de, sektörde de öncü olmak istiyoruz. Örnek olmak istiyoruz ve bu da bize gurur ve keyif veriyor.


İnsanlar WILO’yu neden tercih ediyor, farkınızı anlatır mısınız?


Günümüzde teknoloji artık daha kolay ulaşılabilen bir hale geldi. Gelişen teknolojiyle birlikte üretimdeki kalite de artıyor. Ancak bir ürünün sadece kaliteli olması tercih nedeni değildir. Biz bina uygulamalarında ve altyapılarda bir süreç izliyoruz. Bu süreç öncelikle ihtiyacınızdan başlıyor. İhtiyacınız olarak ne alacağınızı iyi tespit edebiliyor musunuz? Almadan önce size doğru bir hizmet sağlanabiliyor mu? Sonrasında ise kullandığınız üründeki kalite ve sağlamlık devreye giriyor ve süreç devam ediyor. Herhangi bir arıza durumunda servis hizmetini nasıl alıyorsunuz? Bu da her sektörde olduğu gibi müşterinin sadakatini sağlayabilmek için çok önemli. Hedefimiz müşteriye ürün satmak değil. Hedefimiz mutlu müşteri yaratmak. Mutlu müşteriyi sağlayabilirsek, işimiz daha rahat hale geliyor. Hizmeti azami noktada, ücreti asgari noktada tutmaya çalışıyoruz ki, müşterimiz memnun kalsın. Kullanıcının Wilo ürünlerini bir kere kullanması bile, onun sadık müşteri olmasını sağlıyor.


WILO denizcilik sektörüne de hizmet vermeye başladı. Denizcilik sektörüne ağırlık vermeyi düşünüyor musunuz?


Denizcilik sektörü açıkçası 2008’deki krize kadar iyi gidiyordu. 2008’den önce sektördeki güzel gidişle birlikte hem ticari anlamda, hem de Türkiye’nin konumu açısından güzel bağlantılarımız ve çalışmalarımız oldu. Sektör yavaşlamaya başlayınca, doğal olarak biz de müşterilerimizle birlikte yatırımlar doğrultusunda biraz yavaşladık. Son zamanlarda gemilerin ve özel yatların üretiminin artışı bizi de yönlendirdi. Bunun yanı sıra Sahil Güvenlik hücumbotları ile ilgili çalışmalarımız var. Deniz Kuvvetleri ile de çalışıyoruz, bu alanda yatırımlarımız devam ediyor. Denizcilik sektöründe en önemli husus sertifikasyondur. Gerekli sertifikalara sahip olmanız gerekiyor. Biz bu konuda her türlü adımı attık ve denizcilik sektörü için gerekli olan sertifikaları aldık.


WILO olarak sosyal sorumluluk projelerine de imza atıyorsunuz…


Aslında bu bize yabancı bir konu değil. Geçmişte tekne ve yelken sponsorluğumuz olmuştu. Bir yelken takımına sponsor olduk yıllarca. Geçen sene de bir kitap çalışması yaptık. Gazeteci ve popüler bilim yazarı İrfan Unutmaz, WILO için “Anadolu’da Antik Dönemden Günümüze Su Mühendisliği Harikaları” adlı bir kitap hazırladı. Anadolu’nun yüzyıllar öncesinden gelen su kemerlerini, suyollarını, su kanallarını ve sarnıçlarını muhteşem mühendislik hikâyeleriyle bir araya getiren bu kitabı hem sektörümüze, hem de değerli bir kaynak olarak kütüphanelere armağan ettik. Türkiye’deki 20. yılımızı taçlandıracak bir proje olarak kurguladığımız bu kitap, bizlere bambaşka bir deneyim ve heyecan yaşatırken, dünya literatüründe de önemli bir kaynak olarak yerini aldı.


Su konusunda tıpkı bizim gibi hassasiyet gösteren çalışmalara da destek oluyoruz. Bu kapsamda, insan ile su arasındaki ilişkiyi çarpıcı hikâyelerle anlatan, geçmişle geleceği su ile bağlayan “Sudaki İzler” programına sponsor olduk. Savaş Karakaş’ın hazırladığı program İz TV’de yayınlanıyor. Bu yıl içinde yaptığımız önemli bir çalışmadan daha bahsetmek isterim.“22 Mart Dünya Su Günü”nde Kozyatağı Rotary Kulübü’nün işbirliği ile azalan su kaynaklarına ve temiz suya ihtiyaç duyan insanlara dikkat çekmek için “Su İçin Yürüyoruz” etkinliği düzenlendik. İstanbul Bağdat Caddesi’nde, Şaşkınbakkal-Caddebostan arasında düzenlediğimiz bu yürüyüşte “Su için bir adım da siz atın” mesajını verdik. Ayrıca, 22 Mart Dünya Su Günü’nde “WILO 2. Ulusal Fotoğraf Yarışması”nı düzenlediğimizi açıkladık. Yarışmayla içme suyu kaynaklarının azalması, suyun temiz ve verimli kullanılması gibi konulara dikkat çekmeyi ve bireylerin bilinçlendirilmesini hedefliyoruz. Hayatın kaynağı olan suyun paha biçilmez değerini fotoğraflarla belgelemek istiyoruz. “Sudaki İzler” konulu yarışmamızla ilgili detaylı bilgiler www.wilofotografyarismasi.com adresinde yer alıyor.


Öncelikle çevreye duyarlı bir firmayız ve deniz de bizim için önemli. Çünkü bizim izim işimiz suyla ilgili. Denizlere dair duyarlılığı insanlara aktarabilmek hedeflerimizden biri…


İstanbul’da hala deniz görmemiş çocuklar var. Deniz kültürünün geliştirilmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?
 

1995-1996’da bir yelken kulübünde hem yarışçı olarak bulundum, hem de dışarıdan gelen genç arkadaşlarımıza eğitim verdik. Yelken Federasyonu, deniz kültürünü yaşatan güzel bir organizasyondur. Ama o dönemlerde ekipman yetersizliğimiz vardı. İnsanların denizle tanışabilmesi için öncelikle yeterli ekipmanın sağlanması gerekiyor. Burada en önemli işler federasyon ve kulüplere düşüyor. Biz eğitimi vermiş olsak da, ekipman eksikliğinden dolayı çok fazla çocuk katılamadı. Bunları sağlayacak organizasyon çalışmaları tepeden başlamalı. Hükümet, deniz kültürü ve deniz eğitiminde daha da fazla rol almalı. Yeşil alanlar gibi, deniz de eğitimin bir parçası olmalı. Çocukların denize ve canlılara dair bilinci artırılmalı. Bu konuda sosyal organizasyonlar arttığında ve devlet tarafından daha fazla desteklendiğinde, daha bilinçli bir gençlik yaratacağımıza inanıyorum.


Bu noktada eğitim de önemli. Son olarak sizce devletin deniz eğitimi konusunda bir stratejisinin olması gerekmiyor mu?


Deniz kültürü, senede bir defa Akdeniz’e inip tatil yapmaktan ibaret değil. Denizin bir ticari durumu var. Hayvancılıkta olduğu gibi denizden de besleniyoruz. İstavrit ve palamudun mevsimi nedir? Ne zaman tutulur? Trol nedir gibi temel eğitimlerin verilmesi gerekir. Bunu öğrenmeyen genç bir balıkçı, “Ben trole de çıkarım, yasak da avlanırım” diyebiliyor. Bu bizim ekosistemimizde ve gıda döngümüzde sıkıntı yaratıyor. Böyle olunca deniz mahsullerini de ithal etmeye başlıyoruz. Dört tarafı deniz ve ciddi tatlı su kaynağı olan bir ülkede, balık ithal ediliyor, bu çok üzücü bir durum. Eğitim sistemi, kara hayatı kadar deniz hayatını da içermelidir.

virahaber.com
 

RÖPORTAJ Haberleri

ESKO Marine Exposhipping’de Denizcilik Temasıyla Sanatı Buluşturdu