1. HABERLER

  2. ÇEVRE

  3. Çanakkale’deki Sert Mercan Resifleri Koruma Altına Alındı
Çanakkale’deki Sert Mercan Resifleri Koruma Altına Alındı

Çanakkale’deki Sert Mercan Resifleri Koruma Altına Alındı

Uzun yıllardır sualtı araştırmaları yapan son dönemde özellikle mercanlar üzerine yoğunlaşan Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Özalp ve ekibi sayesinde Çanakkale Boğazı’ndaki sert mercan alanı koruma altına alındı.

A+A-

Doç. Dr. Barış Özalp Deniz Ticareti Dergisi'ne sert mercan alanı koruma kararının neden önemli olduğunu, mercanların ekosistem için önemini, müsilajın mercanlara olası etkilerini değerlendirdi.

Uzun yıllardır sualtı araştırmaları yapıyorsunuz. Mercanlara yönelik çalışmalarınıza nasıl başladınız?

Ankara doğumluyum, deniz bilimciyim. Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesini temsilen uzun yıllardır deniz biyolojisi temelli sualtı araştırmaları gerçekleştiriyor ve mesleğime devam ediyorum. Hayata gözlerimi açtıktan hemen sonra mıdır bilmem ama ilk hatırladığım denize, sualtına tutkun olduğumdur. Babamı erken yaşta kaybettik. Ama onun hatırasını belki de en güzel yaşattığım anlar, 5 yaşlarındayken Gökçeada Kaleköy kayalıklarında suya girişlerimdir. Hayal meyal hatırlıyorum ama ilk ayağımı suya değdirdiğim anlar bunlar sanırım. Bundandır olsa gerek, deniz bilimlerine ve bilimsel çalışmalara ilgim arttı.

ÇOMÜ Su Ürünleri Fakültesi’nde lisans eğitimim sırasında mercanlar ile ilgili bir ödev almıştım. Devam eden yıllarda yine aynı konularda özel ekosistemler, mercanlar, deniz çayır habitatları Posidonia ve mangrovlar ile ilgili öğrenci ödev proje çalışmaları yaptığımı hatırlıyorum. Biyoçeşitlilik harikası bu özel ekosistem yaşam alanları rengarenktir ve inanılmaz çeşitlidir. Tabii o yıllarda yetişirken, bilimsel önemi kavramak o kadar kolay olmuyor. Mercanların önemini anlamam uzun sürdü diyebilirim. Çünkü ilk bilimsel deneyimlerim araştırmacı öğrenci bursuyla Tokyo Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Üniversitesi’ne (TUMSAT) gitmemle başladı. Okinawa adalarında gerçekleştirilen mercan transplantasyon ve ekoloji konulu çalışmalarla aslında ilk bilimsel kazanımlar başladı diyebilirim. Burada temsil etmekten her zaman onur duyduğum, oraya gitmeme imkan sağlayan kurumum Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü’ne ve Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Dekanlığı ve beni yetiştiren değerli hocalarıma gönülden teşekkürü bir borç bilirim.

barizozalp-300x250.jpg

Japonya’da laboratuvarda çalışırken hep aklımı kurcalayan bir durumdu, “Türkiye mercan resiflerinin olduğu bir ülke değil, Barış…” dediğim çok olmuştur kendi kendime. Sonra detaya indikçe Akdeniz mercanlarının aslında çok önemli habitatlar oluşturdukları, bunların Çanakkale Boğazı’nda ve Kuzey Ege Adalarımızda belirli bölgelerde topluluklar oluşturdukları ve bu alanların ülkemizde sınırlı sayıda araştırmada incelendiğini öğrendim. Bunun üzerine planlama yaptım ve ülkeme döndükten sonra ilk iş sert ve yumuşak mercan türleri ile ilgili eksik bilimsel verileri geliştirmeye yönelmek oldu. Tabii aklım hep Gökçeada’da olarak, önce Çanakkale Boğazı sonrasında Bozcaada ve Kuzey Ege adalar bölgemizi incelemeye çalıştık. Çalışmalarım böyle başladı ve gelişti diyebilirim.

Çanakkale’deki mercan alanının deniz ekosistemi için nasıl bir önemi var?

Çanakkale Boğazı’nda 2009 yılından beri bilimsel emekler verdiğimiz, kışın soğuk zamanda dahi sürekli ölçüm yaptığımız Dardanos Cladocora Mercan Resif Alanı, yüksek biyoçeşitliliğeimkan veren bir bölge. Yığın koloni karakteri olan bir alan ve mercanlar burada koloni üstüne koloni özelliği göstererek dağılım alanı oluşturmuştur. Etrafı Posidonia çayırlarıyla çevrili bir alanda resif oluşturan bir türün habitatının yaşam sürdüğünü hayal edin. Çok etkileyici bir bölge burası, ama önemi şu an tam olarak anlaşılmış değil. 2000 metrekarelik alan küçük görünse de, şu ana kadar sualtı araştırmaları yapılan ve ülkemizin en geniş Cladocoracaespitosa mercan resif alanlarından birini temsil etmektedir ve Türk Boğazlar Sistemi için tek bölge karakterindedir. Özellikle sert mercanlar (Anthozoa: Scleractinia) ortama barınma, beslenme ve üreme özelinde büyük faydalar sağlarlar. Mercan türlerinin neredeyse tümünde gözlenen bir karakter bu zaten… Akdeniz’in ve okyanus çukur sistemlerinin derin sularında mezofotik mercan toplulukları, biraz daha sığ sularda ılıman türler ve en sığ sularda ise mercan resif ekosistemleri ile adeta denizel biyoçeşitlilik adına bir özel alan bu lokasyonlar. Diğer canlıların yaşamlarına fayda sağlama ve çeşitliliği, o ortamdaki canlılığı yükseltme birincil etki. Barınma ortamı olmaları en değerli katkıları. Bu alanda ahtapotlar, küçük ayı istakozları, karidesler, pelajik ve demersal balık türleri ve daha birçok denizel omurgasız yaşam sürüyor. Bu bölgenin açık zonunda yunuslar ve orkinoslar gezerken, resif üzerinde vatozların, yılan balıklarının ve diğer canlıların aktif yüzüşlerini görmeniz mümkündür. 2022 yılındayız ve bu bölge yaklaşık 13 yıldır gözlem altında. Bozcaada ve Gökçeada’da tespit edilen Cladocora resif bölgeleri içinde en önemlisi bu Çanakkale Boğazı Resifidir. Alanda 100 yaşın üzerinde tahmin edilen ve şu an sklerokronolojik analizleri devam eden çalışmaların sanırım ne derece önem arz ettiği anlaşılabilir. Burası yaşlı kolonilere yaşam ortamı oluşturması bakımından da paleobiyolojik olarak elzem önemde.

ozalp-4.JPG

Müsilaj ve deniz kirliliğinin bu mercan kolonisine nasıl bir etkisi olabilir?

Dünya üzerindeki tüm sert mercan resif alanlarında olduğu gibi küresel ısınmanın, deniz ve okyanusların ısınmasının mercanlar üzerinde öldürücü etkisi olduğu birçok çalışmada raporlandı. Çanakkale Boğazı’nda da geçmiş yıllara ait veriler ışığında ısınma olduğunu tespit ettik (Özalp, 2021). Bu bölgede yaşam süren, nesli tehlike altındaki C. caespitosa kolonilerini ileri zamanda etkileyecek en büyük tehdidin su sıcaklığının artması olacağı söylenebilir. Belirli oranda ısınma kaydedildiği için Çanakkale Boğazı mercan habitatları genelinde, bazı deniz yosunlarının ve alglerinde yoğun artışı söz konusu. Bu bölgede tür kolonileri üzerinde geniş çaplı ve zararlı büyüme yaptığı tespit edilen aşırı popülasyon patlaması yapan filamentli algler de var. Kolonilerin üzerini kaplayan bazı deniz yosunları, mercanın bünyesinde yaşam süren ve ona asıl besini sağlayan zooksantel’in de fotostentez yapmasını engelliyor. C. caespitosa ışık göremezse, beslenemez, beyazlar ve yoğun koloni kaybı yaşanır. Zooksantel sağlığı ve sert mercanlar konusu, son 15 yılın en önemli mercan araştırma konuları arasında yer alıyor.

Tabii bu bölge koruma altına alınmadan önce en büyük tehdit dip ağlarının koloniler üzerine atılmasıydı. Bilinçsiz ve bilgisi olmayan bazı balıkçılar, nesli tehlike altında olan ve birçok canlıya yuva olan bu mercan alanında ciddi tahribatlar yaptılar. Neyse de bu anlamda olumlu kat ediliyor diyebiliriz. Alandaki hassasiyet arttı. Şimdi yönetim planı oluşturarak bölgenin korunması en önemli husus… Denizel kirlilik özelinde mercan bölgesi Dardanos’ta yapılmış özel bir bilimsel çalışma bulunmamakta. Ancak kirliliğin en ciddi göstergesi olduğunu sanırım hep birlikte daha detaylı öğrendiğimiz, son 14 yılın en büyük müsilaj olayı sonrasında denizlerimizdeki kirliliğimizi bertaraf etme ve bazı alışkanlarımızı değiştirme konusunda hassasiyetimiz arttı demek mümkün. Bu bölgede plastik atıkların mercanları etkilediği bazı lokasyonlar var ama detaylı incelenmeye ihtiyacı var. Özellikle mikroplastiklerin mercanlardaki birikimleri konusunda...

Müsilaj için önlemler var ama hala tehdit geçmiş değil…

Müsilaj elbette ki tüm denizel omurgasızların korkulu rüyası. Bundan önce 2007 müsilaj olayına sahne olmuştu Marmara kıyıları ve Çanakkale Boğazı. 2021 müsilaj olayının da denizel türlere zararı ciddi oranda raporlandı. Bentikmüsilaj olarak da ifade edebileceğimiz Örtü Müsilaj’lar, yani su üstünde dibe çöktükten sonra deniz dibinde çok uzun zamanlarda bölgede sabit kalan jole misali yapı, hareket edemeyen ve olduğu yerde yaşam süren sesil deniz canlılarının üzerini kapladığında tam bir kaos oluşuyor denebilir. Nefes alamayan ve beslenemeyen bir mercan, sünger, tünikat, yosun hayvancık (bryozoa), koralijenfasiyes nasıl hayatta kalsın. Bu mümkün mü? Ne kadar yüksek oranda denizel kirlilik ve ne kadar fazla deniz-okyanus ısınması varsa, o derecede yoğun müsilaj olaylarının tetiklenebileceği söylenebilir. Müsilaj, denizel kirliliği ve suların ısınmasını seven bir karakterde. Ortamı uygun bulduğunda patlama yapan bazı özel fitoplanktonik organizmaların oluşturduğu vücut salgısı müsilaj, Çanakkale Boğazı’nda geçtiğimiz yıl denizel omurgasızlar üzerinde çok hasar bıraktı. Bazı alanlarda mercan ve süngerleri kaybettik. C. caespitosa’damüsilaj sebepli ölüm gözlenmedi ancak, yoğun müsilaj olaylarının sürekli oluşması ve uzun zaman devam etmesi elbette ki bu nesli tehlike altındaki mercan türünün yaşamı için ayrı bir tehdit unsuru...  

ÇOMÜ-BAP projeleri destekli Türkiye’nin ilk sert mercan transplantasyon projesi de burada gerçekleştirildi. 2017 yılında başlayan çalışmalarda balıkçı ağları tarafından kırılmış, ama ölmemiş olan parça mercanlar (C. caespitosa) dipte izleme yapılan ünitelere tutturuldu. Şu an üç yıldır sağlıklı olan mercan yavruları yaşıyor bu bölgede bazı lokasyonlarda. Transplantasyon çalışmaları da önemli bir faz Dardanos’un önemini gösteren...

Son 20 yıldır iklimsel çalışmalar arttıve ısınmanın da en büyük sorun olduğunu artık biliyoruz. Başka bir önemli özelliği daha o zaman söylemekte fayda var. C. caespitosa mercan kolonileri, iklimsel çalışmaların yapılmasına yardımcı olan denizel indikatör türlerden bir tanesidir. Geçmiş zamanların iklimini inceleyecek bilim insanları, bu türün koralitlerinden çok önemli bilimsel veriler elde edebilirler. Bu da C. caepitosa’nın önemini ve buradaki sağlıklı sürdürülebilir yaşamının değerini,ona değer verilmesini gösteren bir diğer özellik...

k79-savaglia.jpg

Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararla bu mercan alanı koruma altına alındı. Bu kararla birlikte ilk kez bir mercan alanı resmi koruma kapsamına alındı. Bu kararın önemi nedir?

Türkiye denizlerimizde artık koruma altında olan bir sert mercan resif alanı var. Üstelik korumaya çalıştığımız canlı IUCN-EN kategorisinde listelenen nesli tehlike altında olan ve tropik denizlerdeki mercan resiflerindeki kolonilerle akraba olan Akdeniz’in tek resif oluşturabilen (reef-forming) mercan türü. Bu kararla birlikte dip ağlarının ve çapaların mercan kolonileri üzerine atılmaları engellenmiş olacak ve aslında bir anlamda balıkçılarımıza da fayda sağlanmış olacak. Çünkü balıkların ve özellikle yavruların en önemli barınma alanlarından biri burası. Bu bölgede barınma ve üreme adaptasyonlarını gerçekleştiren türler, elbette ki Güzelyalı-Dardanos hattına, açık su balıkçılık bölgelerine ve Çanakkale Boğazı’nın diğer deniz habitatlarına dağılacaktır. Tek bir ortamda sağlıklı üreyen bir sinariti veya böceği küçümsemeyin. Bu alanda sağlıklı büyüme gösteren birçok denizel canlı farklı alanlara yayılım gösterecektir. Bununla birlikte resmi kararın koruyuculuğu aynı zamanda, bölgenin paleobiyolojik önemi de ortaya çıkaracak. 100 yaşın üzerindeki kolonilere sahip olmak ne demek? Çok elzem ve istisna bir durum bu… Çanakkale Boğazı’nın doğası, balıkçılığı, denizel yaşamı ne kadar önemli, bunu gösteriyor bir anlamda. Doğal alanlarımız bizden çocuklarımıza en güzel miras. Ve burası Akdeniz’de değil, Türk Boğazlar Sisteminin tam başlangıç noktasında hayata tutunmuş değerli bir koloni alanı... Bölgede ileri zamanda başlayacak iklimsel çalışmalar, yaşlı kolonilerin izlenmesi ve bilimsel takibine yardımcı olacaktır. Bu bölge ülkemizin önemli mercan deniz doğa alanlarından birisi.

Bu kararla birlikte, mercan alanını korumak için nasıl önlemler alınacak?

Bu bölgede koruma kararından önce gerçekleştirilen kamu destekli projeler sayesinde alana sabitlenmiş bir koruma şamandırası vardı. Koruma şamandıraları aynı yurt dışında olduğu gibi uyarıcı ve önemli bir koruyucu özelliğe sahip alternatif bir önlem. Olmazsa olmaz. Şu an yönetim planı oluşturuyoruz. Çünkü şamandıranın sürekli bakımını kim yapacak, buradaki biyolojik çeşitliliğin izlenerek, sürekli bakanlıklara raporlanması bizlerin en büyük sorumluluğu. Şunu unutmamak lazım… Denizel koruma alanı statüsünde olan bölgelerde olduğu gibi bu bölgede sürekli bilimsel izleme çalışmalarının devam etmesi, yıllık ve beş yıllık süreçlerde biyoçeşitlilik analizlerinin paylaşımı çok önemlidir. Aynı zamanda koruma biyolojisi temelli yeni proje çalışmalarının da bölgede sayısının arttırılması son derece önemlidir. İzleme çalışmaları yapmıyorsanız, bilimsel ölçümü durdurursanız koruma alanının bir önemi kalmaz. Hassasiyetle önemli doğa alanı olan bu bölgenin mercanları ve burada yaşam süren diğer denizel canlıların izlenmesi ve yetkili kurumlara rapor verilmesi son derece önemli. Sorumluluk bitmedi, yaşlanıp el ayaktan düşene kadar bu bölgede, çoğu gönüllü ve kişisel finansal katkılarla da olsa, çalışmalara devam edeceğimizin bir sözünü verebilirim.

Bu kararın çıkmasında büyük emeğiniz var. Nasıl bir süreç gelişti bu karar çıkana dek?

2009 yılında Türkiye kıyılarındaki ilk C. caespitosa kaydını ve sklerokronolojik analizlerin başlangıcını bu bölgeden verdik. ÇOMÜ zaten Türkiye sert mercan araştırmalarında öncü kuruluş. Yine ülkemizde yumuşak mercanların gorgon diye bilinen dallı yelpaze mercanlarını da inceleyen üniversiteler var. 2009 sonrasında sürekli mercanlar üzerine yapılan detaylı incelemeler, hassas ölçümler, ekolojik ve dağılımsal bilgilerin açığa çıkması (Bozcaada, Gökçeada, Marmara Denizi) ve ülkemiz genelinde diğer alanların da çalışılmaya başlamasıyla mercan habitatları ve Çanakkale Boğazındaki önem arttı diyebilirim. Dardanos Cladocoramercan resif alanında doktora tezi çalışmaları ile birlikte daha detaylı incelenen ve ÇOMÜ-BAP projeleri, TÜBİTAK ve kamu destekli diğer projelerden alınan verilerin paylaşılmasıyla öneminin arttığı bir gerçek. Bu bölgede aynı zamanda ülkemizin ilk uluslararası mercan projesi UNDP-GEF/SGP gerçekleştirildi 2013-2014 arası dönemde ve bu projede diğer istasyonların hanında Dardanos’ta inceleme yapılan hassas alanlardan biri olarak seçilmişti. Ama tabii ülkemiz sert mercan araştırmalarını başlatan asıl emek, doktora tezidir. Buradan o yıllar danışman hocam olan Sayın Prof. Dr. Mustafa Alparslan’a da teşekkür ediyor ve beni mercan çalışmak istediğimde yüreklendirdiği için saygılarımı sunuyorum.

Marmara ve Ege Denizi başta olmak üzere, denizlerimizi ve buralardaki biyoçeşitliliği korumak için neler yapmamız lazım? Resmi otoritelere ve sivil topluma bu konuda nasıl görevler düşüyor?

Kuzey Ege Denizi ve diğer Ege Denizi kıyılarımız önemi yüksek alanlar arasında yer alıyor ve ne yazık ki mercanlar üzerine yapılan detaylı araştırmalar Ayvalık’tan öteye geçemedi. Bunu geliştirmek için çaba sarf ediyoruz. Bozcaada, Gökçeada (yayın aşamasında), Mavriya Tavşan Adalar grubu, Assos ve Babakale kıyılarımız en önemli mercan alanlarından bazıları. Bu son yapılan araştırmalarda ortaya çıkarıldı ve halen incelemeler devam ediyor. Ege Denizi biyoçeşitliğimizin, özellikle denizel omurgasızlar mercanlar ve süngerler özelinde ve ayrıca koralijen habitatlara ilişkin geliştirilmesi gerektiği ortada. Mercanlar üzerinde eksik envanter var ve bu alanlar yüksek biyoçeşitlilik oluşturan bazı bölgeleri de içine alıyor. Stratejik önemi yüksek olan bu alana ilişkin hassasiyetimiz devam ediyor ve bilimsel veri havuzunu elimizden geldiğince geliştireceğimize inanıyorum. Marmara Denizi keza öyle... Önemli bir iç denizimiz olan ve denizel biyoçeşitliliğin tavan yaptığı Marmara Denizi, artık ÖÇK bölgesi olarak statülendirildi. Burada yapılacak deniz araştırmaları artık daha da önem kazandı. Marmara Denizi şu an bile bir ıstakoz yuvasıdır. Sadece mercanlar değil, balıkların adeta üreme havuzu özelliğinde olduğu gibi, diğer anlamda da mesela ıstakoz ve böceklerin yoğun ürediği bir deniz Marmara. Öyle ıstakoz habitatları keşfedildi ki, şaşırır kalırsınız. Balıklar keza öyle, karides üreme alanları keza öyle. Yani deniz bize cevap veriyor. Zenginim diyor. Derin çukur bölgesi Çınarcık ve çevresinde dahi mercan habitatları keşfedildiği rapor edildi. Özellikle Marmara adalarında denizel omurgasız çeşitliliği, mercanlar, tünikatlar, süngerler çok yoğun topluluklar oluşturmaktadır (TÜBİTAK 116Y030). Mercanlar ile ilgili son yapılan çalışmalarda, çok etkileyici habitatlara yaşam ortamı oluşturduğu kaydedildi ve önümüzdeki zamanda yayımlanacak yayınlarda bunu göreceksiniz.

STK’ların ve kurumların Ege ve Marmara Denizi özelinde temelde balıkların ve diğer hareket edebilen ıstakoz, böcek, karides vb. gibi türlere önemli barınma, beslenme ve üreme alanı yaratan bu gibi mercan, sünger, koralijen ve diğer yüksek biyoçeşitlilikgorgon (dallı yelpaze mercanları) mercan alanlarına karşı hassasiyet göstermeleri son derece elzem. Unutmamak lazım, barınma ortamını korursan, balığı korumuş olursun. Dolayısıyla ıstakozu korursun. Yelpaze mercanlarının (Gorgonia) dallarının üzerinde köpek balığı yumurtaları, deniz tavşanları, çift kabuklu yumuşakçalar, egzotik istiridye (N. Cochlearfasiyesleri), deniz atı vb. gibi canlılara tutunma sağladığını görüyoruz bazı araştırmalarda. Yani sadece sert mercanlar değil, yumuşak mercanlar grubunda yer alan ve Marmara Denizi’nde belirli bölgelerde yayılım gösteren anemonlar ve gorgon mercanlarının da korunması ve bilimsel veri açığının bu canlılar özelinde giderilmesi gerekmektedir. Bu konuda da tabii bilim insanlarına yani deniz bilimcilere çok önemli görevler düşüyor. Sürekli izleme çalışmaları ve doğal deniz canlı zenginliğimizi koruyacak proje çalışmalarına önem verilmesi ve bu bilimsel projelerin sadece üniversitelerimiz değil, STK ve diğer kurumların da katılımlarıyla geliştirilmesi son derece önemli diye düşünüyorum.

Ülkemiz denizlerinin bu zengin canlı çeşitliliği herkesi etkiliyor. Gurur duyuyoruz. Son olarak nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Ben de bu mavi sulara tutkun biriyim. Ege’nin derin suları, mavisi, Marmara... Bu tutkum hiç azalmadı. Deniz dibi benim en yakın arkadaşım. Son sözüm şu olsun o zaman: Üç tarafı denizlerle çevrili olan, Marmara Denizi gibi çok önemli bir iç denize sahip olan ülkemizde, deniz bilimlerine, sualtı araştırmalarına ve bu konuda yeni yetişecek genç araştırmacılara, geleceğimiz olan çocuklarımıza verilen değerin ve önemin artması temennilerimle...

Vira Haber

Bu haber toplam 5732 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.