1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Uğur Özgöker

  3. Düzenleyici araştırıcı kurumlar
Prof. Dr. Uğur Özgöker

Prof. Dr. Uğur Özgöker

Yazarın Tüm Yazıları >

Düzenleyici araştırıcı kurumlar

A+A-

Bilindiği gibi 1980?lerden itibaren Demir Leydi olarak adlandırılan Margaret Teacher?in İngiltere Başbakanı olmasıyla Avrupa Kıtasında Devletin fonksiyonlarında köklü bir dönüşüm yaşanmaya başlamıştır. Önceleri vatandaşların iş, eğitim, barınma, ulaştırma, sağlık, kültür, ekonomi, güvenlik, turizm, iletişim gibi ihtiyaçlarını bizzat Devlet tarafından karşılanması devletin asıl görevi olarak kabul edilirken, uygulamadaki aksaklıklar, hizmetin etkin ve verimli bir şekilde vatandaşlara ulaşamaması, iletişim ve ulaştırma alt yapılarının son derece yetersiz kalması, bayındırlık ve iskan faaliyetlerinin insanların ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olması (küçük, eski, bakımsız, kullanışsız ve konforsuz olmaları zaman geçtikçe restore edilmemeleri), eğitimin kalitesinin düşüklüğü ve bina eğitim araç ve gereçleri gibi fiziki şartlarının kötü olması, sağlık hizmetlerinde saatlerce süren kuyruklar, teşhis-tedavi ve bakım hizmetlerinin son derece kötü olması, kamu hizmetlerini yürütecek personelin ücret seviyesinin normal bir yaşam seviyesini karşılamaktan çok uzak olması bu nedenle eğitimli, bilgili, deneyimli ve kaliteli personelin kamu hizmetine girmek istememesi, girenlerinde bir müddet sonra özel sektöre kaçmaları, kamuda kalanların arasında ise yetersiz ve yeteneksiz kişilerin çoğunlukta olması, asli işlerini bahşiş vb. gibi haksız kazançla yapmayı alışkanlık haline getirmeleri sonucu merkezi planlamaya dayalı ekonomiler geri kalmış, toplam ve kişi başı GSMH çok düşük kalmış, Devlet Kamusal hizmetlerini yerine getirememeye başlamış ve nihayet 9 Aralık 1989 da Berlin Duvarı?nın yıkılması ile bu ekonomik sistem kesin olarak çökmüştür.Bazı yazarların ?Tarihin Sonu? diye de adlandırdıkları bu olağanüstü değişim üzerine birçok ülkede uygulanan merkezi planlamaya dayalı ekonomik sistem yerine bütün Dünyada ?Rekabete Dayalı Serbest Piyasa Ekonomisi? kuralları uygulanmaya başlamıştır. Bu oluşum Globalleşme veya Küreselleşme diye de tanımlanmaktadır. 1990?lardan sonra Dünya üzerinde tek uygulanan bu ekonomik sistemin temel esası Devletin ekonomiye müdahele etmemesi yani elini ekonomiden çekmesi adalet, diplomasi ve güvenlik gibi sadece asli işleri ile ilgilenmesi ekonomiyi ise regülasyonları yaptıktan sonra piyasa güçlerine terk etmesi olarak açıklanabilir. Bu amaçla 1980 den itibaren başta sanayi devriminin de ilk ortaya çıktığı İngiltere?den başlayarak eski Doğu Bloku ülkelerini de kapsayacak şekilde baştan başa bütün kıta Avrupasında Devletin elinde bulunan iktisadi işletmelerin tamamına yakını özelleştirilmeye başlanmış, karlı ve verimli olmayan kamu işletmeleri kapatılmış, bütün ülkelerde yabancı sermayenin ülkeleri girişini önleyecek bürokratik engeller kaldırılmış, mal-hizmet ve sermayenin uluslar arası dolaşımı kolaylaştırılmış Avrupa?nın Tek Pazarını tamamlamasından sonra DTÖ çerçevesindeki gelişmelerle ticaret-yatırım ve rekabet koşulları uluslar arası geçerli hale gelmiştir. İşte bu aşamadan sonra Devletin ekonomide tek işlevi; kuralları koymak yani ilgili piyasayı düzenlemek (Regülasyon) ve kurallara uymayan ve piyasayı bozarak haksız kazanç elde etmek isteyenleri denetlemek ve gerekirse cezalandırmak olmuştur. Ülkemizde de ekonomik alanda aynı dönemlerde benzer dönüşümler olmuştur. Özellikle 1995 de AB ile oluşturduğumuz Gümrük Birliğinden sonra büyük ölçüde AB?nin dayatması ile 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Kanunu, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu ile Gümrük Kararnamesi-Fikri Mülkiyetin ve Patent Haklarının Korunması ile ilgili Yönetmelikler, Yabancı Sermaye ile ilgili düzenlemeler birbiri ardına yürürlüğe konulmuştur.1982 de yaşanan büyük banker faciası üzerine sermaye piyasalarının özerk bir Kamu İdaresi tarafından denetlenmesi için ilk Üst Kurul olarak oluşturulan SPK ( Sermaye Piyasası Kurulu) dan sonra televizyon ve radyo yayınlarının Devletin merkezi yönetimi dışında özerk bir kurum tarafından denetlenmesini amaçlayan RTÜK 1994 de kurulmuş, daha sonra ise mal ve hizmet piyasalarında tekelleşme ve kartelleşmeye yol açan anlaşmaları, paralel davranışları, birleşme ve devralmaları ve özelleştirmeleri denetleyen Rekabet Kurumu Kanunu 1994 de çıkmasına rağmen ancak 1997 de kurulmuştur. Ülkemiz 2000?li yıllarda o zamanki siyasi iktidarların yanlış uygulamaları sonucu içine girdiği ekonomik krizi atlatmak için destek talep ettiğimiz Dünya Bankası ve IMF?in yardımın ancak bankacılık, enerji, telekomünikasyon, tütün ve alkollü içkiler, şeker vb. gibi bütün stratejik sektörlerin özerk kurumlarca düzenlenmesi ve denetlenmesi şartına bağlaması üzerine AB yerine bu kez de WB ve IMF?in dayatması üzerine BDDK, EPDK, TAPDK, Telekomünikasyon Kurumu ve Şeker Kurumu gibi Bağımsız İdari Otoriteler kurulmuştur. Dolayısıyla ekonominin en büyük kısmını oluşturan bu sektörlerde üretim ve dağıtım şartlarını belirleyen kuralları koyma yani düzenleme ile ilgili piyasanın sürekli izlenmesi sonucu bu kuralları uymayanları uyarma ve gerekirse cezalandırma yani denetleme vazifeleri artık Devletin merkezi otoritesinin yerine bu bağımsız idari otoritelerce yerine getirilmeye başlanmıştır. Bu dönemde Tekel Genel Müdürlüğü, Türk Telekom, TEK, SEK, EBK, Şeker fabrikaları ile TMSF? nin elinde bulunan bazı bankaların da özelleştirilmesi (diğerleri birleştirildi veya tasfiye edildi ) sonucu Devlet ekonomiden büyük çapta elini çekmiş oldu ve üretim-ithalat-ihracat ve dağıtım piyasa güçlerine geçerken düzenleme ve denetleme fonksiyonları da Bağımsız İdari Otoritelere devredildi.Bu aşamadan sonra sıranın 2 sene önce kurulmuş olan Rekabet Derneği?nin temel amaçlarından da biri olan ?Rekabet ve Regülasyon Enstitüsü? nün kurulmasına geldiği görülmektedir. Ekonominin yüzde 90?ını oluşturan bu stratejik sektörlerin düzenlenmesinden ve denetlenmesinden sorumlu bağımsız idari otoritelerin idari kapasitelerini yükseltecek , uzman ve idari personelin yetiştirilmesi ve sürekli eğitim ve bilgilenmesini sağlayacak, bu BİO? lerin karar ve uygulamalarına muhatap teşebbüslerin bilgilenmeleri, hak ve yükümlülüklerini bilmeleri, haksızlığa uğradıklarında haklarını nasıl-nerede arayacaklarını öğrenmeleri, bu üst kurullarla işi olan kişi ve teşebbüslerin prosedürleri bilmeleri, aracı olan kişilerin sertifikasyon ve akreditasyonlarının olması gibi konulardan sorumlu olacak bir ?Rekabet ve Regülasyon Enstitüsü? kurulması serbest piyasa ekonomisinin ve rekabet kültürünün Türkiye?de tam anlamıyla tesisini sağlayacaktır. Özellikle bazı üst kurullarda hizmetlerin görülmesinde şeffaflık prensiplerine uyulmadığı, kararların kapalı kapılar altında bazı yönlendirmelerle alınabildiği bazı aracı olan kişilerin özel ilişkilerini kullanarak kararları adil olmayan biçimde temsil ettikleri teşebbüslerin lehlerine sonuçlandırdıkları gibi çoğu gerçek dışı ve spekülasyona dayalı haberlerin de bu şekilde önü alınmış olacaktır. Rekabet ve Regülasyon Enstitüsü öncelikle ilgili bütün tarafları eğitici periyodik sertifika programları düzenleyecektir. Böylece üst kurullarda çalışan uzman ve idari personel gibi bu kurullarda iş takibi yapmak isteyenler, bağımsız danışmanlar, hukukçular, ekonomist ve işletmeciler ile bu kurullardaki kararlara muhatap olan teşebbüslerin yöneticileri sürekli olarak kurulacak Enstitüden ihtiyaçları olan konularda eğitim alabileceklerdir. Ayrıca enstitü sürekli konferans, panel, sempozyum gibi herkese açık toplantılar düzenleyecek ve kitap-dergi-broşür vb. gibi sürekli yayın faaliyetlerinde bulunacaktır. Enstitü?nün belki de en önemli fonksiyonu üst kurullarda iş takibinde bulunacak danışmanların sertifikasyonunu sağlamak olacaktır. BİO? ların konusu ve yapılarına göre iktisat, hukuk, işletme, mühendislik gibi ilgili branşlardan mezun danışmanlar gene ilgili BİO?nun faaliyet alanında Enstitü bünyesinde düzenlenecek konuya göre 1-4 ay sürecek bir eğitim akabinde girecekleri sınavdan sonra ilgili üst kurulda danışman hüviyeti ile iş takibi sertifikası alabilecekler ve bu belge ile üst kurula akredite olabileceklerdir. Bu serbest danışmanlar rekabet savunuculuğu görevini de üstlenecekleri için ülkemizde rekabet kültürünün daha da kökleşmesine yardımcı olacaklardır.Enstitünün kuruluşu için 3 unsur gereklidir. Bunlardan birincisi yasal mevzuatın çıkartılmasıdır. Bu konuda son iki senede hükümet nezdinde bazı girişimlerde bulunulmuştur. Özellikle AB?nin Türkiye ile ilgili yıllık ilerleme raporlarında sürekli eleştiri konusu yaptığı Devlet Yardımlarının ( Teşviklerin ) Düzenlenmesi ve Denetlenmesi konusunu DPT vb gibi merkezi otoriteye bağlı bir Kamu Kurumu tarafından değil bağımsız bir idari otorite tarafından yapılması için gerekli yasal düzenlemenin yapılması konusunda 2006?nın ilk yarısında AB ile fiili müzakerelere başlamayı planlayan Hükümetimizin önümüzdeki günlerde Meclis?e getirmesi beklenmektedir. Rekabet ve Regülasyon Enstitüsü?nün kurulması ile ilgili yasal düzenleme de Devlet Yardımları ile ilgili kanunla eş zamanlı ve paralel olarak gerçekleştirilebilir. Enstitü?nün kurulması ile ilgili ikinci unsur mali konulardır. Bu konuda bütçe kaleminin yanında AB hibe yardımlarından da proje çerçevesinde istifade edilebilir. Son unsur ise know-how yani bilgi konusudur. Bu konuda da OECD ile Güney Doğu Avrupa (SEE) girişimi kapsamında İstanbul?da kurulması planlanan Rekabet Otoriteleri Ağı yanı sıra İngiltere East Anglia Üniversitesi Rekabet Politikası Merkezi ve AB Komisyonuna eurocrat yetiştiren Bruges Avrupa Koleji Global Rekabet Hukuku Merkezi ile işbirliği çalışmaları başlatılmıştır. Bu Merkezlerden sağlanacak hoca, uzman, dökümantasyon, yayın gibi kaynaklarla kurulması planlanan Rekabet ve Regülasyon Enstitüsü?nün know-how ihtiyacı karşılandığı gibi Enstitü?nün de uluslar arası tanınırlığı ve akreditasyonu da tesis edilebilecektir.

Bu yazı toplam 1450 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.