1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Uğur Özgöker

  3. Doğu Akdeniz'de sürekli barış'ın tesisine muhtemel etkileri
Prof. Dr. Uğur Özgöker

Prof. Dr. Uğur Özgöker

Yazarın Tüm Yazıları >

Doğu Akdeniz'de sürekli barış'ın tesisine muhtemel etkileri

A+A-

ANASTASİADİS’IN GKRY BAŞKANI SEÇİLMESİNİN KIBRIS SORUNU’NUN KALICI OLARAK ÇÖZÜMÜNE VE DOĞU AKDENİZ ‘DE SÜREKLİ BARIŞ’IN TESİSİNE MUHTEMEL ETKİLERİ

ROTARY INTERNATIONAL’ ın (Uluslararası Rotary ) 2012-2013 dönemi Dünya Başkanı Japon Sakuji TANAKA’ nın sloganı, “Peace Through Service” oldu. Yani “Hizmet Yoluyla Barış”. Dünya’da barış kerhen imza konulan ve sadece kâğıt üzerinde kalıp uygulanamayan barış konferansları, metinleri veya 1919’ da Almanlara zorla imzalattırılan (Diktat) Versay Barış Antlaşması gibi antlaşmalarla sağlanamamaktadır. Geçici bir süre silahlar susup ateşkes sağlansa bile kendisine zorla olumsuz şartlar empoze ettirilen taraf veya taraflar ilk fırsatta statükoyu değiştirmek için yeniden silaha sarılmaktadırlar. Nitekim 1918’ de yayınlanan ABD Devlet Başkanı Woodrow Wilson’un 14 ilkesine dayanarak 1919’ da 3 ay süren Paris Barış Antlaşmalarında genel çerçevesi kabul edilen mağlup devletlere zorla imzalattırılan Barış Antlaşmaları ( Almanlarla Versay, Avusturyalılarla St. Germain, Macarlarla Trianon, Bulgarla bu satırların yazarının doğum yeri olan Neuilly-Sur-Seine, Osmanlılarla Sevr) sürekli barışı tesis etmek bir yana, derhal yeni savaş ve çatışmalara yol açmıştır.

Osmanlı Sultanının imzaladığı haksız ve adaletsiz Sevr Antlaşmasını Türk Milleti reddetmiş ve derhal Milli Mücadele’ye başlayarak işgal kuvvetlerini yurdumuzdan atmış, düşmanlarını denize dökmüş ve Sevr yerine adil ve kalıcı Lozan Barış Antlaşmasını imzalayarak milli birliğini ve ülke bütünlüğünü korumuştur. Savaşı cephede kazanmasına rağmen masa başında kaybettirilen ve zorla siyasi ve ekonomik bakımdan Almanya’nın sonunu getirecek olan Versay Antlaşması imzalattırılan Almanya ise 20 sene kadar beklemek ve sabretmek zorunda kalmıştır. Versay’ la bütün denizaşırı sömürgelerini kaybeden, kıta Avrupası’ndaki bir kısım toprakları ile kömür ve demir gibi zengin madenlere sahip bölgelerini Fransa-Belçika-Danimarka-Çekoslovakya-Romanya ve Polonya’ya terk etmek zorunda kalan, Fransa ve Belçika’ya on yıllarca ödeyemeyeceği miktarda çok büyük miktarda savaş tamiratı ödemeye mahkum edilerek ekonomisinin perişan olmasına, Alman vatandaşlarının işsiz ve aç kalmasına, Almanya 20 yıl kadar katlanmak zorunda kalmıştır. Ancak Hitler’in iktidara gelmesi ile Almanya birinciden çok daha kanlı bir 2. Dünya Savaşı başlatmış, bu 2. Dünya Savaşında 50 milyondan fazla insan ölmüş, Hitler savaşın ilk yıllarında bütün Avrupa’yı işgal ederek kendisine Versay’ ı zorla dikte ettirenlerden çok acı bir intikam almıştır. Ayrıca Hitler Almanların fakirleşmesinin ve işsiz kalmalarının asıl nedeni Versay’ ın tamirat borçlarından ziyade Yahudilerin ekonomik olarak Almanya’yı sömürmeleri olduğu vehametine kapılarak 6 milyon Yahudi’yi öldürtmüştür. Ancak ABD’nin savaşa girmesi ile Almanlar ve müttefikleri Japonlar savaşı kaybetmiş ve bu savaşta ilk defa atom bombası kullanılarak yüz binlerce silahsız sivil insan birkaç saat içinde katledilmiştir.

Almanlar insanlığa 1. Dünya Savaşından binlerce kat daha fazla zarar vermelerine ve bu kez savaş meydanında gerçekten yenilerek Başkent Berlin’in düşmesine rağmen Almanlara 1. Dünya Savaşı sonrası zorla dikte ettirilen Versay Barış Antlaşması benzeri çok ağır koşullar içeren belgeler ABD tarafından imzalattırılmayarak 3. Bir Dünya Savaşı’nın çıkmasının önü alınmıştır. Hatta savaştan hemen 5 yıl sonra 1. ve 2. Dünya Savaşlarının temel nedeni olan Alsace-Lorraine Bölgesindeki zengin demir ve kömür madenlerinin sahipliği tartışmasına son verecek ve endüstrinin ve iktisadi gelişmenin ana girdisi olan demir ve kömür’ün devletlerin egemenlik hakları üstünde “Yüksek bir Otorite” tarafından işletilmesi ve hakkaniyetle ülkeler arasında paylaştırılması için 1951 yılında Paris Antlaşması gönüllü ve tarafların tümünün yararına bir şekilde imzalanmıştır. Bu anlaşma “Rotary’ nin Dörtlü Deneyi” ndeki gibi tarafların tümü için adildir ve karşılıklı dostluk ve dayanışmayı sağlamaktadır. Paris Antlaşmasıyla dünya üzerinde ilk defa uluslar-üstü (supra-national) yapıya sahip AKÇT (Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu) kurularak ekonominin ana girdisi olan kömür ve demir madenleri üye ülkeler arasında adil bir şekilde paylaştırılmıştır.

2. Dünya Savaşı sonrasında Barış Antlaşması yapılmayan mağlup Almanya ise komünizmin çöküşünden sonra 1990 yılında Malta’ da varılan uzlaşmayla 2+4 formülü 3 Ekim 1990 da tekrar birleşmiştir. Almanya’nın Federal Almanya Cumhuriyeti altında tekrar toprak ve ulus bütünlüğünü sağlamasını olanaklı kılan 2+4 toplantılarına 2 Almanya ( Batı Almanya ve Doğu Almanya ) + 4 galip devlet ABD, Rusya, İngiltere, Fransa katılmıştır.2004 yılında Kıbrıs’ ta 2 tarafta eş zamanlı yapılan referandumlarda adanın yeniden birleştirilmesi ile ilgili Annan Planı’na Kıbrıslı Türkler % 65 oranında Evet demişler ve adada yeniden birleşme ve sürekli barışı istediklerini beyan etmişler, Kıbrıs’ lı Rumlar ise % 80 oranında Hayır diyerek barışı istemediklerini ifade etmişlerdir. Bu referandumda Rumlar arasında Evet diyen sadece geçen hafta GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) Başkanı seçilen Demokratik Seferberlik Partisi DİSİ ve lideri olan Nikos ANASTASİADİS idi. Adada adil, sürekli ve kalıcı bir barışı isteyen tek siyasi lider olan Anastasiadis’ in seçilmesi sadece Kıbrıs’ da değil bütün Orta-Doğu bölgesinde de barış ortamının yerleşmesine katkıda bulunabilir.

Doğu Akdeniz’ de Barış; “Uluslararası Rotary” nin içinde bulunduğumuz dönem başkanı olan ve ülkesine 2 tane atom bombası atılmasıyla milyonlarca masum Japon’un hayatını kaybetmesi sonucu barışın önemini en iyi bilen Japon Sakuji TANAKA’ nın “Hizmet Yoluyla Barış” sloganına uygun olarak ancak birlikte çalışma, işbirliği, birlikte “hizmet üretme” yoluyla sağlanabilir. DİSİ siyasal görüş olarak Liberal-Muhafazakar bir ideoloji benimsemiş ve AB-çözüm ve barış taraftarıdır. DİSİ’ nin siyasal çizgisi Türkiye’de ki 1950-1960 DP, 1961-1980 AP, 1983 den günümüze ANAP-DYP-DP siyasal çizgisiyle paraleldir.

Türkiye’ deki bu siyasi partiler de her zaman Türkiye’nin AB’ ye ve NATO’ ya katılması, uluslararası ihtilafların barış yoluyla çözümü taraftarı olmuşlardır. DİSİ aynı zamanda Makaryos ve Hıristofyas ve birçok önemli ve etkili Kıbrıslı rum liderlerinin aksine soğuk savaş yıllarındaki Sovyet Bloku bugünkü Rusya veya Bağlantısızlar Bloku eğilimli sosyalist bir siyasal parti değil, NATO-AB gibi Batı Bloğu taraftarı “Liberal” tandanslıdır ve Kıbrıs’ ın NATO’nun BİO (Barış İçin Ortaklık) yapılanmasına dahil olmasını arzulamaktadır. Bugün dünyanın en istikrarsız coğrafi bölgesi, her gün savaşlar ve iç savaşlarda binlerce kişinin öldüğü bölge Orta-Doğu’ dur. Bunun sebebi bize göre, dinler ve medeniyetler çatışmasından ziyade 1980’lerden itibaren 1. ve 2. Dünya Savaşına neden olan demir ve kömür’ ün yerini alan petrol ve doğalgaz rezervlerinin % 70 inin Orta-Doğu’da bulunması ve başta büyük devletler olmak üzere herkesin bu kaynaklara sahip olma arzusudur. Avrupalılar önce AKÇT sonra AET ve EURATOM en son ise bunları birleştirerek AB’ yi oluşturmuşlar ve ekonomik ve siyasi entegrasyon yoluyla hem sürekli barış ortamını sağlamışlar hem de hızla büyüyerek ve iktisaden kalkınarak yeniden dünyanın en zengin bölgesi olmuşlardır. Aynı fırsat yani “RI” ( Rotary International ) ın bu dönemki “Hizmet Yoluyla Barış” sloganı ile vücut bulan işlevselcilik ( fonksiyonalizm ) henüz Orta-Doğu bölgesi için kısa vadede geçerli değilken, Kıbrıs için geçerli olabilir. Son 2 yılda adanın doğusunda zengin petrol, batısında da doğalgaz kaynakları bulunmuştur. Anastasiadis’ in gelişi ile Almanya’ nın birleşmesini sağlayan 2+4 formülüne benzeyen 2+3 formülü ile Kıbrıs adası yeniden birleştirilebilir. 2+3 formülü ile yani KKTC + GKRY + ada üzerinde tarihi hak ve menfaatleri ve askerleri bulunan 3 garantör ülke Türkiye-İngiltere ve Yunanistan bir araya gelerek “Konfederal” bir yapıda adayı yeniden birleştirebilirler ve AKÇT benzeri doğalgaz ve petrol kaynaklarını hakça paylaşabilirler. Yalnız Kıbrıs’ın birleşmesi ile Almanya’nın birleşmesi arasında temelde köklü bir fark vardır. Bu temel farkı göz önüne alarak birleşme formülü de farklı olmalıdır. 2 Almanya’nın da; yani resmi adı Federal Almanya Cumhuriyeti olan Batı Almanya’ nın ve resmi adı Demokratik Almanya Cumhuriyeti olan Doğu Almanya’ nın vatandaşları aynı dili konuşan, aynı etnik grup ve ırktan gelen, aynı dine mensup, aynı kültürel değerlere sahip, ve aynı tarihten gelen insanlardan oluşmaktaydı. Böylece 2 Almanya bu homojen niteliğinden ötürü Federal bir çatı altında kolaylıkla birleşebilmiştir. Kıbrıs’ ta ki 2 toplum ise tamamen heterojen bir yapı göstermektedir.

Kıbrıs’ lı Türkler Türkçe konuşmakta, Rumlar Yunanca konuşmaktadırlar, Kıbrıs’ lı Türkler Müslümanken, Kıbrıs’ lı Rumlar Ortodoks Hristiyan’dırlar, etnik, kültürel ve tarihi bakımdan da 2 toplum birbirlerinden tamamen farklıdırlar. Dolayısıyla 2 Alman devleti Federal bir yapıda birleşirken Kıbrıs adasındaki 2 devlet, yani KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) ve GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) bu 2 devletin de hukuki ve fiili mevcudiyetini devam ettireceği, kendi ekonomik ve hukuk sistemlerini kendi devletlerinde uygulayacakları ve egemenliklerini koruyacakları, dış işleri ve savunma konularında ise işbirliği yapacakları Konfederal bir çatı içinde birleşmelidir.

Doç. Dr. Uğur ÖZGÖKER

AREL Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve ERASMUS Koordinatörü
TÜRK – KUZEY KIBRIS TÜRK TİCARET ODASI Yönetim Kurulu Başkanı, KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ İstanbul Şubesi Saymanı,
ROTARY 2420. BÖLGE 2011-2012 Dönemi Bilim ve Kültür Projelerinden sorumlu Guvernör Yardımcısı
 

Bu yazı toplam 1083 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.