İki Öncü Kurumun Başına Gelenler – Kader Mi?
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından 2020 yılı sonbaharında “Türkiye’de Deniz Bilimleri Tarihi” içerikli bir etkinlik düzenlenmesi öngörülmüştü. Bu etkinlik çerçevesinde değerlendirilmek üzere tarafıma da yaşadığım ve gözlemlediğim süreç ile ilgili olarak TÜDAV tarafından birkaç soru yöneltilmişti. Sorular ilginçti ve cevaplarının da çok iyi analiz edilerek verilmesi gerekiyordu. Ne var ki özçekim bir röportajla çok sınırlı bir zaman dilimine sığdırılması talep edilen yanıtlar anahtar tanımlamalarla belirtilmeye çalışıldı ise de ne ölçüde tatmin edici oldu, işte orası şüpheli idi!
Söz konusu röportaj çerçevesinde 2 değerli bilimcinin de görüşleri alındı. Bu röportajlar “Türk Deniz Araştırmaları Tarihine Bir Bakış” başlığı ile (https://youtu.be/GEPw7_2KxeY) Mayıs 2024’te yayınlandı.
Hal böyle olmakla beraber TÜDAV tarafından tarafıma yöneltilen sorularının tatmin edici yanıtını kamuoyu ile paylaşmak, aradan 4 yıl geçmesine karşın işin doğrusu olsa gerek. TÜDAV neye yanıt arıyordu, bir de ona bakalım.
“1- İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin Zooloji Bölümü bünyesindeki Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü ile Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü’nün Türkiye’deki deniz araştırmalarındaki rolü nedir? 2- Bu bir başarı öyküsü mü yoksa tersi mi? 3- O dönemde deniz bilimlerinde yakalanan ivme neden bitti?”
Her iki kuruluş açısından bu sorunun yanıtını birbirinden bağımsız ve özümsenmiş haliyle vermek gerekmekte.
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü ile ilgili gelişmeler
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü 1951 yılında İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Terzioğlu’nun desteği ile Fen Fakültesi’ndeki Zooloji Bölümü bünyesinde kurulmuş ve Baltalimanı’ndaki tesislerinde İç-sular ve Deniz kısmı olmak üzere faaliyete geçmişti. Direktörlüğüne de Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig atanmıştı. Hedef Türkiye denizlerinde ve iç-sularında hidrobiyolojinin ilgi alanına giren konularda araştırmalar yapmaktı.
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsünün kurucu rektörü Prof. Dr. Nazım Terzioğlu (1912-1976).
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsünün ilk direktörü Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig (1903-1982).
Nitekim iç-sular konusunda ülkemizdeki tüm doğal göllerin tamamına yakını, lagün gölleri, barajlar limnolojik/göl bilimi açısından incelenmiş, raporlar düzenlenmiş ve yapılan çalışmalar aynı zamanda bilim dünyasıyla da paylaşılmıştı. Ülkemizde ilk kez yapay dölleme yöntemi ile Abant alabalığı (Salmo trutta abanticus) yetiştiriciliği 1958-1961 yılları arasında Abant Gölü’nde gerçekleştirilerek akvakültür konusunda öncülük yapılmıştı. 1978 yılında ise Sapanca Kurtköy’de sazan ve alabalık üretimi ile ilgili olarak Sapanca İç-su Ürünleri Üretimi, Araştırma ve Uygulama Biriminin alt yapısı oluşturulmuştu.
Deniz kısmı ise 1951-1963 yılları zarfında Türkiye denizlerinin gerek omurgalı ve gerekse omurgasız canlıların konumunu ortaya koyan envanter/döküm ağırlıklı çalışmalarını gerçekleştirdi. Ayrıca Türkiye denizleri balıkçılık biyolojisinin ilgi alanına giren konularında incelemeye alındı, bu doğrultuda denizlerimizin ekolojik, biyolojik ve hidrografik özellikleri ortaya konuldu. Özellikle Marmara Denizi’nde balıkların yumurta ve larvaları konusunda (ihtiyoplankton) çok sayıda araştırma yapıldı. Hopa’dan İskenderun’a kadar olan sahil şeridinin 8-10 mil açığına kadar uzanan bölümde yoğun araştırma faaliyetleri gerçekleştirildi.
1964-1969 yıllarında ise ağırlıklı olarak ekonomik değere sahip omurgasızlar üzerinde (karides, yengeç, denizkestanesi vd.) yoğun çalışmalarda bulunuldu.
1970-1983 yıllarını kapsayan süreçte bünyesinde Kirlilik Şubesine yer vermesiyle Marmara Denizi ve özellikle İzmit Körfezi mercek altına alındı.
1971 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü iş birliği ile “Türkiye Balıkçılığını Geliştirme Müdürlüğü” kuruldu ve bu çerçevede 1972 yılında Karadeniz’de Arar gemisi ile ülkemizde ilk kez hamsi ve istavrit stokları belirlendi.
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü yine 1971 yılında Gökçeada’da “Balıkçılık ve Süngercilik İstasyonu” nu faaliyete geçirdi ve bu aşamada Kuzey Ege’ye önem veren araştırmalara yöneldi. 1980’li yılların başına kadar ise rutin olarak yıllık araştırma faaliyetlerini sürdürdü.
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü’nde yapılan araştırmalar uluslararası platformlara tebliğ olarak sunulmasının yanı sıra detaylı bilgilendirmeler ise Fen Fakültesi Dergisi ile Hidrobiyoloji Dergisinde hem Türkçe hem de yabancı dillerde yayınlandı.
1982 yılında İÜFF bünyesindeki Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünün yaptığı bir operasyonla sahip olduğu tüm varlıklarıyla beraber Rektörlüğe bağlandı. Rektörlük de 1983 yılında Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsünün faaliyetlerine son verdi.
Et ve Balık Kurumu ile ilgili gelişmeler
EBK Genel Müdürlüğü 871 sayılı Kanunla Ekonomi ve Ticaret Bakanlığına bağlı olarak 1952 yılında kuruldu. Genel Müdürlük kuruluş kanunu çerçevesinde etin yanı sıra balıkçılık konusunda da her türlü araştırmaları yapma konusunda yükümlü kılındı. Genel Müdürlük o yıllarda Marshall yardımıyla Türkiye’ye hibe edilen 4 adet araştırma, 8 adet av ve 8 adet de frigorifik nakliye gemilerine sahipti. 1953 yılında İstanbul’da FAO uzmanlarının öncülüğünde uluslararası balıkçılık kursları düzenlenmesi sonrasında yine FAO uzmanlarınca dönemin Menderes Hükümetine öneri içerikli bir rapor verildi. Bu raporda üniversitelerin yaptığı bilimsel araştırmaların haricinde, elde ettiği sonuçları doğrudan balıkçıya intikal ettirecek ve bünyesinde uygulamalı balıkçılık araştırmalarına yer verecek bir devlet kuruluşuna da gereksinim olduğunun vurgulanması üzerine Mayıs 1955’de Beşiktaş’ta Balıkçılık Araştırma Merkezi (BAM) kuruldu.
EBK’nın ilk genel müdürü olup 19.12.1952-12.09.1958 sürecinde Balıkçılık Araştırma merkezine en parlak dönemini yaşatan Ekrem Celal Barlas (1912-1998).