Millet Vapuru Faciası
1939 Yılı Ocak ayı başında Karadeniz’de hakim olan ağır fırtına sonucunda Ereğli’de 5 gemi karaya sürüklenmiş ve Millet vapuru da batmıştı.
Özellikle Millet Vapuru’nun batışı ile hayatlarını kaybeden denizciler o günün basınında günlerce hüzün dolu haberlere konu oldular. Çok sonraki yıllarda “Millet Vapuru Faciası” başlığı ile akademisyenler tezler ve makaleler yayınladılar. Ben de o günlerdeki felaketi birkaç kez hem eserimde ve hem de makale haline yayınladım. Ocak 1939 ilk günlerinden Karedeniz Ereğli’de meydana gelen bu deniz felaketi, dünya denizcilik tarihinde en yoğun gemi felaketi olarak yerini almıştır. Bu makalemde olayı böyle bir bakış açısıyla değerlendirdim.
Bu facianın özünde Karadeniz sahillerinde hiçbir liman olmayışının ıstırabı yatıyordu. Gemiler son derece yaşı idiler ve devletçi bir anlayış ile özel sektör armatörlüğü önemsenmiyordu. Oysa Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte, özsermayesi olan Türk müteşebbisinin imkansızlığını gören Mustafa Kemal Atatürk , bir taraftan yabancıların elindeki şirketleri satın alarak millileştirirken diğer taraftan da ayakkabı, bez üretimi, şeker üretimi, kağıt üretimi gibi yaşamsal sanayi yatırımlarını devlet imkanlarıyla yaptırmıştı. Kendisinden sonra gelenler Atatürk’ün başlattığı sanayi yatırımlarının özündeki gerekleri göremediler ve hayli seneler devletçi olarak kaldılar.
Karadeniz Ereğlisi’nde olduğu gibi, Zonguldak’da gemilerin batmasının asıl nedeni olmayan limanlardı. Ayrıca fırtınaya dayanamayan küçük tonajlı yaşlı gemilerdi.
Felaketin hemen bir haftası sonrasında Denizbank’ın Karadeniz seferlerinde yolcu ve yük vapurlarını ayırmak kararı verdiği açıklanmıştır. Ayrıca daha önce çalışmaları yapılan gemi satın alma kararı ile İngiltere’ye 11 yolcu gemisi siparişi verilmiştir.
Karadeniz’de limanların olmayışından dolayı meydana gelen faciaların hemen hiçbiri denizci kusuru değil, ama limanları olmayan Karadeniz’de gemiler hemen her fırtınada kurban edilmişlerdir. Osmanlı’da liman kavramında inşaat hareketleri Sultan II. Abdülhamit zamanında gerçekleşmeye başlamıştır. Buna karşın Karadeniz sahilleri batıdan doğuya sadece sahiller ve varsa koylar halinde kalmıştır. Liman kentleri desek de, kentler sahilde olmalarına karşın korunaklı limanları olmayan liman kenti olmaya devam etmişlerdir. Bu nedenledir ki, Karadeniz gibi son derece hırçın bir deniz, zaman zaman büyük facialara neden olmuştur. Bu facialar senelerce hep tekrarlanmıştır. Ta ki, limanlar inşa edilinceye kadar! Diğerleri açık denizde seyrederken denizin hışmına kurban olmuş gemilerdir.
Karadeniz sahillerinde limanların yetersizliğinden, gazeteler Ocak ve Kasım ayında Zonguldak ve bilhassa Karadeniz Ereğlisi’nde meydana gelen deniz faciasını aktaran yürekler acısı haberlerle doludur. Bu haberlerde görülecektir ki, Türk deniz ticaret filosunun çok önemli bir kısmı çok yaşlı ve küçük tonajlı gemilerdir ve limansızlıktan bir gecede karaya düşmüş, batmış, parçalanmış ve nice denizci yaşamlarını kaybetmiş, nice ocaklar sönmüştür.
3 Ocak 1939 günkü tüm gazeteler Akşam Gazetesi gibi faciayı birinci sayfadan büyük puntolarla vermişlerdir.
Fırtına yüzünden telefon ve telgraf haberleşmeleri inkıtaa uğramış, Karadeniz’de yıldız karayel fırtınasından kurtulamayan Kaplan, Suat ve Refah şileplerinden haber alınamamıştır. 1 İkincikanun (Ocak) 1939 tarihli gazeteler Karadeniz’deki faciayı birinci sayfalarından duyurmaya başlamışlardır. Cumhuriyet’in “Karadeniz’deki Facia” başlıklı manşet haberi Ereğli limanındaki felâketin onbeş dakika zarfında olduğunu bildirmektedir. O yıllarda Karadeniz Ereğlisi’nde liman yoktur. Gemiler Bababurnu ile Ereğli kasabası arasındaki koya demirlemektedirler ki, bu koy tüm kuzey rüzgarlarına açıktır.
3 İkincikanun (Ocak) 1939 tarihli gazeteler Karadeniz’deki faciayı birinci sayfalarından vermişlerdir. Gazeteler Millet Vapuru’nun Ereğli’de sahile sürüklendiğini, Çobançeşme Deresi açığında batık bir gemi enkazına çarparak parçalandığını ve 19 tayfanın boğulduğunu bildirmektedir. Denize atlayanlardan iki kişi kurtulmuştur.
Millet vapuru Barzilay - Benjamin kumpanyasına aitti.
1800 tonluk bu şilebin Süvarisi Giritli Besim Kaptan ve mürettebatı felaket sırasında 19 kişi idi. 1888 senesinde inşa edilmiş olan vapur 41 yaşındaydı. Millet şilebi demir mahallinden demir kesmiş, Baba Burnu’nu, dolayısıyla batı karayeli arkaya almak üzere hareket etmiştir. Fakat tahmin edildiğine göre rüzgarın şiddetinden rotasını tutturamayan Millet şilebi Çobançeşme deresi açığında bulunan batık bir Yunan şilebinin üzerine düşmüştür. Millet şilebi, sert havanın etkisiyle kendini kurtaramamış, karinası vasat kısmından delindikten sonra, deniz tarafından dövüle dövüle parçalanmış ve süratle batmıştır.
Çok korkunç fırtınada Ereğli koyunda, Şadan, Galata, Zonguldak, Mete, Samsun, İkbal, Atilla, Tan ve Sümer şilepleri karaya düşmüştür. Mete ve Samsun şilepleri Alaplı istikametindeki Sarıkum’a sürüklenirken, biraz daha aşağıda kayık iskelesine yakın bir yerde Şadan, Galata, Zonguldak, İkbal şilepleri, Çobançeşme ağzında Tan şilebi, biraz ötede Atilla şilebi ve Yunan bandıralı Süper ve Nikolaos Nomikos şilepleri çok zor anlar geçirmişlerdir. Karaya düşen gemilerden Galata şilebi 1800, Zonguldak şilebi 1400 tonluktur. Her ikisi de Kırzâdelere aittir. Vaziyetlerinin çok tehlikeli olduğu gelen haberlerden anlaşılmaktadır.
Ereğli Koyu’nda kömür yüklemek için gemiler bazen 45 gün beklemek zorunda kalmaktaydılar. Kaynak:Engin Öztabak arşivi.
Ereğli Sarıkum’a sürüklenmiş olan Mete Vapuru 5,500 tonluktur ve Kalkavanlarındır. Sarıkum’da karaya oturan vapurun vaziyeti - eğer hava uygun giderse yüzdürülebilir denilmektedir. Samsun vapuru, Aldıkaçtı firmasına aittir ve 1,700 tonluktur. İkbal şilebi 5,300 tonluktur ve Benjamin - Barzilay kumpanyasınındır. Şadan şilebi Sadıkzâdelere aittir ve 3,300 tonluktur. Yelkencilerin olan Tan şilebi 3,700 tonluktur. Çobançeşme Deresi ağzında oturmuştur. Bu şilep balast tanklarını su ile doldurup karaya vurmuştur. Atilla şilebi 1,800 tonluktur.
Millet vapuru- Kaynak:son Posta Gazetesi.
Denize açılan vapurların da tehlikeli vaziyette oldukları anlaşılmaktadır. Vatan vapuru imdat istemektedir. Yine gazeteler “Liman nerede yapılacaksa, kestirip atmalı ve hiç vakit kaybetmeden işe başlanmak esbabı da tacil olunmalıdır” diye yazmaktadır!
Karadeniz Ereğlisi’nde vukua gelen deniz faciasından, kurtulabilen Ahmet Abidin ve Sabri San, dün sabah şehrimize (İstanbul) gelmişlerdir. Bu iki cesur ve talihli denizci, dün Barzilay kumpanyasına giderek kazayı anlatmışlardır. Kendilerine elbise ve para verilen denizciler, müteakıben Haliç’te bulunan Doğan vapuruna yerleştirilmişlerdir.
Samsun vapuru armatörü Barzilay demiştir ki: “Bu kazada bizim gemimiz gitti. Fakat, biz, bundan ziyade bu fakir ve fukara gemicilerimizin maruz kaldığı felaketten çok üzgünüz.”
Ereğli’de Millet vapurunun batması, beş altı vapurun karaya oturması, birçok motörün parçalanmasıyla neticelenen deniz faciasını mahallinde gören Ereğli’de kömür tüccarı Sadeddin de bu acıklı hikâyeyi şöyle anlatmıştır:
- Böyle felâketli anlarda vapurlar karaya giderken düdüklerini gemilerin direklerine bağlayarak bunu daimi surette öttürürler. Beşi çeyrek geçe ilk düdük sesi başladı. Bu Millet vapurunun düdüğüydü. Sonra Şadan, Kaplan, Yunan bandıralı Nicolaos Nomikos vapurları da düdüklerini öttürmeye başladılar. Millet vapuru düdük öttürerek kalkmak istedi.
O sırada yüklü olarak civarında bulunan Nikolaos Nomikos vapuruna bindirdi. Besim Kaptan arkadaşımdır. Akşam beraberdik. İhtiyatlı bir kaptandır. Kendisi biraz da rahatsızdı. Kaptan bu tehlikeli komşuların yanından kalkıp daha açıklara demirlemek istiyor, fakat o sırada geminin kıçüstü gittiği fark ediliyor. Besim Kaptan hemen geminin muayenesini emrediyor; Üç ve dört numaralı ambarların yarıya kadar suyla dolduğunu, suların kazan dairesine girmekte olduğunu fark ediliyor. Boğulmamak için karaya bindirmek üzere vapuru çeviriyorlar. Fakat maalesef gemi karaya 500 metre kadar mesafedeyken birdenbire batıyor. Sabahın alaca karanlığında onun yalnız bacasıyla direği gözüküyordu.
Bilahare Sümer vapuru da gelerek karaya bindirdi. Bunları Mete ve İkbal şilepleri takip etti. Yalnız başka yerler varken tayin edemediğimiz bir sebepten dolayı Zonguldak vapuru da Kaplan vapurunun yanına geldi ve orada karaya oturdu. Busuretle Şadan ve Kaplan vapurları, dalgaların tesiriyle birbirine çarparak harap oldular. Tan vapuru dün kurtarıldı. Mete vapuruyla İkbal vapurunun kurtarılmasına çalışılıyor.
Faciadan evvel limanda Bakır ve Anadolu şilepleri vardı. Bunlar fırtına koparken kalktılar. Şule, Sakarya ve Samsun kaldılar. Samsun gitmek istedi, fakat Bababurnu açıklarından geri döndü. Boğulanlardan yedisinin cesedi bulundu.”
Nicolaos Nomicos ve Millet Vapuru’nun Lloyd’s Register of Shipping
1939 yıllığındaki kaydı.
1892 yılında Marsilya merkezli Cie. Marseillaise de Navigation a Vapeur - Fraissinet et Cie. adına Glasgow,Gowan Dumbarton Archibald McMillan & Son tersanesinde 244 Kızak No’su ile inşa edilen tek pervaneli demir gövdeli ve 1728 grt., 1192 nrt. ve Tam Boy: 259.8 ft., Genişlik: 36.7 ft. Derinlik 23.0 ft. olan yolcu/genel yük gemisi 22 Şubat 1893’de denize indirildi.
Fransız gemi siciline kaydedilen gemiye “Pelion” adı verildi.
Denny & Company, Dumbarton yapımı ana buhar makinesi C2cyl (36.5, 63 x 48in) ve 236nhp azami güç üretiyordu.
1923’de Bandar Abbas merkezli HÜseyin Kun satın aldı ve “Teheran” adı verildi.
1924’de İstanbul merkezli Alemdarzâde Biraderler satın aldı ve “Millet” adı verildi.
1933’de İstanbul merkezli Vapurculuk Sosyetesi Türk Anonim Şirketi bünyesinde yer aldı.
1936’da İstanbul merkezli Devlet Denizyollari İdaresi satın aldı.
1937’de İstanbul merkezli Barzilay ve Benjamen Vapur Kumpanyası satın aldı ve adı değiştirilmedi.
2 Ocak 1938’de Kdz.Ereğli’de Loucan Nomicos’a ait 1899 Bremer Vulcan inşa 625 dwt. genelyük gemisi“Nicolaos Nomicos- Nikolaos Nomikos” isimli Yunan bayraklı genelyük gemisi ile (Ex-Köln, Constance, Solli, Bouble) çatma sonucu battı.
Faciaya ait Akşam Gazetesi’ndeki haber şöyle idi; “Barzilay şirketinin kömür yüklemek üzere Ereğli’ye giden Millet vapuru pek feci şekilde batmıştır. Kar, fırtınası bütün şiddeti ile devam ederken. Eski bir denizci olan Besim kaptanın idaresindeki Millet vapuru demirini tarayarak limandan açılmış ve sonra da şiddetli dalgaların tesirine dayanamayarak batmıştır. Geminin 21 mürettebatından ancak ikisi kurtarılabilmiştir. 19 kişiden henüz haber yoktur. Facia etrafında tahkikata başlanmıştır.”
6 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi birinci sayfasından Karadeniz’de 18 kişi ile beraber batan Millet vapuru hakkında henüz İstanbul’a esaslı ve resmi malumat gelmediğini duyurmakta ve şöyle denilmektedir; Buna sebep fırtına dolayısı ile muhaberatın kesilmiş olmasıdır. Millet vapurundan lostromo Ahmet ile ateşçi Sabri’nin kurtuldukları anlaşılmıştır. Karaya oturmuş olan 10 gemi den en tehlikeli vaziyette olanı Tan vapurudur.
Bir milyon kıymetinde on vapur karaya gitmiştir. Millet vapuru Gülüç Deresi sahiline varmadan beş kulaçta gece batmıştır. Nasıl battığını bilinmiyor. Son vaziyeti, gemi tamamen batmış, direkleri ile bacası da sonradan kopmuştur.
Cumhuriyet Gazetesi limandaki batıklarla ilgili bir haber yayınmıştır. Bu haberde şöyle denilmektedir; “Millet vapuru, sert hava tesirleri ile kendini kurtaramamış, tekne orta kısmından delindikten sonra deniz tarafından dövüle dövüle az zamanda parçalanarak batmıştır.
Millet vapurundan denize atlayanlar arasından ancak iki kişi kurtulabilmiştir. Şu vaziyete göre Millet vapurundan boğularak şehit olan denizcilerimizin yekûnu 20 kişi olmak lazımdır.
Bu facianın kurbanı Millet vapuru Barzilay - Benjamin kumpanyasının malıdır. 1800
tonluk bir şileptir. Süvarisi Giritli Besim kaptandır. Mürettebatı 22 kişiden ibarettir. 1888
senesinde inşa olunan vapur, oldukça eski, fakat mukavemetli bir gemi idi.” denilmektedir.
3 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi birinci sayfadan verdiği haberde şöyle denilmektedir;
“Batan gemi Millet Vapuru’dur.Barzilay Kumpanyası’na aittir ve 2000 tonluktur. Ancak iki tayfa kurtarılabilmiştir.
“Millet vapuru evvelki sabah diğer bir takım vapurlarla beraber Ereğli limanında kömür almağa hazırlanırken saat 6 sularında fırtına birdenbire müthiş bir şekil almış, liman altüst olmuştur. Limanda demirli bulunan irili ufaklı gemiler, karaya düşmemek için açılmağa çalışmışlar, bir taraftan da telsizi bulunanlar S.O.S işareti çekmeye başlamışlardır.
Fakat alınan tedbirler fayda etmemiş, kısa bir müddet içinde Anadolu, Galata, Şadan,
İkbal, Mete, Samsun, Zonguldak, Tan vapurları dalgaların şiddetine dayanamayarak muhtelif
yerlerde karaya oturmuşlardır. Millet vapuru da limandan açılamamış, yüksek ihtimal bir
gemi leşine takılarak devrilmiştir. Millet vapurunun battığını gören sahildeki tahlisiyesiler
faaliyete geçmişler, kazazede geminin mürettebatını kurtarmağa çalışmışlar. Fakat şiddetli
fırtına yüzünden teşebbüsleri akim kalmış, hiçbir harekette bulunamamışlardır. Nihayet gemi
sular arasında kaybolmuştur.
Yeni Sabah Karadeniz’deki fırtına hakkında şu haberi vermektedir; “Bir iki haftadan beri fasılalı bir surette devam etmekte olan fırtına evvelki gün birdenbire şiddetini arttırmış ve Ereğli limanında birçok vatandaşların canına mal olan müteaddit kazaların meydana gelmesine sebep olmuştur.”
Son Posta Gazetesi’nin 3 Ocak 1939 tarihli nushasındaki manşet haber şöyledir;
“Millet Vapuru Battı”
Facia Evvelki sabah Ereğli Limanında fırtına yüzünden oldu.Mürettebattan 22 kişi boğuldu. Ancak ikisi kurtulabildi. Facia esnasında sekiz gemi de karaya oturdu.
Vatan vapuru imdad istiyor.
Millet Vapuru mürettebatını kurtarmak için tahlisiyeciler
tarafından yapılan bütün gayretler boşa gitti.”
“Evvelki gece başlayan şiddetli fırtına, Karadeniz’de on dokuz vatandaşımızın ölümü ile neticelenen büyük bir faciaya sebep oldu. Ereğli limanında barınmakta olan Barzilay ve Benjamin kumpanyasına ait Millet vapuru, azgın dalgalara dayanamayarak zincirini kopardı. Limanın biraz açığına sürüklendikten sonra tayfaları ile battı.21 kişi olan mürettebatından ancak ikisi kurtarılabildi.
Millet vapuru, Besim kaptan isminde eski bir denizcinin idaresinde olarak kömür almak üzere on gün evvel buraya gelmişti. Limanda demirli duruyordu. Dün fırtına, patladığı sıra da, diğer büyük deniz vasıtaları gibi, Millet vapuru da açılmak üzere manevra yapmağa hazırlanıyordu. Diğer taraftan karaya düşen sekiz vapurun vaziyetleri de çok tehlikelidir. Yeni bir Fırtına ile bunlardan bir kaçının parçalanmasından korkuluyor.
Fırtına esnasında Vatan vapurundan S. O. S. telsizi alınmıştır. Vatanın nerede bilinmemektedir. Ancak evvelki geceyi açıklarda geçirdiği tahmin edilmektedir.
Batan Millet vapurunun armatörü ne diyor
Kazazede “Millet” vapurunun armatörü İzzet Barzilay dün gece kendisine müracaat eden bir arkadaşımıza şunları söylemiştir;
- Bugün, (dün) öğle üzeri aldığını kısa bir telgraf, Karadeniz’de bulunan Millet gemimizin battığı kara haberini bildiriyordu.
Ereğli’de bulunduğunu bildiğim gemimizin ve bilhassa fedakar ve çalışkan mürettebatımızın akıbeti hakkında esaslı bir bilgi edinmek üzere Ereğli limanına telefon etmek istedim. Hattın bozuk olduğunu söylediler. Başka vasıtalara başvurdum. Şimdi bunların neticesini bekliyorum.
Millet gemisi geçen ayın 7 sinde, kömür yüklemek üzere hareket etmişti. Diğer birçok gemiler gibi Ereğli limanında nöbet bekliyordu.
Aldığım telgrafa nazaran dünkü fırtına çıkınca, kaptan limanda barınamayacağını hissederek ve geminin karaya düşmesi ihtimalini gözönünde tutup denize açılmıştır. Bu sırada limanın 500 - 600 metre açığında, bir gemi leşine takılarak batmış olması çok muhtemeldir. Millet 2000 tonluk bir gemidir. Süvarisi Besim kaptan da dahil olduğu halde, bütün mürettebatı 24 kişiden ibarettir. Bu mert ve çalışkan çocukların akıbetleri hakkında hiçbir sarih malumatım yoktur.
Gemimiz (Assicurazione) Şirketine 25 bin liraya sigorta edilmişti. Fakat bu paranın bence hiçbir kıymeti yoktur. Bunun bir mislini daha vermeğe hazırım, tek bizim çocuklar kurtulmuş bulunsunlar.”
O günlerdeki gazetelerde yer alan haberde bazı bilgilerin yanlış olduğu, yer ve zaman hatası bulunduğu da görülür. Bunun nedeni haberleşmedeki zorluklar ve beyanda bulunanların yanılgılı bilgiye sahip olmalıdır.
Karadeniz’deki fırtına yüzünden denize açılamayan birçok gemiler Büyükdere önünde demirlemişlerdir. Evvelki gece limanımızda da bir deniz kazası olmuş, Tarabya ile Kireçburnu arasında bir yelkenli parçalanmıştır. Evvelki gece Tarabya açıklarında denizde feryatlar işitilmiş, bunun üzerine zabıta ve Liman İdaresi tarafından derhal bir tahlisiye motorü çıkarılarak Şirketi Hayriye’nin 66 numaralı vapuru ile beraber yardım feryatlarının gelmekte olduğu tarafa gidilmiştir. Yapılan aramada deniz üzerinde birkaç kişinin çırpınmakta olduğu görülmüş ve bunlar yetişen vapur tarafından kurtarılmıştır. Tahkikat neticesinde Ömer kaptan idaresinde bulunan bir yelkenlinin fırtına yüzünden Kireçburnu önlerinde demirlemek istediği sırada demir tarayıp karaya düştüğü ve yelkenlinin alabora olarak tayfaların denize döküldüğü anlaşılmıştır. Kaza etrafında Liman İdaresi tarafından tahkikat yapılmaktadır.
Ereğli limanında 23 gemi leşi vardır. Bunlar limanın ağız tarafına iki sıra teşkil edecek
şekilde sıralanmışlardır. Bu yüzden gemiler iç limana giremezler ve ağız kısmında barınmaya
mecbur kalırlar. Limanın bu kısmı ile Uzunkum denilen ikinci parçası arasında dalgakıranı ile beraber Bozhane denilen küçük bir burun vardır. İşte, hadise gecesi fırtına birden bire patladığı
zaman, Millet vapuru da denize açılmak sureti ile selamete çıkmak istemiş, fakat batı karayel
fırtınasının şiddeti, gemiye yalpa vererek iki sıralı leşlerin arasına düşürmüştür.
Son Posta Gazetesi yine o günlerde faciaya ait şu haberi vermektedir;“Ereğli ve Zonguldak’tan yapılan kömür nakliyatı sekteye uğramış olduğundan kömür
yüklemek üzere Ereğli limanında 20 den fazla vapur birikmişti. Bu vapurların içinde, kömür almak için 20 günden beri Ereğli limanında bekleyen Barzilay Benjamin acentesinin 1800 tonluk Millet vapuru parçalanarak batmıştır.
Vakadan bir gece evvel Ereğli limanından hareketle fırtınaya tutulmadan limanımıza gelmeye muvaffak olan Antalya vapuru süvarisi şöyle demiştir:
- Barometreler düşmeğe başladığı için bütün vapur kaptanları arasında umumi bir endişe başlamıştı. Hareketimden on dakika evvel Millet vapuruna giderek süvari Besim Özberk Kaptan ile görüşmüştüm. Bana fırtınadan endişeli bir surette bahsederek kumanyalarının de kâfi miktarda mevcut olmadığından denizde uzun müddet traverste kalamayacağını söylemişti.
Son Telgraf’ta haber şöyle idi; Pazar günü öğleden sonra başlayan yağmur, bir müddet devam etmiş, sonra rüzgâr şiddetini arttırmış, kar yağmaya başlamış ve bir süre sonra kar tipi halini almış, bu hal bir müddet sürüp gitmiştir. Bu esnada batı karayel fırtınası bilhassa Karadeniz’de şiddetlenmiştir. Dün akşama kadar süren bu korkunç fırtına başlar başlamaz Ereğli limanında bulunan gemiler, şilepler demir keserek bir kısmı limandan açılmaya, bazıları da Baba Burnu civarına sığınmaya teşebbüs etmişlerdir.
Samsun, Mete, İkbal, Şadan vapurları limanın sol cihetindeki kumsala diğerleri de sağ tarafında limanla Baba Burnu arasındaki sahada yer almaya teşebbüs etmişlerdir. Bu arada denize açılmak üzere demir almak için liman dahilinde manevra yapan Millet vapuru Yunan Nikolaus Namikos vapuru ile dalgalar arasında çarpışmada aldığı yaralarla sahilden epeyce açıldıktan sonra 3 ve 4 numaralı ambarlara hücum eden suyun gittikçe artması ile farkına varıldıktan sonra bocalayıp baştankara etmek istemişse de gemi sahile 1000 metre kala kıç omuzluğu üzerine batmış ve bu esnada Süvari Besim, Baş makinist Şaban, Güverte lostromosu Ahmet, ateşçi Mapavrili (Rize- Çayeli) Dursun, İkinci kaptan Tahir, İkinci makinist Murat Göreleli İzzet, Mapavrili Sabri, kamarot Kayserili Dursun, makine lostromosu Bahattin, gemici Rizeli Ali, Marangoz Rizeli Osman, gemici Rizeli İsmail, Amasralı Ahmet, Ateşçi Göreleli Hasan ve Osman, Yağcı Gerzeli Hasan, aşçı Gelibolulu Hüsnü’nün bulundukları kaptan köprüsü davlumbazı da dalgaların şiddetine dayanamayarak yerinden kopmuş ve üzerinde bulunan zabitan ve mürettebat dalgalar arasına karışmışlar ve bunlar arasından ancak güverte lostromosu Rizeli Ahmet ile ateşçi Mapavrili(Rize Çayeli) Sabri yüzerek kurtulmuş olup diğerleri boğulmuşlardır.
çıkarılmışsa da diğerleri bulunamamıştır. Göreleli İzzet ve Osman ile gemici Rizeli Ali ve kamarot Kayserili Dursun’ un ölüleri Boğulanlardan Baş makinist Şaban, ikinci Kaptan Tahir, İkinci Makinist Murat, Ateşçi Facia ile ilgili vefat eden, cenazesi bulunan ve kurtulanların kimlikleriyle ilgili kesin bilgiler şu şekildedir;
Süvari Besim Özberk(1882)
Makine Lostromosu Bahattin Gökçen (1900)
Amasralı Ahmet Ürer (1900)
Marangoz Rizeli Osman Başkaya(1910)
Ateşçi Göreleli Hasan Geveze (1889)
Ateşçi Rize Mapavrili (Çayeli) Dursun Camkıran (1900)
Yağcı Gerzeli Hasan
Aşçı Gelibolulu Hüsnü
Ateşçi Rizeli Halit
Gemici Rizeli İsmail
İkinci kaptan Tahir Kepez (1882) (Cenaze töreni yapıldı.)
Birinci Çarkçı (Baş Makinist) Mehmet Şaban Eren (Cenaze töreni yapıldı.)
İkinci Çarkçı (İkinci makinist) Murat Ercan (1882) (Cenaze töreni yapıldı.)
Ateşçi Göreleli İzzet Mehmet (1915) (Cenaze töreni yapıldı.)
Ateşçi Göreleli Osman Başkaya(1911) (Cenaze töreni yapıldı.)
Gemici Rizeli Ali Başkaya(1911) (Cenaze töreni yapıldı.)
Kamarot Kayserili Dursun (Cenaze töreni yapıldı.)
Güverte lostromosu Ahmet Aydın (1904) (Sağ olarak kurtuldu.)
Ateşçi Mapavrili Sabri Sarı (1915) (Sağ olarak kurtuldu.)
Millet vapurunun kurbanlarının Unpazarı’nda yapılan cenaze töreni.
Kaynak:Engin Öztabak arşivi.
6 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi’nin birinci sayfadan “Karadeniz’de olup da ilk fırtınada tehlike geçirmeyen gemi yok” başlıklı haberde şöyle denilmektedir; “ Barzilay Kumpanyası batan Millet vapurunun sigorta parasını facia kurbanlarının ailelerine taksim edecek. Son fırtınanın Karadeniz’de doğurduğu facia ve yaptığı tahribat hakkında şehrimize peyderpey yeni haberler gelmektedir. Fırtına Ereğli Limanı’nda başka diğer limanlarda da bazı zararlar yapmıştır. Fakat öyle önemli değildir.
Fırtına sırasında Amasra limanında dört beş yıl evvel batan ve iki ay evvel yüzdürülmüş Rize vapuru da tekrar karaya oturmuştur. Ereğli’de facia kurbanlarından cesetleri bulunanlar yine Ereğli’de peyderpey defnedilmektedirler.
Millet vapuru tayfalarından 7 tanesinin cesedine ulaşılabilmiş, boğulan bu tayfaların cenaze merasimi çok hazin bir şekilde yapılmıştır. Tabutları üzerine Türk bayrakları örtülmüş, Musalla mevkiinde namazları kılındıktan sonra önde Halkevi bandosu olduğu halde bütün memurlar, muallimler, limanda bulunan gemilerin mürettebatı, mektepler, Halkevi, Kızılay, Türk Hava ve Esirgeme kurumlan, vapur acenteleri ve bütün teşekküller hazır bulunmuştur. Tabutların iki taraflarında jandarma ve polis müfrezeleri mevki almışlardır. Merasim pek hazin olmuş, bütün Ereğli büyük bir yeis ve elem içinde cenaze merasimine iştirak etmiştir. Cenazenin sonunda mezarlarının başında Ereğli Halkevi bandosu matem marşı çalmış sonrasında Ereğli kaymakamı Refik Kuzucu deniz şehitleri için heyecanlı bir konuşma yapmıştır.
Millet vapurunda kurtulan Güverte lostromosu Ahmet Aydın ile Ateşçi Sabri San, dün sabah Antaya vapuru ile İstanbul’a gemlilerdir. Çok bitkin ve heyecanlı bir halde bulunan ve facianın tanığı olan iki denizci kendilerini gazetecilerden gizlemişler ve sandalla Karaköy’e çıkmışlardır.
İki gemici önce Karaköy’de Hovagimyan Han’da olan Barzilay vapur acentesine uğramışlar ve buradan Küçük Mustafa Paşa’daki evlerine gitmişlerdir. Son Posta muhabiri kendisini burada bulmuş ve bir söyleşi yapmıştır.
Ahmet Aydın şöyle anlatmıştır; “Vapurumuz ayın birinci günü Ereğli limanında demirledi. Yunan bandıralı Nikolaos Nomikos vapuru da bizden biraz sonra Ereğli’ye glei ve bulunduğumuz buzhane mevkiinde bizim 4-5 metre arkamızda demir attı. Pazar günü hava iyi idi. Rüzgar poyrazdan esiyordu. Gece yarısından sonra barometre birdenbire düşmeye başladı ve fırtına yıldız karayele çevirdi. Bundan sonra vaziyetimiz çok ciddileşti. Her an Yunan vapuru ile çarpışmak tehlikesi vardı. Millet vapurunun kıç tarafına yakın bir vaziyete gelmişti. Biz Yunan vapuruna geriye gitmesi için düdük çaldık ve bağırdık. Yunan vapuru bizim işaretimize aldırmadı.
Bunun üzerine süvarimiz Besim Kaptan;
-Yunanlılar aldırmıyorlar, çarpışacağız, biz kalkalım dedi ve hemen demir alarak açılmaya başladık. Bu sırada saat 4.30 olmuştu. Birdenbire arka tarafımızda bir sarsıntı işittik. Ben de bu sırada baş tarafta demirlerle meşguldüm. Evvela vapuru yara aldığından haberimiz olmadı. Demirleri aldıktan sonra Süvarinin yanına Kaptan Köşkü’ne geldim.
Besim Kaptan bu sırada bana:
-Oğlum koş kıç tarafa bak.. dedi.
Ben ambarlara koştum ve 4 numaralı ambara açılan büyük bir yaradan suların süratle dolmakta olduğunu gördüm. Artık geminin batmak üzere olduğunu anlamıştım. Hemen süvarinin yanına koştum ve “Batıyoruz” dedim.
Süvari bana;
-Gemiyi karaya bindireceğin, sular bırakmıyor, gemi iskeleye dönmüyor, dedi.
Müsademede geminin dümeni de parçalanmıştı. Süvariye sancak tarafa dönmesini söyledim. Besin Kaptan böyle yaptı ve karaya doğru vapuru hareket ettirdi. Bu sırada fırtına da şiddetlenmişti. Dalgalar güverteden aşıyor, müthiş bir kara tipisi etrafımızı görmemize engel oluyordu.
Henüz 10 15 metre kadar ilerlemiştik ki sular dört numaralı ambardan sonra 3 numaralı ambara da dolmaya başladı. 2 ve 1 numaralı ambarlara da su hücum etti. Gemi artık batıyordu. Mürettebatın bir kısmı baş tarafta toplanmıştı. Vapurun kıç tarafı tamamen suya batmıştı, dalgalar kaptan köşkünü vuruyordu.
Sahilden yedi sekiz yüz metre kadar açıkta idik. Süvari Besim, Çarkçıbaşı Şaban, Ateşçi Aziz, Ateşçi Dursun, Kamarot Dursun ve ben Kaptan Köprüsü’nde toplandık. Sular kaptan köprüsünü yıkıyordu.
Bu sırada Süvari Besim Kaptan;
-Çocuklar metanetinizi kaybetmeyin, kurtulacağız diye bağırdı.
Beybabanın bu sözleri hâlâ kulağımda çınlıyor. Ben artık kurtuluş ümidi olmadığını anlamıştım. Bütün arkadaşlara birer birer tahlisiye yeleklerini geçirdim. Çarkçıbaşı Şaban bu sırada bana sarıldı. Besim Kaptan’a de yelek ve tahlisiye giydirdim.
Tahlisiye sandallarını denize indirmek istedik. Müthiş dalgalar sandalları devirdiler. Şiddetli bir dalga bir anda kaptan köşkünü denize götürdü.
Ereğli Limanı’ndaki o büyük fırtına esnasında kaptan köprüsü sökülerek denize uçmuştur. Hepimiz birbirimizden ayrıldık. Ben enkazın altında kalmış ve başımdan yaralanmıştım. Bu sırada süvari Besim ile çarkçıbaşı ve iki ateşçinin bir tahta üzerinde kurtulmaya çalıştıklarını gördüm. Geminin baş tarafından bulunanlar da birer birer denize atlıyorlardı.
Ben iyi yüzme bildiğim için yüzmeye başladım. Ben iyi yüzme bildiğim için Boynumda bir yelek vedenizde bir simid de yakaladım. Bunun üzerine oturarak bir müddet dinlendim.. Sonra biraz ötede olan Şadan vapuruna doğru yüzmeye başladım. Şadan vapurunun kıç altına yanaştım. Bir ince ip merdiven attılar. Bu kısa geldi; ucuna bir halat bağladılar. Bunu yakalayarak tırmandım. Fakat tam güverteye yaklaştığım sırada ip merdiven koptu, ben tekrar denize düştüm. İp merdivenin halkaları boynuma ve belime dolanmıştı. Boğuluyordum. Son bir gayretle boynumdaki ipi çıkardım ve pantolonumla beraber belimdeki ipi de attım. Belime bağlı olan 140 lira kadar olan parayı da sulara attım. Yine donla kalmıştım. Sahile doğru yüzmeye başladım. Artık kuvvetim kalmamıştı. Bu esnada dalgalar beni tekrar geriye sürükledi ve Şadan vapurunun yanma kadar sokuldum. Aklımı kaybetmek üzere idim. Büyük bir dalga beni sahile fırlattı. Orada sonradan Mustafa Kaptan’ın oğulları olduğunu anladığım iki kişi beni yakalayıp kaldırdılar ve evlerine götürdüler.
Bir müddet baygın kalmışım. Beni tedavi etmişler. Arkadaşlarımın uğradığı felaketten çok müteessirim.”
Millet vapuru kurbanlarından dördü (Soldan); Çarkçıbaşı Mehmet Şaban, Suvari Besim Kaptan, İkinci Kaptan Tahir, II.Çarkçı Murat.
9 Ocak günü Karadeniz’de fırtına yeniden başlamıştır. Bu arada Ereğli’de karaya oturan vapurlardan üçü kurtarılmıştır. Bunlardan biri Tan Vapuru’dur ve İstanbul’a hareket etmiştir. Tan Vapuru İstanbul’da havuza alınacaktır. Deniz Ticaret Müdürlüğü,Ereğli Liman Başkanlığı ve Ereğli Adliyesi tarafından yapılmakta olan millet Vapuru faciasına ait soruşturmaya önemle devam olunmaktadır. Millet vapurundan kurtulan iki gemici ve olay sırasında Ereğli Limanı’nda bulunan vapurların kaptanları Millet vapurunun batmasına Yunan bandıralı Nikolaos Nomikos vapurunun neden olduğumnu iddia etmekte olduklarından bilhassa soruşturmaya bu açıdan devam olunmakta ve Yunan vapurunun faciadaki sorumluluk derecesinin tespitine çalışılmaktadır. Diğer taraftan bu hususta görüşme yapılan Millet vapurunun armatörü Barzilay resmî soruşturma sonunda faciaya Yunan vapurunun neden oldupunun anlaşılması halinde Adliye’ye müracaatla tazminat talebinde bulunacağını söylemiştir.
Ereğli’de karaya oturan vapurlardan bir kısmı da dün kurtarılmıştır. Tehlikeli bir vaziyette karaya oturan Zonguldak vapuru içindeki sular tahliye edildikten sonra yüzdürülmüş, Sümer ve Yunan bandıralalı Nicolaos Nomikos vapurları da dün kurtulmışlardır. Şadan vapurnun bugün kurtarılması beklenmektedir. Bundan sonra Samsun, Mete, Kaplan ve Galata vapurlarının kurtarılmasına başlanacaktır.
Ereğli’de Karayel esmekte olduğundan kurtarma çalışmaları zorlukla devam edebilmiştir. Büyük fırtınada Ereğli Limanında bulunan Şule ve Refah vapurları dün limanımıza gelmişlerdir
Karadeniz’de 9 Ocak günü yeniden fırtına başlamıştır.Fırtına şiddetli olmamakla beraber vapurlara tehlikeye karşı hazırlıklı bulunmaları bildirilmiştir.
Millet Vapuru’ndan kurtulan iki gemiciden
Ahmet Aydın.
Millet vapuru faciasından kurtulabilen lostromo Ahmet Aydın ve Ateşçi Sabri Sarı Antalya Vapuru ile İstanbul’a gelmişlerdir.
O sırada rıhtımda toplanmış olan Millet Vapuru kurbanlarının bir kısım aileleri,çocukları son bir haber alabilmek için çırpınıyor ve ağlaşıyorlardı.Antalya vapuru rıhtıma yanaşırken tam bir matem havası çökmüştür. Ahmet Aydın ve Sabri Sarı kimse ile görüşmeden Karaköy’e Barzilay acentesine gitmişlerdir. O günkü gazetelerin hemen hepsinde Ahmet Aydın ve Sabri Sarı’nın felaketi anlattıkları sözleri yer almıştır.
Meydana gelen bu deniz kazaları hakkında Kaptanlar Cemiyetinde görüşülen birçok kaptan gazetecilere şunları söylemişlerdir:
- Vukua gelen bu kazada kurbanlar ölüme bile bile boyun eğmişlerdir. Kömür almak üzere Ereğli’ye giden vapurların limanda 45 gün kadar kaldıkları oluyor. Kömür yüklemek için hiçbir tesisatı olmayan bu liman Karayel ve batı rüzgârlarına daima açık olduğundan bu gibi fırtınalarda bütün vapurların yapacağı yegâne iş ya denize açılarak dalgalarla pençeleşe pençeleşe işi talihe bırakmak ve yahut da baştankara etmektir. Deniz Ticaret Müdürlüğü’ne son yapılan müracaatlarla gemilerin nöbetlerini Beykoz, Büyükdere ve yahut Büyük limanda beklemeleri ve ancak birer ikişer Ereğli’ye gitmeleri için isteklerde bulunduk, fakat aylardan beri bu hayati mesele hakkında bir türlü müspet bir karar verilemedi. Ayrıca vapur sahiplerinden birkaçı Deniz Ticaret Müdürlüğü’ne müracaat ederek vapurların Ereğli limanında kömür almak için nöbet beklemek mecburiyetinde bulunduklarını söylemişler, bu yüzden vapurların her an tehlike atlattıklarını ve tehlikeden kurtulmak istedikleri zaman açılmak mecburiyetinde kaldıklarını ve bu yüzden meselâ 5 bin tonluk bir geminin 45 gün için 150 tondan fazla kömür yakmağa mecbur olduğunu ilâve etmişlerdir.
Facianın üzerinden günler geçmiştir
İstanbul’a gelmiş olan SS Nicolaos Nomicos gemisinin süvarisi Dimitri Takolombos’un Fen heyetince alınan ifadesi alınmış ve vapurda yapılan muayeneler neticesinde Nicolaos Nomicos süvarisi suçlu görülmemiştir. Soruşturmada Millet vapurunun Nicolaos Nomicos vapuru üstüne düştüğü anlaşılmıştır.
SS Nicolaos Nomicos isimli genel yük gemisinin
Lloyd’s Register of Shipping 1939 yıllığındaki kaydı.
Yunan şilebinin suvarisi Millet vapurunun süvarisinin gemisini karaya oturtması lazım geldiğini söylemiştir. Tahkikat sonrasında Nicolaos Nomicos - Nikolaos Nomikos’un İstanbul limanından hareketine Deniz Ticaret Müdürlüğü’nce müsaade edildiğinden, 14 Ocak 1939 günü Midilli’ye hareket etmiştir.
Ocak 1939 ilk günlerinden itibaren Karadeniz Ereğlisi’nde fırtına sonucu batan ve karaya sürüklenen gemilerin maruz kaldıkları felaket, dünya deniz ticareti tarihinde en yoğun deniz kazası olarak kayıtlıdır. Limanları olmayan ve deniz ticaret filosu çok küçük ve eski gemilerden oluşan Türk Deniz Ticareti dünyası adına bu facia zamanla mazide kalsa da asla unutulmamalıdır.
*****
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.