1. YAZARLAR

  2. Osman Öndeş

  3. Hantalzâde Şevki Kaptan
Osman Öndeş

Osman Öndeş

Gazeteci, Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Hantalzâde Şevki Kaptan

A+A-

Yazan:Osman Öndeş (Araştırma makalesi)

 

Bu makalem, çok derin bir önemi haizdir; İlk kuşak fedakar Türk armatörlerinden Hantalzâde ailesini anlatır. Onlar, Karadeniz’in yiğit denizcileri idiler. Onlar, Kapitülasyonların mahvettiği bir vatanda, denizcilikte de geri kalmış olmamızın yokluğu içinde, yine de mücadele verdiler.Ben Hantalzade ailesinin öyküsünü Halim Mete’den ve Hasan Mete’den dinledim ve kayda aldım. Armatörlere ait yıllarca yaptığım çalışmalardan en önemlisi, en ders alınması gereken bir gerçek bu makalemde anlatılanlardır. Yıllar sonra yeniden okurken, o yürekli insanları için burkularak andım. Vefat etmiş olanlara Allahtan rahmet diliyorum. Hantalzâde ailesini böylesine kaydetmeme imkan yaratmış olan Halim Mete’ye ve Hasan Mete’ye de çok teşekkür ediyorum. Ders alınarak ve hürmetle okunmalıdır derim. Hantalzade ailesinden ilk bilinen isim Mahmud Hantal; Mehmet Ali, Kerim Hantal ve Ömer Hantal isimli üç çocuğu oluyor. Kerim Hantal’in Kerim ve Mahmut adını verdiği iki oğlundan Mahmud Hantal’ın da Mehmet, Hızır ve Kâmil olmak üzere üç oğlu oluyor. Mehmet Hantal’ın; Mustafa, Hurşit, Hacı Hakkı, Ahmet, Halit ve Mehmetali Arif Hantal adlarında altı oğlu oluyor. Bu oğullarından Mehmetali Arif Hantal’ın Mahmut, Hatice, Rızvan, Mustafa, Ayşe, Emine, Gülşen, Zinet ve Şevki ve Kasım adını verdiği dokuz çocuğu olduğunu görüyoruz. Şevki Hantal Kaptan’ın oğlu İbrahim Hantal’ın çocukları; Zinet, Mukaddes, Münevver, Mukadder ve Mustafa. Şevki Hantal Kaptan’ın diğer oğlu İsmail Hantal’ın çocukları; Şazımet, Şadiye, Selma, Şakire, Şadan. Hantalların da çok kalabalık bir aile oldukları görülmekte.

Halim Mete’nin babası “Yetim Osman”

Halim Mete babası “Yetim Osman” la başlayarak, Hantalları ve Meteleri şöyle anlattı;

Babam “Yetim Osman” veya diğer bir deyişle “Osman Müftü” dokuz yaşında yetim kalıyor! Dedem Halim Mete’nin on çocuğundan altıncısı. Dedemin babası “Memiş Efendi”. “Efendi” lâkablı ama, bir ağa. Ünvanlarında “Ağa”lık varsa da, yolsulluk diziboyu.

Halim Mete

Dedem Halim Mete’nin 65 yaşında ikiz iki kız çocukları dünyaya geliyor; Ayşe ve Emine adlarını veriyorlar. Dedem bir sene sonra vefat ediyor. Vefat ettiğinde babam 9 yaşında, amcam 12 yaşında, halalarım dört ve birer yaşlarında. Aileyi geçindirsin diye babam gurbete gönderiliyor. Gurbete gittiği yer Hantallar’ın takalarıdır.

Babaannem Seher de Hantallardandır; Seher Hantal, Mahmut Hantal Kaptan’ın kızıydı. Seher Hanım’ın oğlu Yetim Osman, böylece Hantal’ın takalarından gurbete çıkıyor. Düşünün, o daha çok küçük bir çocuktur! Gemilerin adları; Meri, Karaca, İmdat. Bunlar makineli ahşap motorlar. Anlattığım yıllar 1935 - 36 yıllarıdır.

“Yetim Osman” lâkabı nereden gelmektedir, bunu açıklamak isterim; Kendisi gibi babaları ölmüş 17 - 18 yaşlarındaki gençlerle birgün bir araya geliyorlar. Birisi artık para kazanmaya başladığını ileri sürerek yetimlikten çıktığını söylüyor. Öbürü de para kazanmaya başladığını söyleyerek, yetimlikten çıktığını ilan ediyor. Babam da “Ula, siz para kazandım diye yetimliği terk ettiniz. Bütün yetimlikleri sizin yerine ben alıyorum ve lâkabım Yetim Osman olarak kalacaktır” diyor. Babam derdi ki; “Sokağa çıktığın zaman yüksek sesle konuşmak istiyor musun, dürüst ol. Birisi sana demesin ki, Uşağım ne yaptın ki. Bir sürü kabahatlerin var. Bir de yüksek konuşup, sesini mi duyuruyorsun bana!” Babamım hayat felsefesi asla değişmedi ve 53 yaşında vefat etti. Ben beş kardeşimin en büyüğü olarak babamın bu felsefesini sadece kardeşlerime değil, çocuklarıma ve yeğenlerime de babamın bir vasiyeti olarak anlattım, onlara öğütlerde bulundum ve itina gösterdim. Artık torunlarıma diyorum ki; “Çocuklar büyük dedenizin bize sermaye olarak verdiği bu söz bizi bugünlere taşıdı. Sizler eğer ilerilere doğru yürümek istiyorsanız, bu sözü kendinize rehber edininiz.”

Hantal Şevki Kaptan

Babamım bir başka sözü şuydu; “Ben size haram yedirmedim. İnşallah siz de çocuklarınıza haram yedirmezsiniz.” Çok nadir bir kişilik olan Hantal Şevki Kaptan’ı anlatacağım; Ben Hantal Şevki Kaptan’ın oğlu Hantal İbrahim Kaptan’ın torunu ve Yetim Osman’ın oğluyum. Hantal Şevki Kaptan, denizcilikte çok önemli bir isimdi.

Başlıbaşına ayrı bir kişilik, hatta simge bir şahsiyetti! Hudutsuz diyeceğim kadar kendini denizciliğe adamış, asla müsamaha kabul etmeyen, çelik iradeli, yılmayan, yorulmak nedir bilmeyen birisini hayal ediyorsanız; Hantal Şevki Kaptan ilk sırada yer alırdı. Çok usta bir armadordu, Türkiye Cumhuriyeti’nde ikinci olarak Kaptan ehliyetini almış yine Rize İyidere eşrafından olan kendisidir. Kıyı Kaptanlığı Ehliyeti G - 2/2135 Numaralıdır. 1303 doğumlu Şevki Hantal’a İstanbul Deniz T. Müdürlüğü tarafından verilmiş olan “Liman Kaptanlığı” Ehliyet Belgesi kaydı bulunmaktadır. Hantal Şevki Kaptan’ın dürüstlüğü kadar, dirayetine ve çelik gibi ödün vermeyen liderlik yapısına anlatması bakımından yaşamından bir örnek vermek isterim;

Karadeniz’de bir iskeleden tüccarın fındığını yüklüyor, İstanbul’a götürüp oradaki tüccara teslim edecekler. Gemicilerine ‘Sakın tüccarın malının olduğu çuvalları delerek fındıklarından yemeyin, ben size beş on torba fındık aldım. Yolda bunları yersiniz’ diyor. Ama gemiciler çuvalların birisini deliyorlar ve fındıkları yemeye başlıyor. Bunu gören Şevki Hantal Kaptan teknesini Çarşamba Deresi’nin ağzında

demirliyor. Birisi Sarı Ahmet dediğimiz torunu, diğeri damadı, bir üçüncüsü de oğlu İsmail Hantal Kaptan ve nihayet köyün en muteber insanı Hüseyin Amcayı ayakları çıplak vaziyette Çarşambaağzı’nda dışarı atıyor. Kendisi de teknesinde kalan ya bir veya iki gemiciyle yoluna devam ediyor. Karaya attıkları çıplak ayaklarına dikenler bata bata, hem de Hantal Şevki Kaptan’a küfrede küfrede gidiyorlar! Nevzat Kalkavan ile kuzen olduğumuzu belirmeliyim. Nitekim Kâşif Kalkavan’ın annesi, Mukaddes Kalkavan bir Hantal kızıdır.

 

Hantalzâde Şevki Kaptan(solda oturan), köyden akrabalarıyla.

Kaynak: Halim Mete aile arşivi. Kaynak-Türk Armatörleri Tarihi V. Cilt 82.

 

Karadeniz’in kimyasında armatörlük kavramında çok ilginç bir tabloyla karşılaşıyoruz. “Rize’de İyidere ilçesi” armatörlüğün kalbi, kaynağı oluyor.

Bakınız Trabzon’da, Sürmene’de balıkçılar vardır. Oysa Rize’nin İyidere ilçesindeki çoğu aileler ya denizcidir, ya da armatördür. Mesela Kastamonu’lular, İnebolu’lular daha ziyade gemiadamı olurlar. Derepazarı’nda da çok az sayıda armatör vardır.

Çayeli’nden Kaptanoğulları yetişmiştir. Neticede Rize’nin İyidere ilçesindeki hemen her ailenin fertleri arasında ya bir armatör vardır veya soylarında denizciler bulunur.

Erol Yücel’le İyidere’ye gitmiştik. Birara köyün mezarlıklarını dolaşırken Erol Yücel bir şeylerin fotoğraflarını çekiyordu. Bana mezar taşlarına dikkat etmemi söyledi. Zira taşlarda Deniz Nakliyat’ın arması yaralıyordu. Demektir ki, köyden gemici olarak gidenlerden Deniz Nakliyatı TAŞ’de çalışıp da vefat edenlerin taşlarına bu arma işlenmişti. İyidere için bu anlamda bir hikayeyi dile getirmek isterim; Adamın birisi

“Bu İyidere’de bu ağalardan kendimize yer bulamayacak mıyız? Kalkavanlar, Meteler, Hantallar, Çakıroğulları, Eşkioğulları. Bunların hepsi ağa. Biz bukadar ağanın arasında nasıl dolaşacağız?” diyor.

Bunu dinleyen ve köyün en mukallit adamı Behzat Dayı sesleniyor; “Oğul ağalık mı istiyorsun?” diyor. Her aileyi bir dörtlükle tanımlıyor; “Vereyim sana Kalkavanların ağalığını, kırk kulaç sudan dalıp balık alabilir misin?.”

Rize İyidere’de mazileri en eski ve birbirlerine daima destek olmuş olanlar Kalkavanlar’dır. Bir aile daha vardır ki, bu aile de Hantallar’dır. Dedeme sormuştum; Hantal Şevki Kaptan’ın oğlu Hantal İbrahim Kaptan da çok renkli bir insandı. Dedem sonra İzmir’de gemilere yük veren bir iş kurdu. Orada yaşlandı ve İzmir’de vefat etti. Allah rahmet etsin. Gazeteci olan Ömer Lütfü Mete, amcamın oğluydu. Ona 

köklerimizin nereden geldiğini sormuştum. İki sene kadar köklerimizin araştırmasını yaptı ve birgün bana köklerimizin Kafkaslardan geldiğini ve birçok Türk boyu gibi, en büyük özelliklerinin kendilerinden başka lider tanımamalarıyla ün yapmış Kıpçak Türkü soyundan olduğumuzu söyledi.

Şevki Hantal Kaptan’a 1938

yılında Ulaştırma Bakanlığı’nca verilen “Kıyı Kaptanlığı” ehliyet belgesi. Kaynak: Halim Mete aile arşivi. Türk Armatörleri Tarihi V. Cilt Sf.83 .

 

En büyük özellikleri lider karakterli olmaları ve kendilerinden başka önder tanımamalarıdır. Denizciliğin özelliği de budur. Böylece 128 Türk boyu Doğu Karadeniz’e yerleşiyor, birkısmı da Bursa’ya kadar yayılıyorlar. Hantallardan bir kardeş Rize yerleşiyor ve Kalelioğulları adını alıyor.

“Hantal” deniz adamı demektir.

İkinci kardeş bizim eskiden Pelikana dediğimiz günümüzdeki İyidere’de teknesi kayalıklara gidip parçalanınca, orada karaya çıkıyorlar. Bu aile da buraya yerleşiyor. İyidere’li Hantallar tekne inşa ediyorlar. Mesela Babaannem Seher Hanımın babası Hantal Mahmud Kaptan’ın 120 tonluk yelkenli gemisi olmuş ve sermayecilik yapıyormuş. Mısır yüklüyor, Rusya’da satıyor. Oradan tenekelerle gazyağı yüklüyor. Gelip Karadeniz sahillerinde satıyor. Gaz o yıllarda ısınmak için değil, daha çok gaz lambalarında ışık sağlamak için kullanılıyor. Gazyağı olmadan önce yunus balığı yağı kullanılırmış. Yunus balığının yağını eritirler, “Likmen” dediğimiz bir tenekenin ucunu kıvırıp fitil yaparlar ve yakarlarmış. Ancak yunus balığı yağı ışıktan çok kara duman çıkartırmış. Gazyağı gelmeye başlayınca yunus balığı yağı kullanımı ortadan kalmış…

Hantal Mahmud Kaptan

Mahmud Kaptan da çok inadçı bir kişiliğe sahipmiş. Çok kötü bir havada Boğaz’a doğru seferine devamda israr etmiş. İki oğluyla beraber, Karadeniz Boğazı ağzı diye Karaburun’da karaya oturuyorlar. İki oğlu karaya ulaşıyor. Ama babaları tekneden kalıyor. Sermayesi olan altınları beline kuşak yapar öyle taşırmış. Oğulları babaları teknede kaldı diye geriye dönüyorlar. Onlar da maalesef boğuluyorlar! Oğullarından biri kırk günlük evliymiş. Karısı da kırk günlük hamile. Oğluna Sarı Ahmet adını veriyorlar. Sarı Ahmet Hantal’ın oğlu da Mahmud Hantal’dır!

Mahmud Hantal Kilyos Podima’dan yüklediği kumu getirirken Boğaz dışında hava patlak veriyor ve kum kayınca birkaç gemicisi boğulmasına rağmen saatlerce denizde kalıyor ve nihayet bitkin birhalde kıyıya ulaşabiliyor. Yarıölü halde buluyorlar. Kendine geldiğinde “Dedemin ekmeği denizden kesildi. Benim de bundan böyle denizden ekmeği yok.” diyor. Rize’nin başarılı tüccarlarından biri olmuştur. İyidere’de deniz kazaları ve boğulma hikayeleri hemen hemen her ailenin hayatında yürekler burkan anılar arasında yeralır. Mesela Sallabaş Memişoğlu Rıza, annemin dayısıdır aynı zamanda; Onun da “Memişoğlu” isimli gemisi batıyor ve izine bile rastlanılamıyor. Hantal Mahmud Kaptan’ın kardeşlerinden biri Hantal Rızvan Kaptan’dır. Hantal Mahmud Kaptan babaannemin babası. Onun kardeşi Hantal Rızvan Kaptan’ın da

gemisi vardı. Yine Hantal Şevki Kaptan’ın da gemisi var. Bu üçünün ismi armatör olarak daima önsıralarda olmuştur. Derepazarı’nda Memişoğulları, Selimoğlu gibi ailelerin armatör olduklarını biliyoruz. Ama sayıları çok az.

Bir armatör gemiden kazandığını daima gemisine harcamalıdır. Eğer gemiden kazandığını başka alanlara harcarsan, sonra gemini tamir ettirmezsin, hatta geminin 20 - 30 senede ömrü bittiğinde, yerine yeni gemi alamazsın!

Hantalların armatörlükleri sona ermiştir! Sadece “İmdat” gemisinin armatörü Salih Hantal kalmıştı, vefat etmiştir. Bir de Motorlu Gemi Armatörleri Kooperatifi’nde Muzaffer Hantal vardı. İzmir’deydi. O da vefat etmiştir. Çeşme’de olan kuzenlerinin günübirlik tekneleri vardır. Yine denizle bağlarını devam ettirseler de, bizim anladığımız manada armatörlükleri sona ermiştir.

Ben ne bileyim, rüzgar hertaraftan fırfır esiyor!

Hantal Mahmud Kaptan sermayecilik yapardı. Sabaha kadar yelken kullanıyorlar.

Kendisi gibi iki çocuğunu sabahlara kadar çalıştırıyor. Ama onları nezaman istirhate çekilseler, sabah namazına kaldırıyor! O çocuklar yorgunluktan perişan halde yine de namazlarını kılıyorlar. Köye döndüğünde büyük ninemiz olan Fatma Nine’ye soruyor; “Fadime buraya hele çık ,dışarı bir bak; hava nereden esiyor. Ona göre yelken

kullanacağım.” Fadime Nine bahçeye çıkıyor ve dönüş içeri giriyor. Diyor ki; “Ben ne bileyim, rüzgar hertaraftan fırfır esiyor.”

Belki de gönlünde yeniden gurbete çıkmasın diye bir isyan esmektedir. Rızvan Hantal Kaptan’ın gemileriyle olduğu kadar, çok yapılı oluşuyla da meşhurdu. Eskiden çok büyük bohçalar olurdu. Paraları böyle bir bohçaya koyuyor, sefere

çıkarken İyidere’de bakkal Karaman Dayı’ya emanet ediyor. “Ha pu paraları buraya kodum. Seferden dönüşte gelip senden alacağım.” diyor. Emanet ettiği para da bir şey değildi. Karısının adı Gülcemal’di. Biz “Gülcemal Hala” derdik. Kocasının ömrü denizlerde tükendi. Vefatında naaşının altına serecekleri şiltesi bile olamadı. Eşi de yokluk içinde vefat etmiştir!

Metozâde Hüseyin Ağa

Metozâde Hüseyin hakkında da birkaç söz söylemek isterim; Kuva-ı Milliye kahramanlarındandı. Kuva-ı Milliye döneminin başlarında Adapazarı’nda yaşıyordu. Bu dönemde düşman işgaline karşı çıkmak ve reddetmek üzere ve bu amaçla teşkilatlanmak üzere Müdafaa-ı Hukuk dernekleri kurulmaya başlanmıştı. Metozâde Hüseyin Ağa Adapazarı bölgesinde Kuva-ı Milliye teşkilatı içersinde yeralan ilk vatanperver insanlarımızdandır. Nitekim 1920 yılı Ağustos ayı sonlarında Yunanlıların genel bir taarruza başlayacağı haberleri gelirken, Geyve Boğazı bölgesinde Metozâde Hüseyin Efendi komutasındaki Fatih Taburu da mevzilenmiş ve yine Göynük ve

Kandıra dolaylarında harekata katılmıştır. Kendisine yüzbaşı rütbesiyle tabur komutanı olmak gibi şerefli bir mevki verilmiştir.

Kaptan İsmail Hantal, Hantal Şevki Kaptan’ın ikinci oğlu, benim de annemin amcasıydı. Ayrıca İsmail Hantal’ın annesi Mete kızıdır ve Metozâde Hüseyin Ağa’nın kızkardeşidir.

Hantal Şevki Kaptan 1915 Çanakkale Muharebeleri sırasında Selanik römorköründe kaptanlık yapmış. Herhalde asker ve cephane naklinde çalışmış. Bir de Hüdaverdi gemisinden bahsedeceğim. İlk ismi farklı. 1933 yılı kışında bir seferinde gemisiyle Samsun’da iken hava çok sert esiyor. Karadeniz’de hiçbiryerde liman yok. Açıkta bütün gemiler batıyor, karaya vuruyor. Hantal Şevki Kaptan Hüdaverdi ile denize dayanıyor, dökülen gemicileri topluyor. Atatürk’ün emriyle adı “Hüdaverdi” olarak değiştiriliyor. Samsun Vilayeti’nden kendisine verilen bir belge var. Bu belgede bakın neler yazılı; “Çoruh Vilayeti’nde Hantaloğlu Şevki Efendi’ye 28 Teşrinisani/Ekim 1933 Salı günü akşamı zuhur eden müthiş fırtına esnasında Samsun Limanı’nda bulunan motorunuza kazazedeleri almak hususunda göstermiş olduğunuz cansiparane gayret ve fedakârane faaliyetiniz şayanı takdir görülmüştür. Şahsiyetinizin insanî 

sadakatınıza Vilayet namına teşekkür eylerim efendim. 12 Aralık 1933 Samsun Valisi namına”

Hantal Şevki Kaptan çok iyi bir donanımcıydı. Çok usta bir armadordu. Gemiyi suya atmakta üstüne yoktu. Rize’nin içersinde kum üzerinde bir gulet inşa ediyorlar. Ama kumsal düzlükte inşa ettiklerinden birtürlü denize indiremiyorlar. Hantal Şevki Kaptan ters donanım yapıyor. Bu guleti suya atmak istiyor. Fakat verdiği komutları dinlemiyorlar, önem vermiyorlar. O da kızıyor, Rize ile İyidere arasında günümüzde otomobille on dakikada alınacak bir yola vuruyor kendini, yayan geri gidiyor. Bir haftada ancak ikna edebiliyorlar. Tekrar geri geliyor ve guleti suya atabiliyorlar.

Emekli olup evine yerleştikten sonra, aradabir kaptanları gelip soruyorlar; Ortak olduğu tekneleri vardı. Sefere çıkacak gemisinin gemicilerini çağırıyor. Cebinden birkaç lira çıkartıp onlara veriyor ve diyor ki; “Oğullar gittiğiniz limandan bana bu parayla telgraf çekin.”

Ortaklarına külfet olsun istemiyor. Çok sert adamlar olmalarına karşın, Karadenizlilerin aynı derece nükteye açık insanlar olduklarını da belirtmeliyim. Temel ve Fadime fıkraları Karadenizlinin nükte zenginliğinin ürünüdür. Böyle yüzlerce fıkra Karadenizlinin nükteye açık kişiliğini ve hoşgörüsünü ortaya koyar.

İki Temel- Fedime fıkrası

Hani Temel - Fadime fıkrasında anlatırlar; Hergün işten eve ıslak olarak gelen Temel’e karısı Fadime sorar: - Ula Temel nedur pu halin hercun aynu şey eve ıslak celiyorsun. Temel cevap verir: - Valla ben de anlamayrum karucum. Sandalla eve celurken cigaramu denize atayrum. Tam sönsün diye bi de üstüne basayrum, sonra böyle ıslanayrum.

 

Hantal Şevki Kaptan günün birisinde daha büyük gemi yapmaya karar veriyor. Sinop’un Akliman denen kıyısında Karaca Köyü’nde oranın ağaçlarıyla bin tonluk bir gulet yaptırıyor. İki seneden fazla zamanda tekne inşaatı devam ediyor. Bu gulet maalesef bir yangın sonucu harap olup, batıyor. Adı Karaca’ydı. Bir de Kervan Takası vardı. Babam Yetim Osman çok iyi bir makinistti. Askerliğini Erzurum’da Maraşal Çakmak Hastanesi’nin jeneratöründe görevlendirmişler. Hatta sivil olarak kalması için israr etmişler. Askerlik sonrasında Kervan takasında çalışmaktaydı. Kervan takası kışın, diğer takalar gibi İyidere’de sahilde karaya çekilirdi.

Hantal Şevki Kaptan’a ait Akar motoru . Kaynak: Halim Mete aile arşivi

 

Kamanyol derler, karaya çekildiği yer denize meyilli kumsal olmalıdır. Hantal Şevki Kaptan kumda bir çizgi çekiyor ve takayı o çizgiye kadar çekmelerini tembih ediyor.

Biraz sonra Yetim Osman geliyor ve bu çizgiyi silip daha düzlüğe çekilmesini isteyince “ Aman etme.” diyorlar, “Hantal Şevki Kaptan bu çizgiyi çekti. Daha ileri geçemeyiz.” Yetim Osman da eliyle kumdaki çizgiyi siliyor ve geriye bir çizgi daha çekiyor. Biraz sonra Hantal Şevki Kaptan geri geldiğinde Takayı ileriye çektiklerini görünce, müthiş hiddetleniyor. Neticede Karaca guletinin akıbeti fena olmuş ve yanarak batmıştır.

Derken diğerleri zamanla eskiden veya battılar ve böylece Hantallar armatörlükten çekildiler.

Mustafa Hantal

Rize İyidere eşrafından Hantal Şevki Kaptan’ın torunu, İbrahim ve Hanife Hantal’un oğlu, Zinnet Mete, Mukaddes Kalkavan ve Münevver Hantal’ın kardeşi, Şazime Hantal’ın eşi Mustafa Hantal 5 Ekim 2006 Perşembe günü vefat etmiştir. Uzun yıllardır İzmir’e yerleşmişti. Cenazesi 6 Ekim 2006 Cuma günü, Altunizâde İlahiyat Fakültesi Camii’nden kaldırılıp, Çengelköy Aile Mezarlığında defnedildi. Mustafa Hantal, İsmail Hantal, Fatma Hantal, Şaban, Nâzım, Salih Hantal, Havva

Karamahmutoğlu’nun yeğeni, Hacer ve İsmail Hantal’ın damadı, Şevki Cilasun, Selcen Melek ve İbrahim’in dedesi, İsmail Saim’in babasıydı.

Yüzelli sene denizcilik yapan Hantal ailesinin değerli evladı

Mukaddes ve Kâşif Kalkavan, Nevzat Kalkavan, Leyla, Mehmet ve Metin Kalkavan, dayıları Mustafa Hantal için verdikleri vefat duyurusunda “Yüzelli sene denizcilik yapan Hantal ailesinin değerli evladı” diyerek, aynı zamanda Hantal ailesinin Türk denizciliğindeki yerini ve mazisini hatırlattılar.

Mustafa Hantal, diğer taraftan Halim Mete, Bekir Mete, Mehmet, Fazlı, Fatma Mete olmak üzere Mete ailesinin de çok yakın akrabasıydı. Mustafa Hantal  İzmir’de denizciliğe yıllarını vermiş bir denizci torunu idi…

Armatör Muzaffer Hantal

Rize İyidere Sarayköy mahallesinden, Halim, Selim, Gülşen, Merve, Başar ve Kadir’in babası Armatör Muzaffer Hantal 2 Nisan 2014 günü vefat etti. Cenazesi 03 Nisan 2014 Perşembe günü Eyüp Sultan Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Eyüp Mezarlığı’na defnedildi.

Nevzat Kalkavan’ın Kayınpederi (Ortada) Şaban Hantal;

(Soldan) Salih, Şadan, Mustafa Hantal. Kaynak: Halim Mete aile arşivi. Türk Armatörleri Tarihi.

 

Hasan Mete “Mete Ailesi”ni Anlatıyor

Halim Mete, Mete ailesini en etraflı anlatacak kişinin Hasan Mete olduğunu söylemiş ve telefon ederek, hem çalıştığım eseri anlatmış ve hem de buluşmamız için adresini vermişti. Hasan Mete Bey’le Maltepe Camii’nden hayli sonralardaki “İyidere Eğitim

Kültür Ve Dayanışma Vakfı”nda buluştuk. Elinde yaptığı hazırlığı içeren bazı sayfalar vardı. “Böylesine geniş ailemizin tarihini anlatmak için, önce çalışma yaptım, maddelerle sıraladım.” dedi. Şöyle anlattı: Annemin babası Batum’dan göç etmiştir.

Batum onların yaşadığı devirde, Doğu Karadeniz’in İstanbul’u sayılırmış. Batum’da kahvehaneleri varmış. Yelkenli gemi zamanında “40 karış” dedikleri tekneleri varmış. Halim Mete’nin babası Yetim Osman çok iyi bir makinistti. Allah Rahmet eylesin, çok yakından tanırdım. Kayınpederinin gemilerinde başlamıştır. Sonra kum tekneleri yaptı. Hatta Halim Mete’nin amcası Şaban Mete de kum tekneleri yapmıştır.

 

Hasan Mete

Mete ailesinde denizcilik bir gelenek olmuştur. Büyük dedemiz Mehmet Ağa’nın dokuz oğlu olmuştur. Dokuz kardeşten denizciliğe girenlerden biri İbrahim Ağa’dır. Onun soyundan gelen denizciler; Mehmet Mete Kaptan, Osman Reis, Salih Reis, Ali Kaptan, Recep Kaptan, Niyazi Kaptan, Recep Kaptan ve armatör olarak Ali Rıza Kaptan, Sait Mete Kaptan hem de dolmuş motoru armatörüdür.

Ömer Mete Kaptan’ın amcasının oğlu Yüksek Denizcilik Okulu mezunu uzakyol kaptanıdır. Ayrıca makinist olarak Suat Mete, Ender Mete Kaptan da aynı zamanda makinistti. Ali Rıza Mete Kaptan’la ortaklığımız olmuştur. Bizden evvel onun bir tankeri vardı. Dolayısıyla kaptan ve armatördü.

Tahir Ağa soyundan gelenler; Mehmet Kaptan, Tahir Kaptan, Şükür ve Ahmet, İsmail, Hilmi, ve Halit Kaptan’ı sayacağım. Bu saydıklarım hep yelkenli teknelerin armatörüydüler. İkinci oğlu Tahir Mete Ağa soyundan gelen denizciler; Mehmet Kaptan, Tahir Kaptan, Şükür Kaptan ve onun oğlu Ahmet, İsmail ve Halit Kaptan’dı.

Bunlar ahşap gemi armatörüydüler ve çektirme tabir edilen tipi 200 tonluk yelkenlileri vardı. Ben Ahmet Kaptan’ın ‘Başak’ isimli çektirmesini hatırlıyorum. Tahir Mete Kaptan’ın denizci torunları; Sami, Rahmi, Recep kaptanlardır. Bunlar dolmuş motoru armatörüydüler. Tahir Kaptan oğlu Nuri Salih Kaptan. Beşir Mete Ağa soyundan denizci olanlar ise ki benim aile grubumu meydana getirir; Ali Mete, Hasan Mete Kaptan saç gemi armatörüydü. Gemilerinin isimleri, Ceyhun, Demirtaş, Kenan ’dı ve bu gemiler takribi 200 - 300 tonluk eski posta vapurlarından tadil edilmiş, motor takılmışlardı. Ceyhun Marmara’da batmıştır. Demirtaş 300 tonluktu. Daha sonra Kenan isimli bir gemileri daha vardı. Bu posta gemisinin eski adı Küçük İnönü idi. Bu gemiyi Kalafatyeri’nde perçinlerini dahi kendileri yenileyerek tadil ettiler.

1973’de Ziya Sönmez’den 4 yaşındaki 500 tonluk Umran kosteri satın alındı ve “Yetim Osman adı verildi.

Tüm işleri babam yapardı. Babam vefat ettiğinde ben bir buçuk yaşındaydım. Bu gemiler babamın ve babamın amcasının oğlu Hasan Kaptan’ın ortaklığındaydı. Tadil 

sonrasında motor takılan bu eski posta vapurları 3 - 4 mil sürat yaparlardı! Hasan Kaptan Adapazarı’ndan Kuvayı Milliye teşkilatına katılmış Hüseyin Efendi’nin oğludur. Mustafa Kemal babasına yüzbaşı rütbesi vermiş bir milli kahramanlardan biriydi. Biz onlarla kardeş çocuklarıyız. Ali Mete Kaptan soyundan denizci olanlar; Ağabeyim Nuri Kaptan ahşap gemi armatörüydü. Çektirme tipi gemileri Sevil, Uluza ve diğerleriydi. Ben bunları görmedim. Ahmet Mete Kaptan ahşap çektirme tipi gemi armatörüydü. Ömer Mete Kaptan yine ağabeylerimden biri olan denizciydi ve dolmuş motoru armatörlüğü yapardı. Mehmet Mete Kaptan, İbrahim Mete Kaptan ahşap gemi ortaklığı yaparlardı. Gemilerinden hatırladıklarım “Lûtfuhuda”, “Mete” yaklaşık elli, yüz tonluk çektirmeydiler. Çocukluğumda evlerinin duvarında Lûtfuhüda’nın fotoğrafı olduğunu hatırlıyorum. Derviş Mete ağa soyundan gelen denizciler; Mehmet Mete Kaptan ve oğulları Hızır Musa, Derviş ve dolmuş motoru armatörleridir. Halen devam ediyorlar. Osman Mete Bey soyundan gelen denizciler; Halil Efendi oğulları İsmail Kaptan, İlyas Kaptan, Hızır Kaptan, Salih Kaptan, Ali Kaptan, Hasan Kaptan, Mehmet Kaptan, Erol Kaptan, Metin Kaptan, Kaptan Meto Halim Ağa. Birkısmı dolmuş motoru armatörüdürler. Ancak Ali Mete Kaptan römorkörlerde kılavuz kaptanlık yapmıştır.

Kaptan Meto Halim Ağa’nın dolmuş motoru vardı. Askeri bir teknede kaptanlık yapmıştır. Halim Mete’nin dedesi İbrahim Hantal ve Şevki Hantal. Abdurrahim Mete Ağa soyundan olan denizciler; Abdurrahim Kaptan “Kırk Karış” boyunda yelken gemisi armatörüydü. Batum’da yaptırmıştı. Vefat ettiğinde bu tekne henüz bitmiş ve ticarete girmemişti. Bu tekneyi sattılar. Abdurrahim’in kardeşleri Tufan Reis, Süleyman Reis, Kâmil Mete makinist denizci, Ali Mete Kaptan, Ali Mete Kaptan , bunlar babamla teyze çocuklarıdır ve babamın gemilerinde kaptanlık yapmışlardır. Kamil Mete Kaptan , Kamil Mete Kaptan , Şevket Mete Kaptan ve torunu Tahsin Mete Kaptan.

Memiş Mete Kosteri

Ömer Mete Ağa soyundan gelen denizciler; Tahsin Kaptan Ali Sohtorik’in annesi Tahsin Reis’in ablası olduğundan dayısıdır. Tahsin Kaptan’ın oğulları Hızır Mete Baş makinist, İlyas Mete Kaptan, Bahri Mete armatör, aynı zamanda sigorta şirketinde önemli bir mevkidedir. Ömer Mete Reis, Salih Mete Reis, Metin Mete Kaptan ve telsiz operatörü Şadan Mete. Koç’un yaptırmış olduğu Aygaz tankerindeydi. Bu gemi alabora olup battığında şehit düşmüştür. Murat Mete Efendi’nin denizci olan oğulları; Ali Rıza Mete, Ali Sohtorik’in dayısının oğludur.

Ortaköy’deki Yüksek Denizcilik Okulu’nda imtihanlara girdim.

Ben de pratikten Uzakyol Kaptanı ehliyeti aldım. Bu amaçla Ortaköy’deki Yüksek Denizcilik Okulu’nda imtihanlara girdim. Fakat her meslek alanında olduğu üzere ayrı okullardan gelenler arasında çekişmeler vardı. Yüksek Denizcilik Okulu’nda Seniye Abla dediğimiz bir hocamız vardı. Onun yardımıyla gece gündüz demeden çalıştım ve ilk imtihanda başarılı oldum. Son zamanlarda Türk Armatörleri Birliği’nden halamın oğlu İbrahim Mete de üye olarak heyette yer alıyordu. Bahriyenin “Uyanık” isimli bir gemisi kadro dışı bırakıldığında talip oldular ve büyük onarımdan sonra yük gemisi

olarak hizmete aldılar. Bu gemiye “Ararat” adını vermişlerdi. Kardeşleri İsmail Mete de denizciydi. Çetin Mete, Ali Rıza Kaptan’ın oğlu güverte zabitiydi. Genç yaşta vefat etmiştir.

Alemdarzâde Biraderler’in sahip oldukları 1186 grt. ve 1780 dwt.’luk 1880 yapısı “Canik” isimli kuruyük gemisi Fransız şirketine ait iken adı “Ararat”tı. Bu bakımdan benim belirttiğim “Ararat” ile alâkası yoktur. Ömer Mete Ağa soyundan gelen denizciler; Hamit Mete Reis, Dursun Mete Reis ve Ömer Mete Kaptan’dır. 25 Şubat 2014 Salı günü vefat etmiş olan Hasan Fehmi Mete, Rize İyidere eşrafından Kaptan Recep Mete ve Emine Mete’nin oğluydu. Eşi Filiz Mete, çocukları Metehan ve

Atahan’dı. Niyazi Mete, Sevcan Aynacı, Fatma Mete, Meral Konan ve Hayal Sürmeli ile amca çocukları olurlar. Cenazesi 27 Şubat 2014 Perşembe günü öğle namazını müteakiben Ataköy 5. Kısım Camii’nden kaldırılarak Kuzguncuk Nakkaştepe’deki aile kabristanlığına defnedildi. Bana gelince armatörlük yaşamıma nokta koydum.

Gemideki adamlarım çok uzun yıllar bizlerde çalışmış ustaydılar. Mete ailesinde annem Hatçe Mete, Abdürrahim Mete’nin en ufak kızıydı. Babam Ali Mete Kaptan 41 yaşında vefat ettiğinde Rize’nin İyidere Yapraklar Mahallesi’nde oturuyorduk ve ben bir buçuk yaşındaydım. Biz Nuri, Ahmet, Ömer, Hasan olmak üzere dört kardeştik. İlkokulu İyidere’de okudum. Ortaokul Rize’de vardı. Ama Rize’ye gitmek çok zordu.

Annem durmadan kilo alayım diye şuruplar içirirdi. Bir de uzaklara gidip hastalanırım diye Rize’ye göndermekten çekindiler. Demokrat Parti’nin ilk kurucularından Mehmet Fahri Mete babamın akrabasıydı. Beni yanına almak istedi. Fakat hastalanırım diye vermediler. Annem dul kaldığında 24 yaşındaydı. O sıralarda çay fabrikaları başlamıştı ve oradaki akrabalar da beni denize göndermek istemiyorlardı. Çay fabrikalarında çalışırsam, biz ailece ölmeyiz, ama refah da bulmayız da. Bunu anneme söyledim; Ben de dedemin gibi denizci olarak şanını yaşatmak istiyordum. O kadar israr ettim ki sonunda annem benimle baş edemedi ve halamın oğlu Ali Rıza Kaptan’a emanet edildim. Annem kışın geri gelmem kaydıyla bana müsaade etti. Teknelerdeki ilk işim kamarotluk oldu. İsmini tam hatırlayamıyorum ama, bahriyeden emekli Bülent Talu olacak bir denizci kaptandı. Fakat her şey aslında halamın oğlunun elinin altında oluyordu.

O yıllarda gemiler çok ilkeldiler.

O yıllarda gemiler çok ilkeldiler. Buz odaları yoktu. Bunedenle et ihtiyacı için hayvanı canlı olarak gemide beslerdik. Baştaraflarda gladoralar olurdu. Seferlerde kömür oralara stok edilirdi. Hayvanları orada samanla besledik. İhtiyaç oldukça hayvanları keserdik. Kamarot olmakla kalmadım, tüm armadorluk işlerini öğrendim. Ali Sohtorik’in dayısının oğlu Ömer gemiye alınmıştı ve kaptan ona ders verirken yanlarında durur dikkatle dinlerdim. Miyar pusulayı, kertelerine kadar ve kullanmasını o seferlerde öğrendim. Pratik yönden yetiştiğime inandığımdan Kıyı Kaptanlığı ehliyetimi aldım.

O sırada Ali İpar’ın gemileri vardı. Babası Hayri İpar’ın Emirgan’da büyük yalıları vardı. Ali İpar Haşim Mardin’in “Haran” isimli bir gemisini hacizli olduğu Ticaret Bankası’ndan satın aldı. Ali İpar gemiyi aldıktan sonra, adını “Necip İpar” olarak

değiştirdi. Ardından Liberty sınıfı “Virginia İpar, “Mehmet İpar” ve “Nezihi İpar” adını verdiği üç gemi daha satın aldı. O seneler biz Amerikadan varillerde soya yağı taşıdık. Bu seferlerde Kaya Demirsoy Kaptan’la tanıştım. Zamanla güverte zabitliği imtihanına girdim ve ehliyet aldım. Faik Zeren’in “Türkiye” gemisiyle İzmir’den Amerika’ya sefer yaptık ve buğday yükleyerek Poti’ye tahliye ettik. Oradan sonra Zonguldak’tan kömür yükledik ve İstanbul’da tahliye ettik. Bu seferlere dördüncü kaptan olarak katılmıştım. Yavuz’un son komutanı Güverte Albay Hilmi Okçugil üçüncü kaptandı. Böylece üçüncü kaptanlığa yükseldim. Atlantik seferlerinde gemiyi tamir ederdik. Bizim denizlerdeki yaşamımız böyleydi. Sohtorik’te de çalıştım. Cerrahoğulları’nda Mehmet Ereğli gemisini almaya gittiğimizde üçüncü kaptan olarak bulundum. Başkaptanımız

Zonguldak’lı tam denizci biriydi ki, adını hatırlayamadım. Kosterlerde de başkaptan olarak çalıştım. İlk gemim “Profilo” isimli bir gemiydi. Bu gemiyi Karahasan firması satın almıştı. Kaptanoğullarının “Şadan Kaptanoğlu” gemisinde bir iki sene çalıştım. Yine Şevket Yardımcı’nın 2.000 tonluk “Hüseyin Yardımcı” gemisine kaptan oldum. Şevket Yardımcı hem arkadaşımdı ve hem de çok akıllı adamdı. Oğulları da beni amca gibi bilirler! Zamanla ben Rum ve Türk arkadaşlarla beraber Yunanistan’dan 3,000 dwt’luk bir gemi satın aldım. Daha sonra Tahsin Kalkavan’ın da olduğu birbaşka

ortaklıkla gemi daha satın aldık. Elefsis’te geminin tüm bakımlarını yaptırttım. Ömrüm denizlerde geçti ve artık denizlerdeki yaşama nokta koydum. Bizim gençlik yıllarımızda özellikle yelkenli gemilerde, ya da posta vapurlarından tadil edilmiş küçük gemilerde yaşam son derece zordu. Özellikle yelkenli teknelerde çalışmak için herkes yatağını yastığını yorganını denk yapar getirirdi. Kumanya olarak biraz zeytin,

peksimet veya ekmek, biraz soğan verilirdi. Baştarafta sancak iskele başaltında tahta ranzalar olurdu. Bir de herkesin tahta küçük dolapları vardı. Yiyeceklerimizi oralara koyardık.

Bunlar hep tarih olmuştur.. Bunları siz dinlediniz, kayda aldınız. Yayınladığınızda gelecek kuşaklara miras kalacaktır. Ancak genç kuşak denizciler, ataları olan bizlerin hangi yokluklar içinde denizlerde mücadele verdiğimizi bilmelidirler. Bizim ailenin hikayesini böylesine ilk defa siz yazıyorsunuz. Takdir edileceğine inanmaktayım. Sağolunuz!

Hasan Mete’nin bahsettiği Ararat gemisi hakkındaki sicil kayıtları şöyledir;

 

SS Gazal- (Ex-Transport No.2, Ex-Gazal, Ex- Selamet, Ex-Ararat)

1896 tarihinde R&W. Hawthorn, Leslie & Co. Ltd’.e ait Hebburn Tersanesinde 28 Nisan 1896 günü denize indirilen 856 grt.,518 nrt., Tam boy: 220.0 ft. x Genişlik 34.0 ft. x Derinlik 12.2 ft. olan sac gövdeli genel yük gemisi “Ararat” Haziran 1896 tarihinde hizmete hazır hale getirildi.(Kızak No.337)

. R&W. Hawthorn, Leslie & Co.Ltd. Newcastle imalatı Tek şaft ve tek pervane, 3 genişlemeli buhar ana makinesi 120 nhp. güç üretiyordu.

. Haziran 1896’da Odesa merkezli Russian Steam Navigation & Trading Co. adına tescil olundu.

. Ocak 1915’de Rusya İmparatorluk Donanması- Karadeniz Filosu emrine verildi.

. Mayıs 1915’da Almanya elkoydu.

. Kasım 1918’de Sivastopol merkezli Russian Steam Navigation & Trading Co.’ya devredildi.

. Ağustos 1923’de Marsilya’da açık artırma ile satışa çıkartıldı.

. Eylül 1923’de Barzilay & Benjamin şirketi satın aldı ve “Selamet” adını verdi.

. 1931’de A.Selim Bey ve Hüseyin Nabi Bey satın aldı ve “Gazal” adı verildi.

. 30 Ekim 1935 günü hızını giderek artıran fırtınada Karaburun önlerinde olan Gerze Vapuru karaya sürüklenmiş, 150 yolcusu ve sevk edilmekte olan 60 Jandarma eri kurtarılarak Kilimli’ye getirilmiştir. Gazal şilebi ise balastlı olarak Zonguldak’ta iken soluganlar sonucu karaya sürüklenmiş, ikiye bölünerek batmıştır.

Bu yazı toplam 1940 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.