İnanılmaz Londra İzlenimlerim
27 Nisan ve 2 Mayıs tarihleri arasında bir arkadaşımın davetlisi olarak Londra’daydım. Londra Stansted Havalimanından, konaklayacağım Milennium Hotel London Knightsbridge’ Uber’le bir buçuk saatte gittim.
Londra’nın trafiği İstanbul’daki kadar yoğun olsa da trafik sıkışıklığı görülmüyor çünkü hem yayalar hem de araçlar trafik kurallarına saygı gösteriyor. Araçlar tüm trafik kurallarına uymak zorunda, aksi halde çok yüksek miktarlarda ceza ödüyorlar. Geçiş önceliği her zaman yayalara ait ve bu da insana duyulan saygının sonucu.
Birleşik Krallık bu saygıyı, 2021 yılının Mart ayında yapılan ve Thames Nehri’nin Güney Yakasında 540 metre boyunca uzanan Ulusal Covid Anıt Duvarı’nda da gözler önüne sermiş. Covid-19 nedeniyle ölen herkes için bir kalp var burada. Her kalp tek tek elle boyanmış ve böylece, kaybettiğimiz sevdiklerimizin biricikliği vurgulanmış. Yaklaşık yüz bin ismin arasında Türkler de var. İngiliz Hükümetinin gösterdiği bu duyarlılık gerçekten göz yaşartıcı.
Buradaki ilk günüm inanılmaz derecede kötüydü. Londra’da hırsızlık diz boyu ve buna çare bulan yok. Yolda yürürken çantamdan yüklü miktarda para ve okuma gözlüğüm sinsice çalındı ama çantamın açık olması benim hatamdı. Londra’daki üçüncü günümde girdiğim bir mağazada bir Türk bir kızıyla karşılaştım ve ona bu olayı anlattım. Bana, bunun çok normal olduğunu, mağazada sürekli olarak hırsızlık yapıldığını ve müdahale edemediklerini anlattı. Londra Polisi hırsızlık konusunda yetersiz kalmış hatta neredeyse bu olaylarla ilgilenmiyor bile. Buna, polis sayısının azlığı da eklenince ortaya güvenlik zafiyeti çıkıyor. Londra güvenlik konusunda oldukça yetersiz ve bu durum insanların can ve mal güvenliğini tehlikeye atıyor. Son derece profesyonel suçlular para için insanları öldürebiliyorlar.
Londra’ya daha önceki gelişlerimde buna benzer bir olayla karşılaşmamıştım. Londra, suç işlemeyi önleme konusunda ciddi bir düşüşte. Burası da aynı ülkemiz gibi uluslararası göç almış. Her ulustan, her dinden, her kesimden insan var. Bunun, suç işleme oranının artışında etkili olduğu çok açık. Londra’yı ağırlıklı olarak Orta doğulular işgal etmiş ve kültürlerini aynı Türkiye’de olduğu gibi Londra’da da devam ettirmekteler.
Bu arada, hırsızlık konusunda bana destek olan Londra Büyük Elçimiz Sayın Koray Ertaş beye teşekkür ediyor ve kendilerine saygılarımı sunuyorum.
Londra’da sağlık konusu da maalesef tıpkı güvenlik gibi oldukça zayıf ve yetersiz. Kaldığım otel ise temizlik konusunda son derecede başarısızdı. Odam çok küçüktü ve halıyla kaplı zemini hijyenik koşullara uymuyordu. Sabah kahvaltısı yetersizdi, üstelik kahvaltı bitince tabaklar önümüzden, adeta kovuluyoruz gibi çekildi. Servis konusunda son derece kötüler. Gastronomi ve servis konusunda Türkiye bir numara, kimse elimize su dökemez.
Otel çalışanlarının hiç birinin elinde cep telefonu olmaması ilginçti. Cep telefonuyla mesai saatleri içinde konuşmaları yöneticiler tarafından yasaklanmış, sadece izin alarak kullanabiliyorlar. Bu da İngilizlerin disipline ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. Bu uygulamayı bizim ülkemizde yapamazsınız çünkü bizler telefonla oynamayı çok seviyoruz. Çalışanların çoğu Hintli, cep telefonu kullanmıyorlar fakat iletişimlerini telsiz kullanarak sağlıyorlar.
Yoksulluk Londra’da yok denilecek kadar az. En önemlisi, burada herkes eşit muamele görüyor, çalışanı da çalışmayanı da. İnsanların dış görünüşlerine değil, kültür ve davranışlarına göre değer veriliyor, saygı duyuluyor. Nezaket önemli, her fırsatta teşekkür ediyorlar. Özür dilemenin kişiyi küçültmediğine, tersine büyüttüğüne inanıyorlar. Londra’da yaşayanların yüzde doksanı son derecede güler yüzlü ve nazik. Otel çalışanlarıyla birlikte maç seyrettim. Oldukça medeni bir ortamdı, hiç kimse rahatsızlık yaratmadı. Medeniyet, insan ilişkilerinde açığa çıkıyor.
İngilizler imar planlarını uzun yıllar önce yapmış ve buna uymuşlar. Sonuç harika. İstanbul’dakilere benzer gökdelenler çok az sayıda. Doğa’nın önemini biliyorlar, şehrin çoğu yeri ağaçlık ve yeşillik. Hyde Park’ı ikinci kez gördüm, inanılmaz derecede büyük ve yeşil. Muhteşem manzarasıyla Londrayı güzelleştiriyor. Yeşilliğe olan saygı, insanların çevreye ne kadar duyarlı olduğunu gösteriyor. Hyde Park’ı bisiklet turuyla gezdim, çok güzeldi.
Londra’da bisiklet turizmi oldukça yaygın hatta bu alanda dünyada öncü olduklarını söyleyebilirim. Bisiklet, Londra'yı gezmenin en sürdürülebilir, sağlıklı ve keyifli yollarından biri. Londra'nın dört bir yanında bisiklet yolları bulunuyor. Özellikle Thames Nehri boyunca uzanan parkurlar, hem güvenli hem de manzarasıyla dikkat çekiyor. Parkurlar son derece modern ve profesyonelce düzenlenmiş. Bisiklet sürücüleri hiçbir sorunla karşılaşmıyorlar.
Popüler bisiklet rotaları;
Hyde Park’tan Buckingham Sarayı’na,
Thames Nehri kıyısından Tower Bridge’e,
Regent’s Canal boyunca Camden Market’e doğru uzanıyor.
Şehir genelinde yaygın olan elektrikli bisiklet istasyonları sayesinde uygulama üzerinden kolayca bisiklet kiralayabiliyorsunuz. Ayrıca rehberli bisiklet turları da bulunmakta.
Londra’lılar gece hayatına düşkün değiller ama pop kültürünü seviyorlar.