1. YAZARLAR

  2. Müh.A.İlker MEŞE

  3. Pearl Harbour Saldırısını 82.Yılı ve Ankara Yolcu Gemisi
Müh.A.İlker MEŞE

Müh.A.İlker MEŞE

Yazarın Tüm Yazıları >

Pearl Harbour Saldırısını 82.Yılı ve Ankara Yolcu Gemisi

A+A-

1941 Yılı bitmek üzeredir.2 Dünya Savaşı Başlayalı iki yıldan fazla zaman olmuştur. Bu zaman içersin de savaşa girmeyen iki büyük devlet vardı. Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri .Bu iki devlet savaşa girmemişti ama bütün dünya Japonların, Almanları tuttuğunu, Amerikalılarında Müttefiklere yakın olduğunu biliyordu. Amerika öncelikle yabancı ülkelere silah satışına ambargo koymuş ama İngiltere ve Fransa’nın güç durumda kaldığını görünce, onların lehine ambargoyu kaldırmıştı. Bir süre sonra, daha da ileri giderek “Kiralama ve ödünç verme Kanunu” çıkartılmış, bu sayede peşin para vermeden Müttefiklere askeri yardımında bulunulması sağlanmıştı.

Savaş bu şekilde ilerlerken,9 Aralık 1941 tarihinde Japonların Pearl Harbour saldırısı ile savaşın gidişatı tamamen değişti.
Bundan sonrasını Winston Churchill’in kaleminden dinleyelim;

“1941 yılının 7 Aralık Pazar gecesiydi. Yanımda Winant ve ve Averell Harriman vardı. Küçük radyomun düğmesini çevirdim. Haber bülteni okunuyordu .Libya’daki savaştan uzun boylu havadis verildi.
Sonra birkaç cümle okundu .Japonların Hawai’deki Amerika gemilerine tecavüzü bahis mevzuu oluyordu. Ayrıca İngiliz gemilerine de saldırı olmuştu.

Doğrusu ,ilk önce durumu birden intikal edemedim. Ama Averell, Amerikalılara hücum edildiğinden bahsederek dikkatimi çekti. Bir anda üçümüz birden ayağa kalktık. O sırada içeri giren bir başkası:
-“Doğrudur”, dedi.” biz de duyduk, Japonlar Amerikan gemilerine saldırmış.”
Bir an hiçbirimiz konuşmadık.11 Kasım’daki bir konuşmamı hatırladım. Bu konuşmada ,Japonlar Birleşik Devletlere hücum ederse, aynı saatte İngiltere’nin de Japonya’ya harp ilan edeceğini söylemiştim.
Hemen odama geçerek Roosevelt’i aradım. İki üç dakika sonra Roosevelt ile konuşuyordum.
-“Sayın Başkanım, Japonlar’la aranızda ne olup bitiyor?”
-“Duyduklarınız doğru. Pearl Harbour’daki üssümüze hücum ettiler .İşte nihayet bizde aynı sathı maile girdik..”
Telefonu yanımda bulunan Amerikan Sefiri Winant’a verdim .Bir müddet konuştular. Sonra sefir “Çok iyi! Çok iyi.” diye bağırdı.
Tekrar telefonu alarak:
-“Bu ,muhakkak ki hadiselerin gidişini kolaylaştıracaktır. Allah yardımcımız olsun .”dedim, yahut buna benzer şeyler söyledim.

Sonra tekrar bir araya gelerek bu çok mühim ve şaşırtıcı hadiseyi görüştük. Hadise gerçekten o kadar şaşırtıcı ve mühimdi ki ,bizzat harbin içindeki bizlerin bile nefesini kesmişti. Elbette ki Amerikalılar’ı bizim tarafımızda görmek beni sevindirmişti .Japonya’nın askeri gücünü inceden inceye hesap ettiğimi iddia edecek değilim .Ama ortada bir hakikat vardı. Büyük Amerika Cumhuriyeti artık harbe girmişti.
Nihayet harbi kazanmıştık!!...Evet Dunerque’ten sonra ,Fransa’nın düşmesinden sonra ,Mers-el -Kebir’deki korkunç savaşlardan sonra ;istila tehlikesiyle karşı karşıya geldikten sonra,hemen hemen yapayanlız kalmıştık.Şimdi ise A.B.D.yanımızdaydı.”