1. YAZARLAR

  2. Osman Öndeş

  3. Türk Vapurcular Birliği’nden Türk Armatörleri Birliği’ne
Osman Öndeş

Osman Öndeş

Gazeteci, Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Türk Vapurcular Birliği’nden Türk Armatörleri Birliği’ne

A+A-

Bu makalemde Türk Armatörleri Birliği’ne giden yolda  Türk Vapurcular Birliği’ni kuran armatörlerimizden başkanlık yapmış ilk sekiz armatörün yaşam öyküsü özet olarak yer almaktadır.

aaa-005.jpg

Türk Vapurcular Birliği ilk Yönetim Kurulu Başkanı sabık Lazistan Mebusu Sofuzâde Süleyman Sûdi Bey. 

Kaynak:Salt Arşivi.

Türk Vapurcular Birliği’nin  kurulmasında önemli bir sorumluluğa ve önderliğe sahip olan Sofuzâde Süleyman Sudî Bey armatörlük yaşamı öncesinde Lâzistan Mebusu olarak siyasi yaşamda etkili bir şahsiyetti. Sultan II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesine, 31 Mart

Vak’ası’nın birinci günün akşamı Lâzistan Mebusu Sofuzâde Sudî Bey’in Vezneciler’deki evinde yapılan gizli toplantıda karar verilmişti. Ahmed Rıza Bey, Talat Bey ve Doktor Nâzım Bey gizlice buluştukları bu evde bütün bu gelişmeler karşında ne yapılması konusunda üç aşamalı hedef belirlenmişti. Nitekim bu plan başarılı bir şekilde uygulanmıştır.  

Türk Vapurcular Birliği’nin teşkilinde ve Mübadiller’in Türkiye getirilmesi için gemi satın alınmasında hükümetle yapılan görüşmelerde etkin sorumluluklar üstlenen  Sofuzâde Sûdi Bey  olmuştur. 

Züleyha Kartal’ın eşi, Selçuk ve Turgud’un babası, Semih Birsel’in kayınpederi, Sofuzâde Hacı Ahmet Efendi’nin oğlu, eski armatör ve tüccardan sâbık Lâzistan mebusu Süleyman Sudi (Kartal) 29 Kasım 1956 günü  vefat etti. Cenazesi 29 Kasım 1956 Cuma günü Cihangir Defterdar Yokuşu 68 No’lu evinden alınarak Şişli Camiinde kılınan öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Asrî mezarlığındaki aile mezarlığına tevdi edildi. Sofuoğlu, Dursunoğlu, Akbaşoğlu, Gönçay ve Ergin aileleri de akrabadırlar. Sofuzâde’ler çok geniş bir aile ve akraba topluluğu meydana getirmekteydiler. Ailenin Kastamonu, Cide eşrafından olan Sofuoğlu Mustafa Yılmaz (Vefatı 4 Şubat 1961)ve kardeşi Ali Rıza Yılmaz Sofuoğlu idi.

Armatör Sadıkzâde Ruşen  

aaa-006.jpg

Ruşen, Fehmi, Rıza, Aslan, Hüseyin, Nâzım ve Cafer isimli yedi kardeş olan Sadıkzâdeler biraderlerden Cafer Kaptan genç yaşta vefat etmiştir. Kurdukları “Sadıkzâde Biraderler ve Şürekası” firmasını bizzat bu kardeşler yönetmiş, gemilerinde kaptan olarak görev almışlardır. Diğeri ise yazıhanede muhtelif sorumlulukları üstlenmişlerdir. Trabzon’lu Nemlizâdeler’e karşın, yine Trabzon’lu olan Sadıkzâdeler tamamiyle armatörlüğü meslek edinmişlerdir. Gemilerinde 150 civarında mürettebat çalışırdı. Mürettebatın birkısmı Sadıkzâdelerin akrabalarından oluşuyordu ki, bu o dönemde tüm Karadenizli armatör ailelerinde görülen bir uygulamaydı. Sahip oldukları gemilerden Sakarya, Dumlupınar ve İnönü vapurlarında birinci, ikinci mevki yolcular için kamaralar ve salonlar mevcuttu.  Sadıkzâde biraderlerin hususi forsu; beyaz zemin üzerine üç yatay kırmızı çizgi ve bunların üzerinde yeşil renkli bir çapa yeralırdı. Aynı fors gemilerinin bacalarına da işlenmiştir. Firmanın merkezi İstanbul, Sirkeci’deki Sansaryan Han 2. Kat ve Tel:1234 idi. 

Vapurculuk Sosyetesi Başkanı ve İdare Meclisi Başkanı Sadıkzâde Ruşen 28 Temmuz 1935 Pazar günü Rize’de iken  öğleden evvel kalp durmasından aniden vefat etmiştir. Merhumun cenazesi Rize’den Trabzon’a götürülmüştür. Bu amaçla Sadıkzâde Ruşen’in çok sevdiği Tarı vapuru akşam saatlerindeTrabzon’a gönderilmiş ve   Tarı vapuru Cuma akşamı İstanbul’a dönüş yapmıştır.Ruşen Sadıkzâde’nin cenaze alayı Cumartesi günü yapılmıştır.  Vefatı nedeniyle  gazetelerde yer alan  haberlerde  şahsiyeti hakkında şöyle yazılmıştır; “Vakitsiz ve acıklı bir ölüm - Genç denecek yaşta bulunan Sadıkzâde Ruşen Bey yorulmak bilmeyen çalışması ve geri dönmeyen iradesiyle memlekette çok önemli eserler meydana getirmiştir. Kardeşleriyle birlikte kurdukları Sadıkzâde Biraderler şirketiyle memleketin deniz ve kara hacminde büyük sayılır bir mevki tutmuştu. Çoruh İlbaylığında müteahhidi olduğu Kurayıseb Ormanları mahsulatıyla Rize’de fenni ve asrî şeraitle kereste fabrikası kurarak memleketten ulusal kereste ihracatında büyük bir rol ifa ettiği gibi, ithalat ve ihracat tarımında dahi büyük önemli hizmetler ifa etmiştir. Merhumun en sevdiği alan denizcilikti. Memlekette birinci derecede deniz tecim filosu meydana getirmiş ve gerek büyük Harbde ve gerek Büyük mücadele günlerinde bu vapurlarla memlekette büyük fedakarlıklar, hizmetler yapmıştı. Posta vapurculuğunu devlet inhisarına alan kanuna uygun şekilde teşekkül edecek olan Anonim Sosyetesi’nin teşekkülünde hayatının en çetin yorgunluklarıyla, müşkülatlarla mücadele etmiş ve kanun çerçevesinde kendisini sevenlerin işbirliğiyle iki sene evvel kurduğu Vapurculuk Türk Anonim Sosyetesi’nin başına geçerek canıyla ve malıyla kendisini  bu sosyetenin yükselmesine hasretmişti.”

Armatör Yelkencizâde Lütfi (Lütfü Yelkenci)

aaa-007.jpg

 

Lütfi Yelkenci; Kaynak:Osman Öndeş arşivi. Lütfi Yelkenci, Samsun eşrafından Armatör Yelkencizâde Şükrü Bey’in mahdumu (oğlu), Münire Yelkenci’nin eşi, Nesime Saka, Mithat Yelkenci, Verda Kortan’ın babası, Neviye Yelkenci, Lemân Kutman’ın, Emire İskefyeli’nin ağabeyi, Enver Yelkenci, Hilmi Daregenli ve Sami Saka’nın dayısı, Gülseren Yelkenci, Dündar Kortan’ın kayınpederi, Eser, Ayşen, Tülin ve Hülya Saka ile Vedat Yelkenci’nin büyükbabası, Hasan Saka, Hilmi Kutman ve Ömer İskefyeli’nin kayınbiraderi, Remzi Şahin’in bacanağı, Dr. Hidâl Rona ile Kasım Kortan’ın dünürü, Münevver Şahin’in eniştesi, Emine Yelkenci’nin amcazâdesi   oluyordu.  

Yelkenci ailesi evlilikler yoluyla genişleyen bir aile bağına sahip olmuştur. Ailenin akrabalık bağları içersinde devrin Başbakanı Hasan Saka, Daregenli ailesi ve İskefyeli ailesi vardır.Yine aile bağları Karadeniz’de Trabzon, Samsun dışında İstanbul’da yoğunlaşmakta, Mürefte’ye kadar devam etmektedir. Ali Rıza İskefyeli’nin ve eşi Rehile İskefyeli’nin oğlu Samsun eşrafından Ömer İskefyeli, Lütfi Yelkenci’nin damadıydı.  

Lütfi Yelkenci, Yelkencizâde Şükrü Bey’in oğlu olarak 1891 yılında Samsun’da dünyaya geldi. O yıllarda aile Yelkencizâdeler olarak biliniyordu. O dönemde Türk kökenli armatörlerin sayısı bir elin parmağı kadar azdı. Gemicilik yapanlara, o devirde “Yelkenci” denilmiştir. Lütfi Bey soyağacı incelendiğinde baba tarafından Sultan II. Mahmud devrinin saray çevrelerine kadar ulaşılacaktır. Babası Şükrü Bey’in dedesi Yelkenci Hacı Mustafa Trabzon’un ileri gelen eşrafındandı ve sahibi olduğu otuz kadar yelkenli gemiyle daha Onsekizinci yüzyılın sonunda deniz ticareti yaptığı belgelerle sabittir. Samsun Belediye Başkanlığı, Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı görevlerinde bulunan Şükrü Yelkenci’nin ilk çocuğu Lütfi Yelkenci’dir. Eğitimini Samsun’da Freres yönetimindeki Fransız okulunda yapan Lütfi Yelkenci, genç yaşta babasının yanında ticarete atılmış, burada edindiği bilgilerle İstanbul’a yönelmiş ve 1920 yılında armatörlük mesleğini esas edinmiştir. Türkiye İş Bankası’nın kurucu üyelerinden olan Lütfi Yelkenci özellikle Milli Mücadele döneminde İstanbul’dan Anadolu’ya götürdüğü insan ve silah sevkiyatıyla tanınmıştır. Lütfi

Yelkenci iki kez evlenmiş ve ilk eşi Nedime Hafız Hanım’dan Fuat ve Nesime adında iki çocuğu olmuştur. Fuat’ı savaş yıllarında kaybetmiştir. Daha sonra ikinci evliliğini Münire Hanım’la yapmış ve bu evliliğinden Mithat ve Verda adında iki çocuğu olmuştur. Lütfi Yelkenci İstanbul’da armatörlük işine başladıktan sonra Türkiye’nin en büyük vapur kumpanyalarından biri olan Yelkencizâde Vapurları İşletmesi’ni kurdu. Müterekeden sonra satın aldığı gemiye “Anadolu” adını vermiştir. Bu gemiye Anadolu adını vermesinin öyküsü ise Cumhuriyet’in kurulmasıyla ilgilidir. Bu gemi Lütfi Bey’in yaşadığı bir öyküdür. 1919 - 1920 ve İstanbul işgal altındadır. Lütfi Bey satın aldığı bu gemiye “Leopold” adını verir ve bu şekilde Osmanlı sularına getirir. Geminin gönderine Fransa bayrağını çeker ve bir Fransız gemisi görünümünde seferlere başlar. Geminin sahibini ve milliyetini Kuvay-ı Milliyeciler çok iyi bilmektedirler. Başka kimlerin bildiği bilinmez ama Leopold İstanbul’dan defalarca Karadeniz’e sefer yapar.  

Anadolu vapurundan sonra satın aldığı vapurlara Erzurum, Samsun, Vatan’ dı. En son aldığı gemiye ise  İnönü Muharebelerinin Millî Kurtuluş mücadelesindeki yerini bilerek, kendisinin de yakın arkadaşı olan Lozan kahramanı İsmet İnönü’nün savaş meydanlarındaki adını bu vapura vermişti. Millî Mücadeleye katıldığından kendisini mutlu saymış ve bu mutluluğunu isimli isimsiz tüm kahramanlarla paylaşmaktan gurur duymuştu. Gerçek anlamda Atatürkçü bir düşünceye sahipti. 1924 yılında İtibarı Milli Bankası’nın Yönetim Kurulu üyesiydi. Bu görevdeyken aynı yıl Atatürk’ün direktifiyle kurulan İş Bankası gibi yeni bir bankaya geçmesi ve bu kuruluşun hisse senedlerini alması da, yine böyle millî bir vazife inancıyla gerçekleştirilmiştir.  Türk Ticaret Filosunun kurulmasında; 1923 İktisat Kongresi ilkesine dayanan Kabotaj Hakkı’nın 1926’da Kanun hükmü haline getirilmesindeki etkisi çok büyüktür. Armatör Lütfi Yelkenci kısa bir hastalığı müteakip 1 Kasım 1957 gecesi vefat etmiştir. Cenazesi 3 Kasım 1957 Pazar günü Şişli Camiinde kılınan öğle namazından sonra Zincirlikuyu Asrî Mezarlığına defnedilmiştir.

Armatör Rıza Sadıkoğlu

Armatör Rıza Sadıkoğlu, Rize eşrafından Hüseyin Kaptan ile Zarife (Fatma)  Hanım’ın oğluydu. Eşi Tomris Sadıkoğlu, çocukları Nedret Kerimol ve Nüzhet Barlas idi. 6 Nisan 1974  Cumartesi günü vefat etti. Cenazesi 8 Nisan 1974 Pazartesi günü  Şişli Camii’nde kılınan öğle namazını müteakip Edirnekapı Şehitliği’indeki aile kabristanına defnedildi.

Rıza ve Aslan Sadıkoğlu ortaklığının sahibi olduğu Hüseyin Kaptan gemisi Kontinant seferleri yapmaktaydı. Şirketin adı “Rıza ve Aslan Sadıkoğlu Kom. Şti.” ve adresi Taksim Cumhuriyet Meydanı 33/1’de idi.  Gemilerden Sakarya vapuru 1930 ve sonrasında Sadıkzâde Biraderler grubunda “Karadeniz Postası” olarak tarifeli seferler yapmaktaydı.  

Armatör Mütercimzâde İsmail Hakkı Denizaşan

aaa.png

Armatör Mütercimzâde İbrahim Hakkı Denizaşan.

Osman Öndeş arşivi. Mütercimzâde İbrahim Hakkı

Denizaşan Kastamonu Abana İnebolu’dan Mütercimzâde Salih Efendi’nin oğluydu. Sahip olduğu gemilerden biri Anteres’ti. Bekâr kalmış ve ileri yaşlarında bunama alâmeti gösterdiğinden Şişli’deki Fransız Lape Hastahanesi’ne yatırılmıştır. Birkaç sene bu hastanede yattıktan sonra vefat etmiş ve Karacaahmed’deki aile kabristanına gömülmüştür. Acze düşmesiyle birlikte gemisine ve şirketine haciz gelmiş ve açık artırmalarıyla satılmıştır.  

12 Ekim 1939 tarihinde gazetelerde yeralan bir haber beklenmedik bir olayı haber vermekteydi;  Zira iki ay önce yeni yönetim kurulunu seçmiş olan Türk Armatörleri Birliği’nde bazı anlaşmazlıklar baş göstermiş ve Birlik Reisi Mütercimzâde İsmail Hakkı Denizaşan istifa etmiştir. Haberlere göre; İdare heyetinde de bazı istifalara intizar edildiği söylenmiştir. Şişli’deki Fransız Lape Hastahanesi’de meflûç olarak kalması da aile içinde bazı anlaşmazlıklara neden olduğunu ortaya koymaktadır.  

Sağlıklı yıllarında son derece faal bir şahsiyetti ve müteşebbis idi. 1932 yılı Mart ayında 5500 dwt’luk bir tankeri satın almış ve “Antares” adını vermiştir. Bu gemide ortakları da vardı. 1933 yılında “Truva” adını verdiği bir “Truva Ltd.” deniz acentesi kurmuştur.  

Sağlığı 1939 yılından itibaren hızlı bir şekilde bozulan Mütercimzâde İsmail Hakkı Denizaşan uzun zamandan beri yatmakta olduğu Şişli Fransız Lape Hastahanesi’nde 5 Şubat 1950 Pazar sabahı Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 6 Şubat Pazartesi günü mezkûr hastaneden kaldırılarak Beşiktaş Sinan Paşa Camii’nde kılınan öğle namazını takiben araba vapuruyla Üsküdar’a nakledilerek Karacaahmet Mezarlığı’nda aile kabristanına  defnedilmiştir.  

Armatör Abdi Vehbi Dural

aaaaa.png

Alman sicil kaydındaki açıklamaya göre; Abdi Vehbi Dural İstanbul’da çok tanınmış bir “Versichrungskaufmannern” sigorta acentesiydi. 18 Mayıs 1938 tarihli bir basın duyurusunda; “İktisat Vekaleti İç Ticaret Umum Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre; Türkiye’de yangın sigorta işiyle meşgul olmak üzere yasal hükümler dairesinde tescil edilerek faaliyet halinde bulunan yabancı sigorta şirketlerinden Compagnie Reasurance General Yangın Sigorta bu kere müracaat ederek şirketin Türkiye Umum Mümessilliğini yapan Abdi Vehbi Dural’ın istifa ederek şirketle ilişkisini kestiğini ve şirket 1 Ocak 1938 tarihinden itibaren Türkiye’deki faaliyetini tatil ettiğini, ve şirketin tasfiyesiyle İstanbul Galata Voyvoda Caddesi General Han’daki Roger Debeire ile meşgul olacağını bildirmiştir. Bu şirketle alâkası olanların Roger Debeire’ye icabında İktisat Vekaleti’ne müracaatları ilan olunur.”  

Bu ilan bize Abdi Vehbi Dural’ın asıl mesleğinin sigorta şirketi temsilciliği olduğunu göstermektedir. Gemi işletmeciliğinde iş ilişkileri kurmak suretiyle büyük başarılar tesis etmişti. Genç yaşlarından itibaren Türk ekonomik yaşamının hemen her alanında kendi gösterdi. 1932’de “Yılmaz” gemisiyle armatörlüğe yatırım yaptı. 1935’de armatör Mahmut Lütfü ile yeni fırsatları ararken, Abdi Vehbi Dural kendisiyle ortaklık kurdu ve “Sevim” isimli genelyük gemisiyle ortaklıkları iki gemiye yükseldi. 1935 yılına kadar armatörlükle ilgili işletme deneyimlerini artıran Abdi Vehbi Dural bu tarihten itibaren iki geminin de tek armatörü olarak yoluna devam etti. 

Sahibi olduğu ilk gemi “Yılmaz”,  Wigham Richardson & Co. Newcastle 1885 inşa ve ilk adı “Flora” olan genel yük gemisi olmuştur. Bu gemi 1923’de Societe Anonime de Transport “La Française” tarafından satın alındı ve “Adana” adı verildi. Şubat 1924’de Şirketi Hayriye’ye devredildi ve “Hizmet” adı verildi.

1927’de Mahmut Lütfü satın aldı ve “Yılmaz” adı verildi. 1932’de Abdi Vehbi Dural, Mahmut Lütfü ile ortaklık kurdu. 1950’de Mehmet Kaptanoğlu ve Kardeşleri firması satın aldı. 1961’de Haliç’te söküldü.

Abdi Vehbi Dural’ın sahip olduğu ikinci gemi “Sevim”  1889  Samuel Peter Austin & Son, Wear Dock, Sunderland inşa  1060 grt/ 669 nrt.  genelyük gemisi idi. İlk adı Urpeth olan  Sevim vapuru 3 genişlemeli 120 hp. Güç üreten tek pervaneli North Eastern Marine Engineering Co.Ltd. imalatı ana buhar makinesi ile azami 10 knots sürat yapabilmekteydi. 1934’de Abdi Vehbi Dural adına tescil olundu. Bu vapur 1 Kasım 1949 tarihinde vefatından   üç yıl sonra eşi Hafize Dural ve çocukları adına tescil olmuştur.  15 Ekim 1960 tarihinden itibaren Balat’ta İlhami Söker hurda gemi tezgahında sökülmüştür.

Sahibi olduğu genelyük gemisi yanında ihracat işleri de yapmaktaydı. Firması Galata, Voyvoda Caddesi, Hazeran Han No. 2 K.2’de idi.  1947 yılında İzzet Akosman ve Ahmet Hamdi Başar önderliğinde kurulan  kurulan İstanbul Tüccar Derneği’ne üye olmuştur ki, dernek Galata Kara Mustafa Caddesi Frank Han No.27’de idi. 1953 yılında vefatından sonra armatörlük şirketi eşi Hafize Dural, damadı Armatör Mehmet Bülent Sirmen ve eşi Sevim Sirmen yönetiminde 1960 yılına kadar devam etti.

Armatör İbrahim Kalkavan

aaaaaaaaaaa.jpg

1885 Yılında Rize İli İyidere ilçesi Saray köyünde doğdu. Küçük yaşta denizciliğe olan merakıyla iyi bir denizci olmuştu. I. Dünya Harbi yıllarında dayısı Manizâde merhum Hacı İbrahim Efendinin “Vatan” adlı vapuruyla altı ay sürekli askeri malzeme taşımıştır. 

Daha sonra yine “Taif” adlı yelkenli taşıt gemisiyle ordu için Zonguldak’tan kömür taşırken bir Rus denizaltısının saldırısına uğrayarak teknesi batmış, fakat mürettebatını kurtarmasını bilmiştir. “Antalya” vapuruyla Cide’ye götürdüğü askeri malzemeyi boşaltıp dönerken, yüklediği kömürü İstanbul’a avdet seyrinde Karasu önlerinde Rus harp gemilerinin saldırısına uğrayarak gemisini baştan kara etmiştir. Bu saldırıda Çarkçıbaşı Cemal ile Kâtip Kemal şehit olmuşlardır. Daha sonra Fransızlardan ele geçirilen Kaplan römorkörüyle Romanya’dan askeri malzeme taşımaya devam etmiştir.

Türk Armatörleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan İbrahim Kalkavan; Rize eşrafından Kaptan Rıza Kalkavan ve Zeliha Kalkavan’ın oğlu, İsmail Kalkavan, Nâzım Kalkavan ve Ayşe (Kalkavan) Tarı’nın ağabeyi, Sabahat ve Zeki Kalkavan’ın babası, Hüseyin Avni ve Muazzez Kalkavan’ın kayınpederi, Nebil, Neslihan, Levent ve Cem Kalkavan ve Nebile Erensoy’un dedesiydi. Ziya Kalkavan, Fevzi Kalkavan ve Halis Kalkavan, Abdullah Kalkavan, İrfan Kalkavan, Fuat Kalkavan, Rıza Kalkavan, Kayhan Kalkavan ve Mete Kalkavan’ın amcası oluyordu. 11 Ekim 1970 Pazar günü vefat etti. Cenazesi 13 Ekim 1970 Salı günü 09.30’da Kadıköy - Feneryolu Gazi Muhtar Paşa Sokak No.45’deki evinden alınarak Fatih Camii’nde kılınan öğle namazını müteakiben Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ndeki aile kabristanında defnedildi.  

Armatör Ali Sohtorik  

a-004.jpg

 Ali Sohtorik  1933 yılında  23 yaşında armatörlüğe başladığında babası Hüseyin Avni Sohtorik hayatta idi. Babası  1962’de vefat edinceye kadar birlikte çalıştılar. Armatör olarak  yaşamını tromboz geçirerek rahatsızlandığı yıllara kadar aralıksız sürdürmüştür. “Selim” ve “Semih” gemileri, ailenin armatörlükte yaptığı önemli atılımlar sayılır. Ali Sohtorik bu gemilere iki oğlunun adını vermek suretiyle çocuklarına adeta gelecekteki mesleklerini işaret etmiştir.  

Son derece meşgul bir kişiydi.  Rahatsızlandığı 1967 yılında büyük oğlu Semih Sohtorik de şirkette çalışmaya başladı ve 1970’e kadar aynı görevi sürdürdü. Aynı sene Ali Sohtorik’e ait “Sohtorik Müessesesi- Hacı Sohtorik” denizcilik şirketi tasfiye edildi ve yerine  akraba olan Fahri Paçalıoğlu ile ortaklaşa  Sohtorik Denizcilik ve Tic.

AŞ. kuruldu. Bu şirket, Karaköy’de Taviloğlu ailesine ait Tavil Han’daydı ve adı “Sohtorik Denizcilik ve Tic. A.Ş.” idi. Bu şirket sonraki yıllarda küçük oğlu  Selim Sohtorik’e devredilmiştir.  

Ali Sohtorik’in denizcilik şirketi  “Sohtorik Müessesesi- Hacı

Sohtorik” Karaköy’de Mocan Han’da bulunuyordu. Sohtorik grubu 1979-80’de ise Taksim Elmadağ, Cumhuriyet Caddesi’ndeki son merkeze taşınmıştır.1950’lerde Türkiye’de en büyük filoyu oluşturmuş olan Hüseyin Avni Sohtorik ve oğlu Avni Sohtorik olmuştur. O zamanki kıstaslara göre, en büyük filoyu kurmuşlardı. 1977’lerden sonra filo yeniden büyümeye başlamıştır.  

Ali Sohtorik ticari yaşamının politikadan sağlayacağı imkanları kesin bir çizgiyle önlemek suretiyle, geleceğin politikacı kavramında unutulmaz bir lider oldu ve bu alanda çok değerli örnekler bıraktı. Sonunda deniz ticaretine olan engin tutkusu ve mesleki yaşamının temeli olan gemilerini, birdiğer deyişle ‘Armatör Ali Sohtorik’le, ‘Politikacı Ali Sohtorik’i asla bir araya getirmedi.

Armatörlük mesleğini kutsal görür ve nedense başkalarına teslim etmekten çekinirdi. O kadar ki, paralize olmuş, artık rahatsızlığı çalışmasını engelleyecek kadar ilerlemişken, bir türlü şirketi ve bir de partiyi bırakmıyordu. Neticede hem çocukluk arkadaşı ve hem de doktoru olan Sabahattin Kerimoğlu kesin bir tavır almak zorunda kaldı. Ali Sohtorik bu talimattan sonra partiden ve armatörlük yaşamından ayrıldı.  

Rize eşrafından Hüseyin Avni Sohtorik ve Fatma Sohtorik’in oğlu, Naime Sohtorik’in eşi, Nükhet Çilingiroğlu, Sevinç İnönü, Sevil Mengenecioğlu, Semih, Selim Sohtorik’in babası, 22 Temmuz 1981 Çarşamba günü vefat etmiş, cenazesi 24 Temmuz 1981 Cuma günü öğle namazını müteakiben Şişli Camii’nden alınarak Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile kabristanında defnedilmiştir.  

Bu yazı toplam 1391 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.