1. YAZARLAR

  2. Osman Öndeş

  3. Osmanlı İmparatorluğu'nda deniz feneri yapımcısı Comte Michel de Pierredon “Marius Michel Pacha”
Osman Öndeş

Osman Öndeş

Gazeteci, Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Osmanlı İmparatorluğu'nda deniz feneri yapımcısı Comte Michel de Pierredon “Marius Michel Pacha”

A+A-

 

Ahırkapı Feneri -Michael  Zeno Diemer (1867-1939)    

 

Marius Michel Pacha-Pasha (1819-1907) Fransız bir mimar ve deniz feneri inşaatçısıydı. Sıra dışı bir kaderi olan bir Fransız denizci ve iş adamıydı. Doğu Akdeniz’de maruz kaldığı  bir gemi kazasının ardından, Fransız İmparatoru III. Napolyon'a bir mektup yazarak Osmanlı İmparatorluğu kıyıları boyunca bir deniz feneri ağı kurmayı önerdi. Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki etkisini artırmaya çalışan Napolyon, bu öneriyi olumlu karşıladı. 1855’te Kırım Savaşı’nın (1853-1856) sona ermesinden kısa bir süre önce, Babıali’deki Fransız elçisi Antoine Thouvenel, Sultan I.Abdülmecit’i Boğaz boyunca deniz fenerleri inşa etmeye ikna etti ve kurulan Osmanlı Deniz Fenerleri İdaresi’nin başına geçti.

Birkaç deniz feneri inşa ettikten sonra, bir başka subay olan Camille Colas (1819-1898) ile birlikte kendi firması “Collas and Michel Co.”yu kurdu. 1860 yılında şirket, Osmanlı İmparatorluğu için özellikle stratejik öneme sahip olan ilk imtiyaz sözleşmesini imzaladı.

Günümüzdeki Yap- İşlet- Devret yöntemi gibi; 8/20 Ağustos 1860 Tarihli Deniz Feneri İmza  Sözleşmesinin 7’ci ve sonraki dört maddesine göre; İmtiyaz süresi, bütün hatlarda çalışmaların tamamlandığı günden itibaren yirmi yıl idi ve Fener ücretlerinden elde edilen gelirin %75’i imtiyaz sahiplerine aitti.

 

Osmanlı Devleti kıyılarındaki fenerlerden elde ettiği gelirle müthiş zengin olmuştu

Marius Michel Pacha Osmanlı Devleti kıyılarındaki fenerlerden elde ettiği gelir sayesinde muazzam bir servet sahibi oldu. Öylesine zengin oldu ki, Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında inşa ederek sayılarını durmadan artırdığı fenerlerden gelen gelirler sayesinde Fransa’nın güney sahillerindeki Sanary’de yeniden bir tatil kasabası inşa etmiş, Güney Fransa'ya döndüğünde de İstanbul aşkı tükenmek bilmemiştir!

 

Sonunda Toulon civarında bulunan Tamaris Koyu’nun tamamını satın alıp, burada yalılar, iskeleler ve Boğaz vapurları inşa ettirmiş, Tamaris’i kumarhane, oteller, marina, görkemli köşkler ve yaklaşık onlarca  benzersiz villalar ile donatmıştır. Marius Michel Pacha ayrıca Tamaris’te iki şato inşa ettirmiştir.  Tamaris Koyu’ndaki zenginliğin tamamı Osmanlı Devleti fenerlerinden elde ettiği gelirler sayesinde olmuştur.

 

Marius Michel Pacha, sıradan bir kişilik değildi; Kültüre, sanata, tarihe, klasik müziğe, uygarlığa, doğaya, mimariye, çağdaş eğitime, denizciliğe  sınırsız derece saygılı ve duyarlı idi. Asla doğayı tahrip etmedi, aksine doğayı korudu. Bu nedenedir ki toplumda nefret edilmedi, derin bir sevgi ve saygı gördü. Osmanlı İmparatorluğu’nda inşa ettiği fenerler ve rıhtımlardan elde ettiği serveti, Fransa’da hep insanlık ve uygarlık adına değerlendirdi ve “Tamaris Koyu”nu yarattı!

 

Kırım Savaşı yıllarına dönersek; Kırım Savaşı sırasında İngiliz ve Fransız müttefikleri ikmal gemilerini yükleme ve boşaltmada büyük gecikmeler yaşadılar ve 1856 barış konferansında Osmanlı Hükümeti'ne uygun rıhtımlar inşa etmesi için baskı yaptılar. Ancak bu rıhtımların inşası için sözleşme 1879’a kadar  bu inşaatları yapmaya talip olan ve ikisi de Fransız deniz subayı olan Marius Michel ve Bernard Camille Collas’a verilmedi. Daha sonra 1891'de Michel Paşa ve Monseiur Collas, sözleşmelerini yeni kurulan ve Fransızlara ait olan Dersaadet Rıhtım Dok ve Antrepo Şirket-i Osmaniyesi - Ottoman Pier, Warf and Warehousing Company of Constantinople’a devrettiler. Bu şirketin sermayesi 23 milyon altın franktı. Michel Paşa şirketin genel müdürü olarak kaldı ve Monsieur Collas gelirin kendi payını Kudüs’ten Yafa’ya giden demiryolunu satın almak için kullandı. Osmanlı Devleti adına yapılan sözleşme uyarınca Rıhtımları, depoları ve idari binaları inşa etmek karşılığında şirkete rıhtım ve depolama ücretleri alma hakkı kendilerine verildi. Bu sözleşme; günümüzde çok yaygın olan Yap-İşlet- Devret yoluyla gerçekleştirilen köprüler, yollar vs. gibi bir imtiyaz idi.

Karaköy'den Tophane'ye 758 m. uzunluğundaki rıhtımın inşası  Nisan 1892’de başladı ve yavaş ilerledi. Marmara adaları ve Karadeniz kıyılarında büyük taş blokları çıkarılıp mavna ile taşınmak zorundaydı ve Osmanlı’da deneyimli işgücü sıkıntısı olduğu için Malta ve diğer yerlerden yabancı işçiler ve ustabaşılar getirilmek zorundaydı. Çalışmalar, yeni rıhtımın geçim kaynaklarını tehdit ettiğinden korkan sandalcılar, kayıkçılar ve mavnacılar tarafından gerçekleştirilen engelleme ve şiddet eylemleriyle sık sık kesintiye uğruyordu ve ayrıca işçiler arasında birkaç kolera salgını vardı. Bu arada liman çalışmaya devam etti ve ilerleme vapurların yükleme tahliye yapılması yüzünden hep  engellendi. Nihayet,  Eylül 1895'te Messageries Maritime Lines’ın Memphis’i yeni rıhtıma yanaşan ilk yolcu gemisi oldu. Sadece kendi çıkarlarını düşünen öfkeli sandalcılardan, kayıkçılardan oluşan bir grup vapurun yanaşmasını engellemeye çalıştı ve askerler gelip onları dağıtmak için havaya ateş açana kadar birkaç saat boyunca başarılı oldular.

 

Marius Michel Pacha 1880’lerde memleketine döndüğünde ve hatırı sayılır bir servete sahipken, Côte d'Azur’un kış tatil bölgesi olarak kendini kanıtladığı bir dönemde, La Seyne bölgesinde Tamaris adlı bir sahil beldesi kurma planını oluşturdu. Boğaz’da görülenlere benzer egzotik ve çeşitli türlerle dolu parklarla çevrili sahil boyunca yaklaşık elli villa inşa etti. Bu yeni komplekse hizmet etmek için, sahil beldesi ile Toulon arasında düzenli bağlantılar sağlayan bir denizcilik hizmeti tesis etti.

Villa Tamaris

 

Günümüzde Akdeniz’in ve Lazaret Körfezi’nin eteğindeki bir tepenin yüksekliklerinde, bir çam ormanının kalbinde yer alan 3,700 metre karelik bir alana inşa edilmiş olan Villa Tamaris, Michel Paşa’nın iddialı projesinin bir parçasıdır. Görünüşe göre Michel Pacha bu villayı ilk eşi Marie-Louise Séris için yaptırmış ve 1893’te eşinin ölümünden sonra çalışmalarına ara vermiştir. Bitmemiş halde bırakılan yapı, 1991’de La Seyne-sur-Mer kasaba yönetimi  tarafından restore edilmiş ve  1995'ten itibaren bir sanat merkezi olan Villa Tamaris adını almıştır.

 

Sanary Belediye Başkanı Marius Michel Pacha

Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında inşa ettiği fenerler ve İstanbul  Limanı rıhtımlarından elde ettiği servet, onun halkla daha yakın bir bağ kurmasını sağlamıştır. Böylece 1865'te memleketi Sanary’nin Belediye Başkanı oldu ve 1872’ye kadar bu görevi sürdürdü. Ancak, orada aralıklı olarak yaşadı, işleri nedeniyle çoğunlukla Marsilya'da, ayrıca Paris ve İstanbul’da yaşadı. Uzakta olsa da; amacı, geleneksel faaliyetleri olan balıkçılık ve tarımı halkın elinden almadan, memleketini küçük, misafirperver, turist dostu bir kasaba yapmaktı.

 

Belediye yönetimi ona bir miktar memnuniyet ama aynı zamanda acı hayal kırıklıkları da getirecekti, bütçe isteğinin  olumu görülmemesi cesur başarılara pek izin vermiyordu. Projelerini burada da başka yerlerde olduğu gibi yürütmeye istekli olduğu için, idari gecikmeleri beklemeyecek, daha sonra geri almaya bile çalışmayacağı kendi servetinden kişisel kaynaklar yarattı, faizsiz krediler verdi ve çoğu zaman büyük bağışlarda bulundu.

İlk döneminde, iyi bildiği denizcilik konularına odaklandı: Sonra yağmur suyunun drenajı, yeraltı içme suyu kaynaklarının araştırılması, çeşmelerin artırılması ve onarılması, Ollioules istasyonuna yol bağlantısı, çamaşırhanenin inşası, kilisenin onarımı ve büyütülmesi, jandarma tugayının oluşturulması, büyük bir otelin inşası, Saint-Vincent Okulu, Yaşlılar Evi, Reppe üzerine çelik  köprü ve daha nicelerini gerçekleştirdi. Turistik faaliyetlerin bir parçası olarak, Sultan II. Abdülhamit tarafından verilen ödüllerle ulusal bir kürek merkezi bile kurdu.

 

Michel Paşa’nın çalışmaları birçok biçimde devam etti. Mutluluk, başarı ve hatta zafer dolu saatlerin ardından, ne yazık ki, karanlık saatler geldi; Kızları Amélie evlerine çalışmaya gelen bir duvar ustasıyla tanışmış ve ona delice aşık olmuştu. Annesi onu bu aşktan vazgeçirmek için elinden gelen her şeyi yapmış, onu uzaklaştırmaya çalışmış ve hatta aşıkların birkaç şefkatli bakışla birbirlerini görmelerini engellemek  için kilisede  ayine gitmesini yasaklamıştı. 1872’de kızı Amélie vefat etti..

Tamaris’te  küçük vapurlar.

Marius Michel Pacha, Tamaris’te

Boğaz vapurları gibi vapurları hayata geçiriyor

Michel Pacha, Tamaris kıyılarına varmadan önce, Toulon ile Balaguier arasında Cabissol ve Caffarena Şirketi tarafından sağlanan bir deniz bağlantısı ve Lambert Şirketi tarafından kurulan Toulon ile Saint-Mandrier arasında bir bağlantı vardı. Günde iki kez, Cros Saint-Georges adlı küçük bir tekneyle yolcu taşımacılığı yapılıyordu. Bu tekneler sadece yirmi yolcu taşıyabiliyordu. Michel Pacha 1887'de, çok sayıda ve hızlı hizmet yaratarak Toulon, Saint-Mandrier, Tamaris, Le Manteau, Les Sablettes arasındaki deniz bağlantılarını iyileştirmek için görkemli projeler hazırladı. Güçlü finansal kaynakları, kısa sürede iflas eden Lambert Şirketi ile rekabet sağlamasına olanak sağladı. İlk vapuru Osmanlı İmparatorluğu'ndan getirdi, ardından Le Petit Manteau adını verdiği ikinci bir vapur geldi.

Cesaret verici başarılar onu, çok yerel ünlü ve saygı sahibi  kişilerin isimlerini verdiği; Le Seynois, Le Bois Sacré, Le Saint-Mandrier isimli vapurlar 100 yolcu almaktaydılar. Bu hızlı bağlantılar, Lazaret Körfezi kıyılarının yerleşimini kolaylaştıracaktı. Birçok yüksek rütbeli deniz subayı ve amiral, muhteşem villalara yerleşmek için geldi.

Tamaris’te Boğaz tipi vapurlar çalışmaya başlamıştı.

 

Tamaris ve Manteau rıhtımlarının inşasından sonra, eğlence amaçlı tekne sahipleri ve denizcilik şirketleri için küçük bir limanın kurulduğu Les Sablettes'e giden yola paralel olarak bir kanal açıldı. Bir kez daha, Michael Paşa ilhamını İstanbul’dan mı almıştı? Bu soru, İngiltere'de inşa edilen ve Boğaz’ı geçmek için kullanılanlarla aynı olan küçük ahşap vapurlar için verdiği siparişten sonra ortaya  çıkan vapurlar olmuştur. Marius Michel Pacha sadece birkaç balıkçı kulübesinin insan varlığına tanıklık ettiği neredeyse terk edilmiş mahalleleri birbirine bağlayarak büyük hizmeti tesis etmiştir. Bu vapurlara; Le Manteau , Les Sablettes , Tamaris, Saint-Mandrier , BosphoreStamboul, L'Express isimlerini vermiştir.

Tarifeli seferlerle her yarım saatte bir hareket ediyorlar ve Toulon'dan Tamaris'e gitmek sadece on beş dakika sürüyordu. Bu servis, Toulon’dan Saint-Mandrier'e ve Toulon'dan Les Sablettes'e ulaşım sağlıyordu ve Toulon'dan Manteau'ya ve Tamaris'e ortak bir rota sağlıyordu. Lazaret Körfezi’ne komşu mahallelerden gelen ev hanımları, on beş dakikalık bir yolculuktan sonra Toulon'da alışveriş yapmayı rahat buluyorlardı. La Seyne’de çalışan Saint-Mandrier’den işçiler, Tamaris’e deniz taşımacılığını çok takdir ettiler. Gerisini yürüyerek yaptılar ve şikayet etmediler. Daha sonra öğrenciler ve turistler Michel Pacha’nın girişimlerinden mutluluk duydular.

 

Kurduğu Şirket deniz fenerleri inşa etti ve geçen gemilerden deniz feneri hizmeti için ücretler İmparatorluktaki büroları aracılığıyla topluyordu. 1862'den itibaren ilk yirmi yıl içinde, Fransa’dan ithal edilen fener mercekleriyle imparatorluk genelinde yaklaşık 120 deniz feneri inşa edilmiştir.

 

Michel ve Collas bu iş sayesinde çok zengin oldular. Collas varlıklarını Yafa-Kudüs demiryolu projesine yatırırken, Michel Fransız Rivierası’nda Tamaris  sahil beldesine yatırım yaptı. Tamaris, varlıklı Parisliler için bir tatil beldesi olarak inşa edildi.La Seyne-sur-Mer'in eteklerinde az bilinen ama çekici ve huzurlu bir tatil yeri olmaya devam etmektedir.

Michel Pacha ayrıca Biyolog Raphael Dubois'nın Tamaris’te bir deniz biyolojisi araştırma merkezi  kurmasına yardımcı olmak için bağışta bulunmuş, ancak projesinin tamamlandığını göremeden vefat etmiştir.                              

Marius Michel Paşa ve

ikinci eşi  Jeanne Déprat.

Michel Pacha olarak bilinen Marius Michel de Pierredon iki kez evlenmiştir. Babası Jean-Antoine Michel,annesi Josephine Lautier’dir. İlk eşi, Marie-Louise Séris, ikinci eşi Jeanne Déprat idi. “Blaise Jean Marius Michel” 16 Temmuz 1819 tarihinde Fransa’da Sanary- sur- Mer’de dünyaya geldi. 6 Ocak 1907’de 88 yaşında La Seyne-sur-Mer’de vefat etti. Amélie Michel ve Alfred Michel de Pierredon ismini verdikleri iki çocukları olmuştur.

 

Marius Michel Pacha hakkında Türkiye’de, özellikle Fransa’da yayınlanmış onlarca eser, makale ve TV ve Video programları vardır.  Doğduğu ve “Enfant de Sanary” olarak sahiplenilen Marius Michel Pacha hakkında Tamaris’te turistler için özel gezi programları düzenlenmekte, sergiler açılmaktadır. En ayrıntılı ve tamamıyla o yıllara ait fotoğraflardan ve yayınlardan oluşan bir mükemmel  belge; Marius Autran ve Jean Claude Autran imzalıdır. Türkiye’de yapılmış akademik çalışmalardan en dikkat çekici olanı ise  Dr. Emine Esra Nalbant ’ın “Life And Works of Marius Michel In Nineteenth-Century Ottoman Empire” başlıklı doktora tezidir ve bu çalışmasında Marius Michel Pacha ile Osmanlı Devleti arasında yapılmış anlaşmanın tam metni, arşiv kayıtlarından yayınlanmıştır.

 

Bu çalışma; “On Dokuzuncu Yüzyıl Osmanlı Devleti İçinde Marius Michel’in Hayatı ve Çalışmaları”nı anlatmakta ve  geç Osmanlı dönemindeki deniz feneri inşaatı hareketlerini yönetmiş olan Marius Michel’in yaşamını  değerlendirmektedir; “On dokuzuncu yüzyılın tanıklık etmiş olduğu, buharlı gemileri, sanayi devrimleri ve buna bağlı olan deniz taşımacılığı ve seyahatlerin artışına bağlı olarak limanlar, antrepolar, demir yolları ve deniz fenerleri gibi küresel ölçekteki hareketliliği destekleyecek altyapı ihtiyacı doğmuştur. Marius Michel önce Osmanlı Fenerler İdaresi Müdürü olarak, sonra da kurduğu fenerlerin inşaat ve yönetim imtiyazına sahip olan Michel et Collas şirketi üzerinden deniz feneri inşaat hareketlerini yönetmiştir. Bunun yanı sıra 1879 yılından itibaren, üstün hizmetleri nedeniyle aldığı nişanların yanı sıra “Paşa” unvanını almış ve Michel Paşa olarak anılmıştır. 1890 yılında Eminönü ve Galata rıhtım inşaatı imtiyaz sözleşmesini Dersaadet Rıhtım, Dok ve Antrepolar Şirketi’nin kurucusu olarak imzalamıştır. 1892-1900 yılları arasında bu iki rıhtımın inşaatı Michel Paşa gerçekleştirmiştir.

 

“Michel et Collas” şirketinin diğer ortağı Bernard Collas ise Yafa- Kudüs demiryolu inşaat imtiyazını Société du Chemin de Fer Ottoman de Jaffa à Jérusalem et Prolongements / Osmanlı Yafa'dan Kudüs'e Demiryolu ve Uzantıları Şirketi aracılığı ile elde etmiş ve demir yolu 1892 yılında hizmete girmiştir. Sonuç olarak, bu tez küresel bağlantıların ve deniz taşımacılığının artışa geçtiği on dokuzuncu yüzyıl sürecinde bu artışa hizmet etmek üzere yapılan altyapı inşaat süreci, Marius Michel’in yaşamı ve çalışmaları yeralmaktadır.

 

Marius Michel Pacha’nın Osmanlı İmparatorluğu’na ait sahillerde

inşa ettiği fenerlerden bir kısmını gösteren  harita.

 

Emine Esra Nalbant Başbakanlık Osmanlı Devlet Arşivleri’nden alıntılayarak 8/20 Ağustos 1860 Tarihli Deniz Feneri İmza Sözleşmesi”ni de yayınlamıştır. Sözleşmenin 7’ci ve sonraki dört maddesine göre; Sözleşmenin imzalandığı günden itibaren ve imtiyaz sahiplerine mevcut fenerlerin kullanımı verildiği andan itibaren, imtiyaz süresi boyunca yapılmış veya yapılacak bütün fenerlerin yakılması ve bakımından kendi masrafları ile sorumlu olacaklardır. İmtiyaz süresi, bütün hatlarda çalışmaların tamamlandığı günden itibaren yirmi yıldır.

Madde 8 - İmtiyaz sahipleri, Osmanlı Hükümeti ve Karma Komisyonun yüksek denetimi altında fenerlerin tam yönetimine sahip olacaklardır. Çalışmaların yönetimi, hizmetin ve işletmenin organizasyonu, personelin seçimi, işten çıkarılması, maaşların sayısı, görev dağılımları münhasıran imtiyaz sahiplerine ait olacaktır. İmtiyaz sahiplerinin, safhaların hizmeti için eğitmek amacıyla mümkün olduğunca çok sayıda Osmanlı istihdam etmek için aşağıdaki prensipleri benimseyecekleri anlaşılmıştır. İşletmenin başlangıcından itibaren, Osmanlı tebaasından olacak belli sayıda çalışan bulunacaktır. Ancak fenerlerde çalışan Osmanlı tebaası bu korumadan yararlanamayacaktır. Bundan başka, bütün memurlar, milliyetlerine bakılmaksızın, Osmanlı Bahriyesi üniforması giyecekler ve Osmanlı idaresi altındaki mevkileri bakımından, Devlet hizmetinde yayınlanan diğer yabancılar gibi kabul edileceklerdir.

Madde 9 - Hizmette ihmal varsa, usulüne uygun olarak tespit edilirse, İmtiyaz Sahiplerine 1000 kuruştan 5000 kuruşa kadar para cezası verilir. ..Aydınlatma ile görevli memurların ihmali halinde, yukarıda yazılı para cezasından başka, Karma Komisyon tarafından düzenlenecek nizamnameye göre, kendilerine şahsi veya parasal cezalar verilir. Komisyon bu kusurları yargılamak üzere bir mahkeme tayin eder.

Madde 14 - Çanakkale Boğazı’ndan Karadeniz’e kadar olan hat üzerinde ücretler, 1 Eylül 1856'da kabul edilen tarifeye göre toplanacaktır. Tuna hattında, Tuna Komisyonu tarafından kesin bir tarife belirlenene kadar, vergiler mevcut tarifeye göre toplanacaktır. (Fener ücretlerinden elde edilen gelirin %75’i imtiyaz sahiplerine aittir. Bu gelir sayesinde Marius Michel Pacha muazzam bir servet edinmiştir.)

 

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yaşamı

1834’te Avrupa'yı kasıp kavuran kolera salgınından korumak için babası, Blaise Jean Marius Michel'i yanına alıp denizlere açılmıştı. Yıllar süren açık deniz macerası sayesinde çekirdekten yetişme bir denizci olan Marius Michel, sonunda ülkesine döndü ve Paris Denizcilik Akademisi'ne girdi. Birkaç yılın sonunda deniz subayı olmayı başarmıştı. Aynı dönemlerde İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı İmparatorluğu ile Kırım'da Ruslara karşı savaşıyordu.

III.Napolyon’un emri ile Napolyon'un arkadaşı Kont Montenegro'nun Karadeniz'de gemisini kurtarmak amacıyla önce İstanbul’a gelmiş, sonra Karadeniz sahillerine ulaşmıştı.  Ancak mevki koymaya ve mevki belirlemeye yardımcı fenerlerin olmayışı  nedeniyle çok zor anlar yaşadı. Yine de Montenegro’nun gemisini sağ salim Fransa'ya götürmesinin hayatının akışını değiştireceğini ise tahmin bile etmiyordu. Çok büyük çabalarla gemiyi yeniden kurtardı. Bu başarıya imza atması sonucunda Napolyon kendisine “Ne yapmak istediğini” sordu. Blaise Jean Marius Michel’in yanıtı “Doğu Akdeniz’de deniz fenerleri inşa etmek istiyorum. Tüm seyahatim boyunca bunun planlarını yaptım” oldu.

1855 yılında, Osmanlı İmparatorluğu sahillerinde inşasına başladığı deniz fenerlerinin işletmesi de ona verildi.  XIX. Yüzyıl gibi bir devirde Bodrum’da dahi fener inşa etmiş olması çok ilgi çekicidir!

İstanbul limanının inşasındaki gayretlerini fark eden Sultan Abdülmecit, Jean Marius Michel’e paşa unvanı ve İstanbul’a yerleşmesine izin vermiş ve Michel Pacha, emekli olana kadar İstanbul'da yaşamıştır. Daha sonra ülkesi Fransa'ya dönmeye karar verdi. Ama Boğaz âşığı olan Michel Pacha’nın bir hayali vardı: Doğduğu kasabayı İstanbul Boğazı’na benzetmek... Nice yakınlarındaki Tamaris  koyunu satın aldı. İki tarafında da yalılar, evler, iskeleler inşa etti. Unutamadığı İstanbul’u, ömrü yetene kadar Tamaris’de yaşatmaya çalıştı.

Marius Michel Pacha’nın Tamaris’teki muhteşem şatosu.

Artık ünlü “Marius Michel Pacha” idi ve Güney Fransa’ya döndüğünde de İstanbul aşkı tükenmek bilmedi. Sonunda Toulon civarında bulunan Tamaris Koyu’nun tamamını satın alıp, burada yalılar, iskeleler ve Boğaz vapurları inşa ettirdi. 1819-1907 yılları arasında yaşayan denizcinin yarattığı Tamaris, İstanbul Boğazı’na benzerliği ile şimdi bile görenleri hayretler içinde bırakmaktadır. (Kaynak: Georges Ortolon- Michel Pacha, Enfant de Tamaris.)

 

Michel Pacha Sayne-sur Mer’de  İstanbul Boğazı vapurları gibi vapurlar inşa ettirdi.

 

Tamaris Koyu’ndaki İstanbul Boğaziçi

Sanary Belediyesi Başkanı olarak Marius Michel Pacha 1887 yılında yeni kurduğu Tamaris iskele uğrağını  tanıtmak için Toulon ve Saint Mandrier’i Tamaris'e bağlayan vapur hatlarını hayata geçirdi. Burada çalışan Bosphorus ve İstanbul  ismini verdiği yolcu vapurları bir süre büyük rağbet gördü. Fakat 1930 yılında tramvayların rekabetine yenik düşerek tarihe karıştı.  

1879’da İstanbul rıhtımlarının imtiyazını elde etti; bu limana uğrayan gemilerin her bir malından bir yüzde aldı ve böylece o dönem için muazzam bir servet biriktirdi. O zamandan sonra, onurlar takip etti. Fransa'da, 1880'de “Chevalier de la Légion d'Honneur” unvanına layık görüldü. Tamaris’deki diğer şatosunun adı “Pacha” dır. 1892’den 1894’e kadar Sanary ve La Seyne sur Mer komünlerine cömert bir bağışlar yapmıştır. Ayrıca Victor Hugo’nun  Belçika’da ve ardından Kanal Adaları’nda sürgünde yaşadığı 1851-1870 yılları arasında malikanesinin korumasını üstlenmişti.

Marius Michel 1893 yılında Sultan  II.Abdülhamit  tarafından Beylerbeyi rütbesine yükseltildi, ardından 1895 yılında “Büyük Medvedev Nişanı”, 1899 yılında ise “Osmanlı Nişanı” ile ödüllendirildi.

Michel Pacha’nın Tamaris’te bağış yaparak kurduğu  deniz biyolojisi araştırma merkezi. 

 

6 Ocak 1907  yılında hayata veda eden Michel Pacha, orada yaşayan herkes için bir İstanbul beyefendisi olarak biliniyor. 9 Ocak 1907  cenaze töreni bir devlet adamına yapılan görkemli bir tören olarak gerçekleştirildi. Adı, deniz kenarındaki büyük caddeye verilmiştir.. Michel Pacha Bulvarı’nda baharda Boğaz’daki  gibi  erguvanlar  açmaktadır. Tamaris’in bağlı olduğu Toulon özellikle Michel Pacha’nın ölümünden sonraki yıllarda o anısına olan saygı nedeniyle daha büyük önem kazanmıştır.

II.Dünya Harbi yıllarında  Almanya; Güney Fransa'yı işgal ettiğinde, Tamaris de  Amerikan uçaklarının bombardımanı altında kaldı ve büyük hasar gördü. Michel Pacha’nın Tamaris'teki, saraylarla boy ölçüşecek görkemdeki şatosu, ne yazık ki bu sırada yıkıldı.  Mişel Paşa’nın Beyoğlu Firuzağa Mahallesi Hayriye Sokak 12 numarada görkemli bir apartmanı vardır ki “Mişel Paşa Apartmanı” olarak bilinmektedir.

Tamaris'in Hüznü

Bu hüzün; 6 Ocak 1907 tarihini işaret etmektedir. Marius Michel Pacha 6 Ocak 1907’de, dolu dolu bir yaşamın ardından 88 yaşında Château du Manteau’da vefat etti.. Nitelikleri ve şanslı koşulları özetle  nakletmeye çalıştığımız gibi, iyi kullandığı muazzam bir servet edinmesini sağladı. Savaşçı, barışçıl bir önderdi. Üstün zekası, girişimlerinde cesaret, aynı zamanda şans ve talih tarafından desteklenen bir hayat.

 

İstanbul, Beyoğlu Firuzağa’daki Michel Paşa Apartmanı. Fotoğraf: Caner Cangül arşivi.

 

Yerel, ulusal ve hatta uluslararası yetkililer onun için bir devlet cenaze töreni düzenlediler.

Michel Paşa’nın resmi cenaze töreni 9 Ocak 1907’ de gerçekleşti. Cenaze arabası son kez öğleden sonra erken saatlerde Michel Paşa Konağı’nın önündeki  anıtsal kapıdan geçti.

Beyaz kaidelerinden eski Mısır aslanları gibi bir tavırla birbirlerine bakan taş aslanlar, efendilerinin son kez ayrıldığını gördüler. Alay, yasla örtülü şamdanların yakıldığı girişin önünde bir süre duraladı. Madam Michel Paşa ve iki torunu; Amélie, Alfred ve anneleri, Marie-Louise Séris'in gömüldüğü Sanary mezarlığındaki son dinlenme yerine eşlik etmek üzere tabutun arkasındaki yerlerini aldılar.

Siyahlara bürünmüş dört atın çektiği cenaze arabası, siyah tüyler ve gümüş örgülerden oluşan örtülerle en büyük yasın niteliklerini sergilemişti. Cenaze arabasının arkasında, çok sayıda rahibe, rahip ve yüksek rütbeli şahsiyet, yabancı ülkelerden büyük heyetler, en başta Osmanlı Konsolosu ve Michael Paşa’nın şahsi mülkünün tüm personelinin yanı sıra Tamaris ve Sablettes tatil köylerinden gelen heyetler yeralıyordu.

 

Marius Michal Pacha’nın yaşamı hakkında anılarını yayınlamış olan Marius Autran, Marius Michel Pacha’yı şöyle hikaye etmiştir; Bu anılarım 1920 yılına çocukluğuna kadar gider. Bir yaz mavsimi idi. Babam,annem Pazar günleri çoğunlukla  sahilde yürüyüşe  çıkar ya da sandalla  sahil boyunca gezerdik. Bazan Fabrigas, Mar-Vivo Sablettes plajları çok ilgilerini çekerdi, ya da Lazaret Körfezi’nde yürüyüş yaparlardı.

Çocuk yaşlarımda annem babam  beni yanlarından ayırmazlardı ve bana deniz yaşamının tüm yönlerini, doğanın bakışlarımıza sunduğu tüm güzellikleri öğretiyorlardı. Her şey ilgimi çekiyordu: Değişen deniz, dalgalar, tekneler, balık türleri, balıkçılar ve onların ağları..

Bir gün, dedikleri gibi, Mouissèques ve Bois sacré'yi geçtikten sonra Balaguier'e doğru yürüyorduk. Babama birçok soru sormama neden olan kaleyi geçtikten sonra, aniden Manteau'nun güzel küçük limanını keşfettik.

Kıyıdan az bir mesafede demirlemiş muhteşem bir yat dikkatimi çekti.

-Ne kadar güzel bir yat.. diye hayran olarak bağırdım..

Babam bana o yatın Michel Pacha’nın Orphée isimli yatı olduğunu söyledi.

Yatın adı bana bir anlam vermedi, fakat amcalarımdan birinin seyahate çıktığı ve Marsilya - Port Said bağlantısını sağlayan bir gemi olan Mariette Pacha ile bir ilişki kurdum.

Keşfedecek çok şeyi olan çocukların merakını gidermek bazen zordur. Tekrar sordum;

- Michel Paşa kimdi? Orpheus ne anlama geliyordu? Ve limana neden Mantle deniyordu?

Babam bana bilgisi dahilinde sabırla cevaplar verdi.

 

Michel Pacha Konağının bahçe girişindeki aslan heykelleri

 

Limana doğru, yolumuzun sağında, başlıklarında muhteşem beyaz taş aslanların birbirine baktığı anıtsal bir portalı fark ettim. Bu, Michel Paşa’nın malikanesinin girişiydi. Dövme demir kapılardan, çeşitli türlerde büyük palmiye ağaçlarının hakim olduğu egzotik bitkilerden oluşan yemyeşil bir bitki örtüsü keşfedilebiliyordu ve batıya doğru batan güneşin aydınlattığı kalın yaprak perdesinin ardında, cam çatıları, sütunlu terasları, oryantal tarzda kubbesiyle muhteşem bir şatonun şekli ana hatlarıyla belirtiliyordu. Bu harikaları görünce yine sorguluyordum.

- Bu Michel Paşa çok  mu zengin olmuştu?

“Evet, inanılmaz derecede zengin,” diye cevapladı annem. “Servetini yurtdışında yaptı. Osmanlı devletinde çok iyi işler yaptı ve öldüğünde, ona görkemli bir cenaze töreni yaptıklarını hatırlıyorum.”

 

Marius Michel Pacha’nın  cenaze arabası 9 Ocak 1907 günü  son kez öğleden sonra erken saatlerde Michel Paşa Konağı’nın önündeki  anıtsal kapıdan geçmekteydi..

 

 

 

                                                Rumeli  Feneri ve Anadolu Feneri


Marius Michel Paşa’nın  inşa ettiği  Rumeli Feneri,deniz seviyesinden 58 metre yüksekliktedir. Kule yapısı ise örme taştan olup 30 metre yüksekliktedir.

Bulunduğu köye de adını veren Anadolu Feneri, Marius Michel Pacha tarafından inşa edilmiştir. İlk günkü gibi korunan ve açık havalarda 16 deniz mili açıklığı görebilen fener, Karadeniz'den gelip Boğaz'a girecek gemilere rehberlik eder.

 

 

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sona ererken, fener ağının coğrafyası Türkiye sınırlarına uymuyordu. Boşluk, I.Dünya Harbi’nden sonra daha da büyümüştür.  Türk Cumhuriyeti Devleti 1935’te deniz feneri ağını satın almak için sözleşmeyi feshetmiş ve  Deniz Fenerleri yönetimi,  Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait olmuştur. 

 

Bu yazı toplam 767 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.