1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Uğur Özgöker

  3. Dağlık Karabağ Savaşı ve Kafkasya’nın Siyasi Coğrafyasının Yeniden İnşası
Prof. Dr. Uğur Özgöker

Prof. Dr. Uğur Özgöker

Yazarın Tüm Yazıları >

Dağlık Karabağ Savaşı ve Kafkasya’nın Siyasi Coğrafyasının Yeniden İnşası

A+A-

Dağlık Karabağ veya Yukarı Karabağ meselesi iki ülke arasındaki çatışmanın temel nedenidir. Kimi araştırmacılar çatışmayı 1987-1994 dönemine götürse de aslında çatışmanın tarihi arka planı 19. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Çarlık Rusya’sı 1800’lerin başında bölgede iskan politikaları uygulamaya başladığında Karabağ’daki Ermeni nüfusu (1823’te) yüzde 22 iken Azerbaycan Türkleri ise bölgedeki nüfusun yüzde 78’ini oluşturuyordu. Ardından birer yıl arayla İran-Rusya arasında imzalanan Türkmençay Antlaşması ve Osmanlı-Rusya arasında imzalanan Edirne Antlaşması ile bölgenin nüfusu değişmeye başlamıştır. Rusya’nın izlediği  iskan politikaları sonuçlarını vermiş. Ermeniler öz Türk yurdu olan Karabağ’da çoğunluk pozisyonuna gelmişlerdir.  Rusya’nın bu stratejileri yakın geçmişte ve hatta günümüzde birçok bölgede kullanmış ve kullanmaya da devam etmektedir.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında 1994’e kadar Karabağ’da bir savaş vardı. Bu savaş 1994’te, Rusya Federasyonu’ nun bütün gücüyle Ermenistan yanında savaşa örtülü bir şekilde dahil olması ve İran’ ın ise gizli olarak Ermenistan’ a silah, askeri teçhizat ve gıda malzemesi ile büyük miktarda parasal ve lojistik destek sağlamasıyla Ermenistan’ın kesin zaferiyle sonuçlandı ve ateşkes imzalandı. O tarihten beri barış, çeşitli ortamlarda müzakere edildi. Fakat herhangi bir silahlı çatışmanın taraflarından biri ezici bir askeri zafer kazandığı zaman, müzakere masasına oturduğunda taviz vermek istememektedir.  Bu konunun kangren olmasının nedeni, Ermenistan’ın masada hiç taviz vermemesiydi. Dağlık Karabağ sorununu ikiye ayırmak lazımdır. İlki, Karabağ’ın kendisi yani 150 bin Ermeni’nin yaşadığı ve nüfusun yüzde 75’inin Ermeni olduğu bölgenin özerkliği meselesi. İkincisi de Karabağ’ın etrafında çoğunluğu Azeri olan Ermeni işgal altındaki toprakların statüsüdür. Bu ayırıma göre sorunun nihai ve kalıcı bir şekilde çözümü için “Askeri ve Siyasi Stratejiler” geliştirilmelidir.

Ermeniler masada asla tavize yanaşmamaktadırlar. “Karabağ’ı Ermenistan’ a vereceksiniz, bir de Karabağ’la Ermenistan arasında kalan Kelbecer ve Laçin bölgelerini Ermenistan’ a devrederseniz diğer işgal ettiğim beş bölgeyi Azerbaycan’a geri iade ederim diyordu. Bu önerinin Azerbaycan tarafından kabul edilmesi mümkün değildi. Bu, Azerbaycan için mutlak hezimet ve Sevr Anlaşması benzeri bir olguydu. Ermenistan’ ın bu uzlaşmaz ve dayatmacı tutumu, Bakü tarafında askeri çözüm dışında diplomasi dahil başka bir çözümün mümkün olamayacağı algısını oluşturdu. Şimdiki silahlı çatışmaların Birinci nedeni budur.

İkincisi ise, Azerbaycan’ın hızla ekonomik olarak kalkınması, zenginleşmesi ve ordusunu modernize etmesidir. Azerbaycan son onbeş yıldır petrol ve doğal gazdan büyük gelir elde etmektedir. Bakü bu gelirlerin bir kısmını askeri alana ve teknolojiye yatırmış ve ordusunu TSK’ nın da eğitim desteği ile modernize ederek, ileri muharebe kabiliyeti sağlamıştır. 1992-94 dönemimden çok daha fazla güçlü ve etkili bir ordu ve savunma sistemi kurmuştur. Buna karşılık Ermenistan’ın ise 2,5 milyon civarında görece çok az bir nüfusu vardır ve ekonomik olarak çok zayıftır. Ülkenin neredeyse bütün ekonomisi başta ABD, Fransa ve Rusya’ da yaşayan Ermenilerin oluşturduğu diasporadan gelen yardım ve yatırımlarla dönmektedir. Ekonomik kaynak yetersizliği ve genel fakirlik nedeniyle Ermenistan ordusuna yatırım yapamamış ve savunma harcamalarına kaynak tahsis edememiştir. Ermenistan silahlı kuvvetleri muharebe gücünü kaybetmiştir.

Azerbaycan ve Türkiye başta olmak üzere dünya kamuoyu Ermenistan’ın uluslararası hukuka aykırı davranış ve tacizlerine son vermesini istemektedir. Rusya’da arabulucu görevini üstlenmiştir. Kremlin Sözcüsü ve Rusya Dış İlişkiler yetkilileri her iki tarafla da görüşmüştür. Ancak şu ana kadar ciddi bir netice alınamamıştır.  Rusya birçok kez sözde ve görünüşte iyi niyetli (!) girişimlerde bulunmuş ve sonuç alamamıştır. Ermenistan için Rusya sadece baş müttefik ve partner değil onların devlet olarak varlıklarının garantörüdür aslında. Rusya desteğini çektiğinde veya çekmek zorunda kaldığında Ermenistan diye bağımsız ve egemen bir devlet kalmaz, İran, Rusya ya da Azerbaycan’ a bağlı yarı bağımsız ya da özerk bir devletçik kalır.  Ermenistan bunun farkındadır ve Rusya ile ilişkisinin kendi bekası için olmazsa olmaz olduğunun bilincinde olarak bu çıkmazdan çıkış yolları aramaktadır. ABD, Fransa ve AB ile yürüttüğü Diplomasi faaliyetlerine diğer dönemlere göre çok daha fazla önem vermektedir.

Azerbaycan ve Ermenistan arasında nerdeyse 2 devletin de SSCB’ den bağımsızlığını kazandıkları zamandan yani 30 yıldan fazla devam eden bu durumdan kurtulmaları için yeni bir yol haritası izlenmelidir. Bunun için derhal ön şartsız olarak Ermenistan Dağlık Karabağ’ı gerçek sahiplerine iade etmelidir. Uluslararası Hukuka göre davranmak her iki ülkenin çıkarına olacaktır. Ayrıca; Tüm bunlar olurken İran’ın sessizliği de boş değildir. İran hali hazırda Ermenistan’a en büyük desteği veren ülkedir. Ülkede yaşayan 32 milyon Azeri Türkü’nün Azerbaycan ile sınır komşusu olmasını asla istememektedir. Fransa’nın tutumu ilk günden beri açık bir şekilde Ermenistan lehineydi ve tarihte de hep öyle olmuştur. Bütün bu hususları göz önünde bulundurmalıyız. ABD ve İsrail ise bölgede olanları sessizce izlemektedirler. Aslında İsrail el altından kendi stratejik menfaatleri gereği Azerbaycan ve Türkiye’ yi desteklemekte, Azerbaycan’ a da silah satmaktadır.  ABD ise tarafsız görünmekle birlikte Ermenistan’ ın arkasında ezeli ve ebedi düşmanları Rusya ve İran olduğu için Azerbaycan’ a sempati beslemekte fakat daha ileri bir desteği şu anda sağlayamamaktadır. Çok yakın gelecekte  sorun kökten çözülecek gibi görünmektedir. Masa başında diplomasi ile 25 senedir çözülemeyen sorun harp meydanında çözülecektir. Dağlık Karabağ ve çevresin­deki yedi rayon, hukuksal olarak Azerbaycan topraklarına dahildir. Bölgede Ermeni milisler faaliyet göstermektedir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ( AGİT ) bünyesinde ABD, Rusya Federasyonu ve Fransa’dan oluşan MİNSK Grubu arabuluculuğu ile yıllar­dır süren müzakerelerden bir sonuç alınamamıştır. İki ülke yönetimi de zaman zaman çözüm için yeterince çaba sarf etmemekle ve çözüm­süzlüğü iktidarda kalmak için bir araç olarak kullandıkları gerekçe­siyle suçlanmaktadır. 1994 yılından günümüze kadar pek çok kez sınır çatışması meydana gelmiştir. Sınır çatışmalarında, iki taraf da sık sık birbirini ilk ateşi açan taraf olmakla suçlamaktadır.

2008 yılında Birleş­miş Milletler, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü onaylayan ve Ermeni güçlerin işgal ettiği topraklardan derhal çıkmasını isteyen bir karar almıştır. 100 devletin katılmadığı oylamada karar, 39 oya karşı 7 oy (ABD, Angola, Ermenistan, Fransa, Hindistan, Rusya ve Vanuatu) ile alınmıştır. Ne var ki, Ermenistan bu karara uymamakta, Dağlık Karabağ ve çevresindeki topraklarda askeri kuvvet bulundurmayı ve işgali sürdürmekte­dir. Azerbaycan topraklarının yakla­şık %20 si halen Ermeni silahlı kuvvetlerinin işgali altındadır. Bu hafta yapılan savaş olarak da mütelaa edilen silahlı çatışma durum­unda, harekete geçen Azerbaycan askeri güçleri; Fizuli, Garhanbeyli, Kervend, Garadiz, Kendi, Yukarı Abdurhanmalı, Cebrayıl rayonunun Böyük Mercanlı ve Nüzgar köylerinin tamamını Ermeni işgalinden temizlemiştir. İnşallah,  kardeş ülke Azerbaycan Türkiye’ nin de verdiği destekle Ermeni işgali altında olan diğer tüm böl­gelerini de kısa sürede Ermeni işgalinden tamamen kurtaracaktır. Bundan sonra atılması gereken adım da Türkiye, Azerbaycan ve KKTC’ nin 1 millet 3 kardeş devlet olarak TURAN ülküsünün ilk adımı olarak konfederasyon çatısı altında birleşmeleri olmalıdır.

Prof. Dr. Uğur Özgöker

İstanbul Arel Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü ve Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Enstitüsü Öğretim Üyesi, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi.

Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkan Yardımcısı ve Türk-Kuzey Kıbrıs Türk Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı.

Deniz Kültürü Derneği Genel Sekreteri.

www.ugurozgoker.com

Bu yazı toplam 122321 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.